Mehmet Mülayim

Zehir zemberek, terör-savaş ve kriz yönetimi

Terör kelimesi Latince kökenli. Anlamı ‘korkudan titretmek’.

Bunca terör odağı şiddet örgütü, tarih sayfalarını şöylece üstünkörü karıştırsalar Türk milletinin hiçbir dönemde korkudan titretilemediğini ve titretilemeyeceğini, sindirilmediğini ve sindirilemeyeceğini öğrenirlerdi. Türkün kendine güveni tamdır, cesurdur, insanı sever, affedicidir ve biraz da balık hafızalıdır, ya da kinci değildir diyelim. 
 
Geçmişteki kötü anıları hızla ‘delete’ tuşu ile sileriz. Nitekim sektörümüzde aynı şekilde bu konuda gayet deneyimli ve tüm başına gelen olumsuzluklara ve acı olaylara rağmen hiçbirini önemsemeyerek yoluna devam etmiş bir sektör. Belki de böylesi daha iyi olmuş, sektörümüzün hiçbir zaman motivasyonu ve girişimcilik ruhu kırılmamış, sesiz, sakin, huzur içindeki rakiplerine her yıl büyük bir adım yaklaşarak onları yakalamış ve geçmiştir. 
 
1990’lı yıllarda ülke sınırlarımızdan 1500 km. uzaklıkta Irak-Kuveyt savaşı çıktığında Türkiye’nin yavaş, yavaş hareketlenmiş olan turizmi bir anda yok olmuştu. O zaman çalıştığım 5 yıldız başkent oteli yabancı gazetecilerin oteli üst haline çevirmesi sayesinde o dönemi atlatmıştı.  1994'te Kapalıçarşı bombası ardından iptaller sayfa sayfa geldi. Yine toparlanmak 1 yılımızı aldı. O yıllarda ‘turizm iyi’ demeye korkardık. 1 sene iyi geçerse ertesi sene bir şiddet olayı ile sektörümüz sarsılır, harcanan tüm emekler tekrar sıfırlara inerdi.
 
1995 Tokyo’daki metro saldırısı, tüm dünyayı sarsan 11 Eylül tarihindeki ikiz kulelere yapılan saldırılar, İstanbul’da yaşanan; koca yabancı banka binasının yerle bir edilmesi, Avrupa’da 2003-2005 yılları arasında Fransa, İngiltere ve İspanya gibi ülkelerde yaşanan acı terör olayları ve sonunda olacağı buydu; tüm dünya vatandaşları tarafından şiddetin KANIKSANMASI. Artık neredeyse hiç bir şey bizi şaşırtmıyor… Ne kadar acı ki şimdi tüm dünya insanları şiddetin onları her yerde bulabileceğini biliyor.
 
Benim ailem Hatay, Dörtyollu. Son yaşanan hain şiddet olayında hemşerim olan onlarca Hataylı vatandaşımız can verdi. 10 güne kalmaz unuturuz. Bu normal mi? Yoksa insanlığımızı mı kaybediyoruz?

Sektörümüz bundan etkilendi mi? Hayır. Zaten etkilenmesini de hiç istemeyiz. Etkilenmedi, çünkü artık Türkiye’de özel sektör yüzme bilmeden denize atılan çocuğun yüzme öğrenmesi gibi kendi sektörel krizi ile baş etme yönetimlerini uyguluyor. Bunu bilinçli olarak değil, korunma içgüdüsü ile yapıyor, bu nedenle bu yöntemlere de tam olarak Kriz Yönetimi diyemeyiz. 
 
Yöntemler doğru mu, eğri mi? Bilmeksizin, sadece yıllar içinde yaşamış olduğu acı deneyimler bizlere o kadar çok şey öğretti ki. Her şeyden önce asla vazgeçmemeyi, boş vermemeyi, tüm acılara rağmen hayatın devam ettiğini öğretti. Batan paraları, acıları, hayal kırıklıklarını çabucak unutmayı öğretti.
 
Geçtiğimiz günlerde çalıştığım yabancı oteller zincirinin ‘Kriz Yönetimi’ ile ilgili bir seminerine katıldım. Bizim bu konuda farkında olmadan ne kadar deneyim sahibi olduğumuzu, yabancı meslektaşlarım ile sohbetlerimiz sırasında bir kez daha gördüm. Onlar için ancak romanlara, filmlere konu olabilecek alışveriş merkezi bombalanması, ya da bir otelin teröristlerce basılarak misafirlerin rehin alınması gibi olaylar bizde büyük şaşkınlık yaratmaz. Onlar ise bundan on yıl önce onların başına gelebileceğini hayal edemedikleri bu tip olayların artık her yerde insanlar için tehlike olduğunu kabul ediyorlar. Kriz yönetimi konusunda çok ciddi sistemler oluşturuyorlar.
 
Peki, bizim Türkiye’de tüm bu kanıksamışlığımız, şiddeti hayatın bir parçası olarak gören gözlerimiz asıl almamız gereken önlemler konusunda adım atmamızı engelliyor olabilir mi? Kriz yönetimi konusunda kafasını yormuş sektörler hangileri?  Bizler yangın, doğal ölüm, afet gibi kötü günleri düşünüyoruz ama aklımızın alamayacağı film senaryosu gibi olan olayları nasıl çözeriz, onların ardından gelecek olumsuzluklarla en insancıl yoldan nasıl baş ederiz diye çalışmalar yapıyor muyuz? 
 
Yapmalıyız, bu çalışmaları sektör bazında topluca yapalım diye de beklemeden işletmeler bazında yapmalıyız. Her işletmede ‘Kriz Komitesi’ oluşturarak bu kriz komitelerinde film gibi senaryoları ortaya koyarak bunlara nasıl aksiyon almamız gerektiğini planlamalı, çözümleri tartışmalı ve olaylar karşısında hazırlıklı olmalıyız. Bunu yalnız kendi işletmemiz için değil, çevremiz, vatandaşlarımız, ailelerimiz ve ziyaretçilerimiz için yapmalıyız.
 
Madem bir şiddet odağından kurtulurken, başka bir tanesi canımızı, yüreğimizi yakıyor, bizde hazırlığımızı yapar,  önlemimizi alırız. Terör ve Savaşlar insanların aç gözlülüğü olduğu sürece asla son bulmayacak, bu tarihte de böyleydi, dilerim olmaz ama gelecekte de böyle olması çok olası. Önlemlerimizi almalıyız.

Ya da yapmalıyız, yaparız demeyeyim, ben yapacağım, sizlere de yapmanızı öneririm.

Barış içinde kalın, sağlıcakla…
 

Bu Makale 27.05.2013 - 11:48:12 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.