Yine Bodrum, yine Bodrum
Bodrum’da şikayetler iyice arttı. Kimi görseniz burnundan soluyor, belediyeye verip veriştiriyor,haklı-haksız gözetmeden eleştiriyor herşeyi…
Karayolları işi geciktiriyor mu, sorumlusu Bodrum Belediyesi, Büyükşehir altyapıyı savsaklıyor mu, suçlu Bodrum Belediyesi, kumsalın üstüne yasalara aykırı inşaat mı yapılıyor, sebebi Bodrum Belediyesi… Gökten taş yağsa, Bodrum Belediyesinin yakasına yapışacağız.İş o hale geldi yani…
Görevler birbirine karıştı. Kim nereden sorumlu, bulmak ve öğrenmek iyice zorlaştı. Turgutreis ayakta, yollar perişan, altyapı çalışmaları ve çevre düzenlemesi sürüyor. Halk evine gitmekte, arabasını bırakacak yer bulmakta güçlük çekiyor. Kim bunun sorumlusu? Bodrum değil, Büyükşehir Belediyesi yapıyor bunları. Gündoğan’da borular patlamış, sular boşa akıp duruyor, çevre çamura bulanmış. Kimin yakasına yapışalım, kimi şikayet edelim? Bodrum Belediyesi (benim sorumluluğumda değil) diyor. Güvercin’likte durum tam bir facia, ama kimse oralı olmuyor.
Büyükşehir, küçükşehir, Bodrum Belediyesi veya Muğla belediyesi, kimin sorumlu olduğu vatandaşı pek etkilemiyor. Kimse kim, işi görülüyor mu Bodrum’da yaşayanların, ona bakıyor herkes. Şurası bir gerçektir ki, Bodrum gibi dünya cenneti bir yerde yaşayanlar, sahipsizlikten, derdini anlatacak yer bulamamaktan ve sorunlarının çözüldüğünü görememekten çok yakınıyorlar.
Bodrum Belediyesi imkanlarını iyi kullanamıyor. Parasının çoğunu temel ve öncelikli sorunlara değil, kalabalık personel maaşlarına, genç tribünlerin alkışlarını alacak işlere harcıyor. Ben Bodrum Belediyesini eleştiren pek çok yazı yazdım.O kadar ki, yazdıklarımdan rahatsız olan Belediyeciler beni Aydın Doğan’a şikayet ederek, Posta gazetesindeki yazılarımı bile kestirdi. Oralı olmadım, işime baktım ve Bodrum’un iyiliği için yazılarımı sürdürdüm.
Yiğidi öldür hakkını ver, halkın şikayet ettiği dev sorunların çözüm yetki ve parası
Bodrum’da yok. Onlar Büyükşehir Belediyesinin işi. Bodrum Belediyesinin yaptığı başarılı işler, cenazeleri mükemmel şekilde kaldırmak, yangınları başarıyla söndürmek, çöpleri başarıyla toplamak ve şehiriçi yolların çukurlarını ve bozuk satıhlarını pek başarılı olmasa bile yamamaya çalışmaktır. İnşaat izni Ankara’dan, altyapı Muğla’dan, elektrik Aydem’den, internet Telecom’dan… Bunların bilinmesinde fayda var.
Büyükşehire gelince, dünyanın en beyefendi ve iyiniyetli insanı Dr.Osman Gürün hangi birine yetişsin? Fethiye’nin Eşen çayından Bodrum’un Gümüşlük’üne kadar dağıyla taşıyla, tüm mahalle ve köyleriyle Muğla’nın her yerinden sorumlu. Böyle bir sorumluluğun altından her babayiğit kalkamaz. Buna ne para, ne can dayanır. Buna rağmen Dr. Gürün, inanılmaz ölçüde yıpratılmasına rağmen işleri iyi-kötü çözmeye çalışıyor. Ama vur abalıya, herkes öfkesini ondan çıkarıyor..
İşlerin arapsaçına dönmesinin suçlusu ne Kocadon’dur ne de Dr. Gürün. Asıl suçlu Muğla’yı siyasi çıkarları için Büyükşehir yapan Ankara’nındır. Hesapsız kitapsız yapılan bu değişiklik sonucu, yerel coğrafyamızda şikayet etmeyen insan kalmamıştır. Hatta Kocadon ile Dr. Gürün bile…
Her neyse, biz şimdi acilen yapılabilecek işlerin üzerinde duralım ve pratik çözümler üretelim. Öncelikle şehrin genel görüntüsünü düzeltelim. Bunun için Bodrum’un İç Anadolu’nun bir taşra kasabası değil, turizmin gözbebeği olan çok değerli bir antik şehri olduğunu itirazsız kabul edelim. Trafiğine mutlaka el atmalıyız, ağır araçları ve beton mikserleriyle su tankerlerini gündüz şehre sokmamalıyız. Kamyon ve ağır araçlar, Avrupa’nın benzer turizm merkezlerinde olduğu gibi gece 02-06 arasında şehre girip işlerini halletmelidirler. Otoparkların ve tuvaletlerin sayılarını mutlaka arttırmalıyız.
Önüne gelenin taksi durağı, fırın, berber, nalburiye, bar ve kafe gibi ihtiyaç fazlası ticarethaneleri açmalarını frenlemeliyiz. Çakma ve kalitesiz eşyaların yerine, turistlere değerli ve elişi ağırlıklı yerel ürünlerimizi satmalıyız. Turistleri kazıklayan tüm esnafı dikkatle kontrol etmeliyiz. Yakalananları mahkemeye sevk etmeli, dükkanlarını kapatmalıyız. Hanutçulara göz açtırmamalıyız. Kaymakamlık ve Belediyeye birer şikayet telefonu koyarak (123 veya 135 filan gibi) turistlerin ve yerli halkın şikayetlerini anında öğrenmeli ve gereğini yapmalıyız. Günübirlik tekneleri ve personelini kontrolsüz bırakmamalı, özellikle temizliklerine dikkat etmeliyiz. Her yıl çoğalan korsan tekneleri geldikleri Antalya’ya geri göndermeli ve sularımızı bizim yerli gulet ve tırhandillerimize bırakmalıyız. Liman Reisliğini daha iyi, düzenli ve sağlıklı şekilde çalıştırmalıyız. Dükkanlarda çalışan ve laübalilikleri devamlı şikayet konusu olan personele dikkat etmeliyiz.
Minibüsleri mutlaka denetlemeli, ayakta yolcu taşıyanları ve klimasını çalıştırmayanları mutlaka cezalandırmalıyız. Toplu ulaşım araçlarının ücretlerini, bir kere daha gözden geçirmeliyiz. İçme suyu fiyatları astronomik rakamlara fırladı. Damacanalar neredeyse 20 liraya satılıyor. Belediye bu işe girişebilir ve halka daha ucuz içme suyu temin edebilir. Kara ve sivrisinek mücadelesini aralıksız sürdürmeliyiz. Geçen yaz bu konuda inanılmaz şikayetler vardı. Hiç değilse bu yıl sinekten kurtulalım.
Daha yazacak ve söyleyecek çok şey var ama hepsini bir yazıya sığdırmak oldukça zor. Onun için bugünlük bir de şu müze onarımına değinip, konuyu kapatalım.Tam turizm düzelecek, bu yıl işler biraz daha iyi gidecek diye beklerken, Bodrum’un en önemli değerlerinden biri olan müzesi kapalı tutuluyor. Bu olacak iş değil. Dünyanın her yerinde müzeler zaman zaman onarılıyor ama bölüm bölüm yapılıyor bu. Madem onaracaksınız, madem ihtiyaç var, kaleyi beşe bölüp her yıl bir bölümünü tamir edersiniz, olur biter. Tamirin olduğu bölge kapatılır ama diğer dört bölge ziyarete açık tutulur. Berlin’deki Bergama müzesi bile aynı şeyi yapıyor. Dünyanın onarım için kapatılan tek müzesi maalesef Bodrum’da. Yazık değil mi, hiç kapatılır mı müze?
Bu Makale 18.06.2018 - 15:53:23 tarihinde eklendi.