Kaleminize sağlık Birgül Hanım herzaman olduğu gibi bu yazınızda tam isabet harika ..biz teşekkür ederiz turizm çalışanı olarak
Türkiye ekonomisi pandemi krizini bu şekilde atlatamaz, esnaf, işletmeler taşıma suyla çarkı döndüremez. Aşılama bitti diyelim, 2021 sonuna kadar normalleşme görünmüyor. Global şirketler geçen yıl toparlanma yılı olarak 2023’ü belirttiler ancak Türkiye’de işler farklı yürüyor. Bir iyimserlik, bir pembe tablo çizme merakı aldı başını gidiyor. Umutla bakalım, elbette pozitif olalım ancak gerçekleri de görelim artık. Toparlanma yılından ne anlamalıyız, ‘’vay efendim 2023’e kadar turizm olmayacak, uçaklar uçmayacak değil elbette ancak turizm gelirleri önce kayıp, sonra telafi ve sonrasında iyileşme dönemini yaşayacak. Ekonomik daralma 2-3 yıl daha global bir sorun olarak karşımızda duracak. Hareketlilik başlar başlamaz hayat normale dönmeyecek. İşte bu nedenle global seyahat, havayolu, konaklama şirketlerini iyi takip etmek, kriz yönetimlerini doğru analiz etmek gerekiyor.
Sektörün sorunlarını dile getirirken çuvaldızı da batıracağım elbet. 2020 yazında malum nedenlerle restoran, bar gibi kalabalık ortamlara girmekten kaçındım. Turizm başkenti Antalya’da Güvenli Turizm Sertifika’lı oteller işi ne kadar titiz ele alıp, her genelgeye harfiyen uysa da sokak tam aksine davrandı, baktılar ki baskı veya denetim yok iyice saldılar. Zincir yeme-içme işletmelerinin konuyu profesyonelce ele aldıklarını biliyoruz. Marka imajı ve kurumsallık zincirlerde kendini gösterdi ancak çoğunluğu oluşturan diğer restoran ve kafeler, sosyal mesafe ve kapasite düşürme gibi uygulamalardan kaynaklanan maddi açıklarını kapatmak için sezon ortasında ciddi ihlaller yaptılar. Kurallara uyan işletmeleri tenzih ederim ancak çoğunluk belirttiğim şekilde hizmet sundu. Tüketiciye zaten sözüm yok, en büyük rol tüketiciye düşüyor ancak toplumun yarısı işi hala ciddiye almıyor.
Bakanlık otellere uyguladığı sıkı denetimi yeme-içme mekânlarında uygulamadı
Geçtiğimiz yaz Antalya’da balıkçı denince ilk beşte yer alan mekânlardan birine ilk kez gittim. Sanıyordum ki herkes maske takıyor, dikkat ediyor, yemeğini yiyip gidiyor… Gördüğüm kalabalık karşısında şok olmuştum. O gün o mekânda kendimi öyle kötü, öyle kandırılmış hissettim ki! Ne sosyal mesafesi, ne kapasite uygulaması; yan masaya elimi uzatsam birinin omzuna çarpardım, ensemde ise bir başkası oturuyordu. Maskemi hiç çıkarmadım, meze yiyip balık bile söylemeden hızla mekândan ayrıldık. Aynı şekilde bir kez de Kaleiçi’ne gittim, Kaleiçi’ne girişlerde ateş ölçülüyordu ancak bu da göstermelik uygulamalardan biriymiş. Aynı görüntü orada da geçerliydi, on kişilik masalarda yan yana oturan arkadaşlar, sırt sırta veren yabancılar, maskeymiş, mesafeymiş dostlar 14 kuralı kapıda görsün… Bakanlık otellere uyguladığı sıkı denetimi yeme-içme mekânlarında uygulamadı. O akşam o balıkçıya ceza kesilmesi, oranın kapatılması gerekirdi. Acaba kimin ahbabıydı? İşini doğru yapanlarla yapmayanlar birbirinden ayırt edilseydi bu sorun yeküne sirayet etmezdi. Biz Almanya gibi, kapat arkanda ben varım diyecek ekonomik güçte değiliz! Ne halin varsa gör dediğimiz işletmeler devlete yük olacaklar. Topu onlara atmak büyük bir hataydı. İşsiz kalan insanlar, batan işletmeler 2021’de daha fazla hissedilecek. İki milyon kişi restoran, bar, kafelerde çalışarak evine ekmek götürüyor. İşletmeler, tedarikçiler onların çalışanları ve aileleri derken milyonlarca insanı geçindiren bu sektör ‘‘son birkaç ayımız kaldı, daha fazla dayanamayız’’ diyor. Binlerce lira kira, faturalar, işçi giderlerine karşılık devlet bin lira bile etmeyen yardımlarla yine başa döneceğim ancak ‘’yaptık mı yaptık’’ kurnazlığından vazgeçmiyor. Bu arada kaçak içki konusunun da üzeri örtüldü. Nedense gündem olamadı, 2020’de Türkiye’de yaklaşık 100 kişi kaçak içkiden hayatını kaybetti. Acaba bu sayı daha fazla olabilir mi, hasta sayısı, vaka sayısı misali…
KÇÖ ile nereye kadar?
Neredeyse bir yıldır ücretsiz izinde olan insanlar var. Bazı şirketler KÇÖ’nün üzerini tamamlıyor, yaklaşık bir yıldır çalıştırmadığı kişiye maaş ödüyor. Bu süre uzadıkça işverenin yükü artıyor, çalışanlar da durumdan memnun değil elbette, çünkü herkes bu finansal güce sahip şirketlerde çalışmıyor. Yalnızca KÇÖ alan kirasını ödeyemeyen, mutfak alışverişi yapamayan insanlar var. Mutfak alışverişi demişken azalan üretimin raflara nasıl yansıdığını hepimiz biliyoruz… Hiçbir geliri olmayan, KÇÖ bile almayanların ise Allah yardımcısı olsun.
İBB askıda fatura uygulaması başlattı, vatandaşın faturasını yine vatandaş ödeyecek!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni Linkedin’de takip ediyorum. Güzel projeler hayata geçiriyorlar. Yardımlaşma kampanyalarını duymak beni mutlu etse de ‘‘vatandaşın faturasını yine vatandaş mı ödeyecek, yıllardır zaten kullandığımın iki katı fatura ödüyorum, fark nereye gidiyor’’ diye sorgulamadan da edemiyorum. Elektrik, su, doğalgaza hala harıl harıl zam yapılıyor, bırak faturadan feragat edilmesini, zamlar durmak bilmiyor. Pandemide daha yoğun hissedilen ve hız kesmeden artan fiyatlar, dışa bağımlılıkta geldiğimiz noktayı artık tokatı da geçtim yumrukla yüzümüze vuruyor. Buğdayına kadar ithal edersen, böyle krizlerde ülkeler kendilerine stok yapıp sana mal göndermez veya yüksek fiyatla gönderir sen de onu vatandaşına ödetirsin. Sanayi ülkesi olamadık bari tarım ve hayvancılık ülkesi olarak kalsaydık. Yok, o da bitti.
Hala ay yok ben aşı olmiyciğim diyorsanız evden dışarı çıkamayacaksınız demektir
Aşı normalleşme açısından çok önemli, özellikle turizm sektörü için aşı olmazsa olmaz. En önemli ihracat kapımız olan turizmin toparlanması; 2021’de 2020’yi telafi edebilmesi için özellikle turizm bölgelerinin hızla aşılanması gerekiyor. Otel çalışanlarını aşılamakla bitmez, destinasyonların aşılanması gerekiyor. Nisanda açarız diyen sayın bakanın nisan gelmeden turizm bölgelerinde aşılanmayı tamamlamış olması gerekiyor.
Herkes sağlık çalışanlarına teşekkür etti, emekçiler unutuldu.
Elbette sağlık çalışanları pandemide en yoğun risk altında çalışan meslek grubuna mensuplar, fedakârlıkları karşısında teşekküre ek olarak haklarını da maddi manevi vermek gerekiyor. Yoğun mesaileri, zaten düşük olan ücretlerinin yeterince iyileştirilmemesi uzun yıllardır verdikleri mücadelenin devam ettiğini gösteriyor. Sağlık çalışanlarının reklamlara malzeme edilmesinden ise oldukça rahatsızım, ‘’herkes onlara teşekkür ediyor biz de edelim bari’’ diyen CarrefourSA yeni yıl reklamında özgün davranıp kendi çalışanlarına teşekkür etseydi keşke. Market ve kargo çalışanları bolca teşekkürü hak ediyor. Turizm çalışanları da aynı şekilde onlarca ülkeden gelen, maskesiz olarak tatil yapan kişilere hizmet etti, risk altında çalıştı. Büyük bir teşekkür de turizm çalışanlarına gelmeli.
Kaleminize sağlık Birgül Hanım herzaman olduğu gibi bu yazınızda tam isabet harika ..biz teşekkür ederiz turizm çalışanı olarak
Bizleri düşündüğün için sana çok teşekkür ediyorum iyi ki varsın
Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.
www.turizmguncel.com internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, video ve fotoğrafların her türlü hakkı Turizm Güncel A.Ş.’ye aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez.
Copyright © 2018 - Tüm hakları saklıdır. Turizm Güncel
Tasarım & Yazılım Altyapısı DataNet Bilgi Teknolojileri