Zafer Cengiz

Turizmin sağlığı ne durumda, nabzı kaç atıyor?

Bundan 14 yıl önce çarpık gelişen turizmde kısır zihniyet savaşlarına daha fazla dayanamayıp, profesyonel kariyerimizde emekliye ayrılmayı tercih ettik.

Turizme destek verebilmek üzere giriştiğimiz yazarlık döneminde de, öncelikle Antalya piyasasına yönelik yerel analiz ve değerlendirmelere giriştik. Bu dönemdeki köşe yazılarımızda kullandığımız isim “Turizmin Nabzı” idi ve yerel piyasaya sağlıklı turizmi anlatmaya çalıştık.

Fakat bu yaklaşım hiç fayda etmedi. Zira turizm mesken olarak tuttuğu Antalya’da kendi bildiğince at oynatırken, Antalya yereli de “bölgemizde turizm gelişiyor” diye sevinmekten öteye hiç bir şey yapamıyordu. Önceleri bu yeni gelişmenin yerel ekonomiye katkı yapması beklenerek “seyirci ilgisi” gösterilirken, son yıllarda bu eylem de bitti. Artık turizmin önlenemez yükselişi sürerken, yerel piyasa da konuya iyice yabancılaşmıştır.
Yerel turizmin planlı ve disiplinli gelişimi için Valilik ve ATSO nezdinde sürdürdüğümüz uyarılar sonucunda, bir adım yol alınamamıştır. Valiliğin “bu konuları STK üzerinden devreye sokalım” demesi üzerine üretilmiş olan ARO Raporumuzda, her türlü değerlendirme ve uyarılar belgelenmiştir. Antalya’nın ortak akıl temsilcilerine sıcak kulis ile dağıtılan ve Valilikten cevapsız kalan “Resmi sunum talebi” sonrasında, artık tarihe karışmıştır.

TURİZM NEDEN BU KADAR SAĞLIKSIZ BİR DURUMDA YAŞIYOR?

Kendine has ve karmaşık bir yapıda 40 sektörün özel etkileşimi ile oluşan turizm mekanizması, özünde hassas bir hizmetler zinciri oluşturuyor. Hem sektörler arasındaki üretim ilişki ve çelişkileri, hem de zincirdeki en ufak zayıflığın esas verime yansıması, turizmin dengeli yaşamını sürekli tehdit altında bırakıyor. Bu unsurların planlı ve disiplinli bir bölgesel yönetim yaklaşımıyla ele alınmaması ise, sürekli bir yerlerden sorunlar çıkarıyor.

Turizme sadece yabancı turist ve konaklama hizmeti odaklı olarak bakılması, altyapı ağırlıklı diğer faktörlerin hep ihmal edilmesine yol açmaktadır. Bu bakımdan turizmi somut olarak denizcilik hizmetine benzetirsek, her boyuttan tekneyle denize açılanların sürdürmeye çalıştığı mal ve yolcu taşıma faaliyetlerini düşünebiliriz. Bu işin sağlıklı olarak yaşaması ise, prensipsiz ve örgütsüz olarak ancak kaosa ve krizlere yol açacağı malumdur.

İşte turizmde yaşanmakta olan da aynen budur ve bir hengâme içinde hizmet üretmeye çalışan turizm erbabımız, her zaman ve her yönden sorunlardan kurtulamıyor. Bu durumlara seyirci kalan sorumlular ise, çaresizlik içinde ne yapacağını bilemez haldedir. Böylesi bir mekanizmanın Ankara’dan merkezi bir anlayışla yürütülemeyeceği için de, 2023 Stratejisinde yeni örgütlenme olarak Turizm Konseyi Modeli öngörülmüştür.
Fakat son 7 yıldır hem çarpık turizmin sağlıksız gelişmesi “şampiyonluk edebiyatı” ile görmezden gelinmiş, hem de Devletin yasal örgüt modeli uygulamaya sokulamamıştır. Yani denizcilerimizin hengâme hizmetleri şişirilerek yüceltilmiş ve durumu düzeltmek için getirilen reçeteler ise, ceplerde gezdirilerek unutulmuştur. Son dönemde sorunların her fırsatta dile getirildiği görülüyor ama bekleyen reçetenin varlığı hala idrak edilmiyor! 

Demeçlerde yer alan “meli-malı” kipleriyle sürdürülen ifadeler, sadece temennilerde kalmakta ve topun taca atılmasından başka bir anlama gelmemektedir. Bugün görünürde herkes turizmin yanındadır ve önünde hiçbir engel yoktur ama sağlıksız gelişme ve sorunlar içinde yaşama gerçekleri, büyük çelişkiler yaratmaktadır. Bu durumun giderilmesinde en basit ve sağlam yol ise, 2023 Stratejisinin güncellenerek uygulamaya alınmasıdır! 

TURİZM STRATEJİSİ REÇETESİNİN TEMEL BİLEŞENLERİ NEYDİ?

Aslında makro bakış açısıyla durum çok açık ve net olmasına karşın, mevcut zihniyetlerle olayın “büyük resim” gerçeklerinin idrak edilememesi dirençleri yaşanmıştır. Yaşamın özgün bir kesiti olarak çok geniş çevreleri yakından ilgilendiren turizmin, bir buzdağı misali sadece tepesi görülmekte ve bütünselliği hep göz ardı ve ihmal edilmektedir. Parçacı yaklaşımlarla bir yere varılamayacağı ispat edilmiş ve yeni yöntemler gereklidir.
2023 Stratejisinin temel kurgusunda ise bu ihtiyaçlar 3 temel kategoride karşılanmıştır: (1) Yasal altyapının restorasyonu; Çağdaş gelişmeler ışığında tüm turizm yasalarının revizyonu programlanmıştır. (2) Örgütsel altyapıda yenilikçi modeller; Alt sektörlerin örgütsel boşlukları ve Bölgesel Turizm Yönetimi anlayışıyla Turizm Konseyleri öngörülmüştür. (3) Destek altyapı ve Eylem Planları; 3 dönemlik Eylem Planı uygulaması vardır.

Aslında 2000’lerin başından itibaren karşılaşılan makro sorunlara getirilen bir çerçeve çözümler paketi olarak devreye alınan Stratejide, her 3 başlık da şiddetle ihmal edilmiş ve hiçbir adım atılmamıştır. 2007-2013 yıllarını içeren 172 somut maddeden oluşan 1.Eylem Planının sadece beşte birine dokunulmuştur. 2014-2018 için 2.Eylem Planı ise halen hazırlanıp devreye sokulamamış olup, geleceğine ilişkin belirsizlik de sürmektedir.

Yeni Turizm Bakanımızın ‘stratejist yaklaşımla’ turizmin bu kangren olan yarasına neşter atması beklenirken, 18 aydır hiçbir gelişme olmamıştır. Bakanlığın aktif piyasadan el-etek çekerken getirmesi gereken yeni düzen ise, Özel kesim paydaşlarınca da takip edilmemektedir. Turizmin aktif ve pasif tüm STK paydaşlarınca verilen demeçlerde, yıllardır hiç bahsi bile geçmeyen bu hususta, değinilen tek konu 50-50 Strateji hedefi olmuştur.
2023 Strateji hedefi olarak ifade edilen 50 Milyar Dolarlık gelir ifadesi ise, kökten yanlıştır. Zira söz konusu hedef 1.Eylem Planı dönem sonu olan 2013 yılı için belirlenmiş bir rakamdır. Orijinal hedef ise 86 Milyar Dolardır ve bu durum, turizmin zayıflıklarından olan ArGe’den yoksunluk düzeyini açıkça kanıtlamaktadır. Bu günlerde ele alınarak güncellenmesi gereken Strateji detaylarında, söz konusu boşlukların giderilmesi gerek.

Diğer yanda son yıllarda planlı turizm gelişmelerinde başarılara imza atmaya başlayan Yunanistan’da 2010 yılı itibariyle AB’ye uyumlu bir şekilde 10 yıllık stratejik planlama düzenine geçildiği ve Atina kenti (*) için devreye giren turizm ajansının da bölgedeki 7 adet yerel uydu konseylerle desteklendiğini görüyoruz. Yani, 2010 Kültür Başkenti için örgütlenemeyen İstanbul karşısında, yeni devreye giren rakip atılımlar hızla sonuç almaktadır.

ULUSAL TURİZMİN SAĞLIĞI VE DESTİNASYONLARDA DURUM

Ulusal turizm politikasının belirlendiği Strateji belgesinin 2007 Martında Resmi Gazetede yayınlanmasından bu yana geçen 90 aylık süreçte, turizmin sürekli kan kaybetmiş olması gerçeği karşısında ne yapılacak? Sayısal rekorlara takılan ve gerçekte ‘şeker hastası’ gibi verimsiz bir yaşam süren turizm, nasıl ve ne şekilde kendisine gelerek toparlanacak? Tüm yataklar dolsa bile ticari randımana ulaşamayan çarpık turizmde ne yapılmalı?

Aslında atalet içinde harcanan yıllarda kaydedilen gelişmelerle, eski koşullar da değişmiştir. Yeni devreye giren yöresel Kalkınma Ajanslarının ön çalışmalarında, turizmin ekonomik potansiyelini keşfeden ajansların da, bu nimeti nasıl devreye sokacakları konusunda ciddi çelişkiler yaşadıkları görülmektedir. Yerel imaj ve bölgesel pazarlama zayıflığı karşısında, ajans yetkililerinin heyetlerle dış pazarlama faaliyetleri oluşmaktadır.
Son yıllarda ciddi olarak öne çıkan Arz-Talep dengesizliği karşısında, ulusal pazarlama sorumlusu TÜRSAB’ın bu konuda ne yaptığı üzerinde bile durulmadan atılan ‘yatırımların durdurulması’ çığlıkları, çelişkilerin tırmanışı faslında çok kritik bir örnek oluşturmuştur. Oysa teknolojik gelişmeler ışığında yeni ortaya çıkan “internet pazarlama” boyutları, acilen keşfedilmesi ve randımanlı şekilde kullanılması gereken yepyeni bir silahtır.

Antalya’da 2005’lerde gündeme gelmeye başlayan yerel turizm yönetimi ihtiyaçları artık hiç duyulmamakta, yeni devreye giren “bütünşehir belediye” boyutlarının getirdiği bölge koşulları ve sorumlulukları, ağızlara dahi alınmamaktadır. Muğla’da 3 yıl önce çarpık bir şekilde Valilikçe devreye alınan İl Turizm Konseyi’nin ilçelere yansıması konusu hiç konuşulmamış ve İzmir’deki son Konsey niyetleri de saman alevi gibi sönmüştür.
SONUÇ: Son 90 ayın çelişkiler içinde ve verimsiz bir şekilde geçirilmiş olmasına karşın, elindeki resmi strateji reçetesinin durumunu bile aktif gündeme alamamış olan ulusal turizm, kanımızca çok sağlıksız ve çaresiz durumdadır. Yakın tarihlerde yapay bir sinerji ve moral oluşturan “şampiyonluk gazı” da artık kaçtığına göre, hastamızın nabzının yavaşladığı hissediliyor. Ulusal ve yerel platformlarda Ortak Akıl mutlaka uyanmalıdır!
(*)BKZ:
(*) https://www.academia.edu/7706626/ARO_-_ANTALYA_TURIZM_RAPORU_Subat_2007_
http://www.cityofathens.gr/en/node/7505
zafer@cengiz.gen.tr    


Bu Makale 31.08.2014 - 15:12:58 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
Yazarın diğer yazıları
Tüm Yazıları
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.