Turizmin tatil satmaktan ibaret olmadığını anlamalıyız
Bu gün kimi dinleseniz, sürdürülebilirlik, strateji, doğa, istikrar gibi içi boşaltmış kelimelerle süslenmiş cümleler kurduğuna şahit olursunuz.
Sürdürülebilirlik içselleştirilmesi, dört elle sahip çıkılması gereken bir kavramdır. Yaşanan doğa felaketleri Türkiye’nin sahip olduğu doğal güzellikleri çılgınca tüketmesinin eseridir. Yangınlar, sel felaketleri, bilinçsiz tarım, doğa düşmanlığı kadim Anadolu’muzun bereketli topraklarını, akarsularını, göllerini, derelerini çölleştiriyor. Geçtiğimiz Mayıs ayı son 50 yılın en sıcak Mayıs ayıydı. Yangınlar bağıra bağıra geldi. Ormanlarının önemini kavrayamamış bir ülkeyiz. Kökeni toprak ve hayvancılık olan bir milletin geldiği nokta çok vahim. Belediyeler, hükümet, STK’lar, özel kurum ve kuruluşlar el ele verip kuraklığa doğru koşar adımlarla giden Türkiye’miz için seferber olmalılar. İşletmeler tüketimlerini kontrol altına almalı, haneler bilinçlendirilmelidir, boşuna akıtacak suyumuz yok! Yerel yaşamı tehdit eden, dereleri kurutan, toprağı çölleştiren yapay talan ekonomisi, ülkemize telafi edilemeyecek, yeri doldurulamayacak kayıplar yaşatıyor. Zeytin ağaçlarını kesen, köylüyü ağlata ağlata ormanına buldozerlerle giren, evlerin dibine zehir bacaları diken yönetim anlayışı, doğadan üstün olmadığını kavrayamıyor, vatandaşın maruz kaldığı felaketleri göz ardı etmeyi sürdürüyor.
Manavgat’ta Haytap Sahra Hastanesi’ni ziyaret ettim. İyi ki iyi insanlar var.
Duyduklarıma anlam veremedim lakin şaşırmadım da. Yangınların mağdurları ağaçlar ve hayvanlardır. Köylümüze üzüldük, çırpınışlarına kahrolduk ancak aynı köylüler hayvanlarını ahırda bırakıp gitti, köpeğinin zincirini çözmedi. Evindeki televizyonu alırken kümesindeki tavuğa acımadı. Can havliyle evden çıkmış olabilirler, evet, bu belki bir nebze anlaşılabilir lakin anlayamadığım sorumlulukları altında olan hayvanları kurtarmak için çaba sarf etmemiş olmalarıdır. Çaba sarf etmediler diyorum çünkü köylüyü çok iyi tanıyorum. Köy insanı ölüme alışkındır. Hayvanları ile bağ kurmaz. Onları mal olarak görür, can değil. Meyvesi azaldığı için 100 yıllık ağacı acımadan keser, kapısında 5 yıl köpek bağlar ama bir kez olsun zincirini çözüp gezmesine izin vermez. Kuru ekmekle besler, yeri gelir döver! 5 yıl bağlar diyorum çünkü çoğu köpek bundan uzun süre, bu koşullarda hayatta kalamaz. Topraktan, hayvandan geçinen köylümüz sıra onları sevip sahip çıkmaya gelince gözlerinin yaşına bile bakmaz. Köylü genel olarak vicdan ve empati becerisi kazanmamıştır. Çok azı hayvanını sever, toprak konusunda bilinçlidir. Köylümüz doğa ve hayvan konusunda eğitilmek zorunda. Bu keskin cümleleri kurarken hiç çekinmiyorum, bizzat yangın bölgelerine giden STK gönüllülerinden dinlediğim hikâyeler benim kendi köklerimden de yabancı olmadığım türdendi. Bu nedenle yangın gelirken zincirli köpeğini çözmeyen, ahırlarının kapısını sigorta parası alacağız diye düşünerek açmayan insanların tespit edilmesini ve buna bağlı olarak da yardım almamalarını diliyorum. Manavgat’ta yanmış ineğini 8 gün boyunca ahırda tutan, hayvan nefes almakta zorlanmaya başlayınca bir zahmet Haytap’a ulaşıp ineği sahra hastanesine gönderen köylü kişi, cahil misin, kötü mü, vicdansız mı? Yıllarca kanını emdiğin o hayvanların tırnağına taş değse üzülmen gerekirken günden güne daha da gaddarlaşıyorsun. Nasıl acımadın, nasıl önemsemedin? Paran gidecek diye mi korktun? Hayvanın durumunu merak ediyorsanız Haytap’ın Instagram sayfasını ziyaret edebilirsiniz…
Doğayı katlettiğimiz oranda ona yenik düşeceğiz!
Dağlarımız yanarken aynı anda derelerimiz taştı. Ülkemiz aynı dönemde ağır travmaların, acıların esiri oldu. Peki, bu yaşananlarda bizim suçumuz yok mu? Dere yatağından ev alan vatandaş neden sorgulamaz, neden düşünmez? Aktivistler yıllardır kendilerini parçalarken, eylemlerde itilip kakılırken, hatta ölürken, senin hakkını senin için savunurken sen neden bilinçlenmiyorsun Ey Türk halkı? Otobüsler devrilir-ihmalden, ormanlar yanar-ihmalden, dereler taşar-ihmalden… Tüm bunlara afet değil; ihmal denmeli. Suç doğanın değil, bizim! Artık hiç uğruna ölümler olmasın, LÜTFEN! Ülkemize geçmiş olsun, yaşananlardan ders çıkarıp artık ne yapmamız gerektiğine odaklanalım ve hemen işe koyulalım, bu ülke bizim evimiz, ona sahip çıkalım.
Bu Makale 17.08.2021 - 10:20:32 tarihinde eklendi.