Turizmin ırkçı hortlakları
Turizm gibi ulusları ve ırkları kucaklayan, ayrım gözetmeksizin hizmet anlayışının beynelmilel ölçekte baki olduğu nevi şahsına münhasır özel bir yapıyı bu ve benzeri çağ dışı düşüncelerle kirletmenin kime ne faydası var anlayabilmiş değilim doğrusu.
Bugün 24 mayıs 2012 perşembe. Olabildiğince gri ve sevimsiz bir gün, birazdan yağmur da yağacak gibi. Antalya’nın bu aylarda havası böyle deyip geçiştirilecek bir durumu, nedendir bilinmez büyütmek istiyorum. Gökyüzüne dönerek "Bıktık artık yağmurdan, çamurdan, biraz güneş görmek istiyoruz, sezon geldi kardeşim bu neyin havası?" diye bağırmak iyi gelecek bana ama yapmıyorum.
İçimin kararmış olmasının yegane sebebi bu değil elbette. Geçen hafta içerisinde, duyduklarım, gördüklerim, bizzat şahit olduklarım bana yetti de arttı bile. Aslına bakarsanız böyle bir şeyin varlığından haberdardım, ancak mevzubahis olan konuyla hiç bu kadar yakından temasım olmamıştı.
Efendim, malumunuz Antalya ve neredeyse tüm güney sahilleri 72 milletten oluşmakta. Tüm dünya ve belki de tüm ırklar burada temsilci bulunduruyor desek yeridir. Bu renklilik ve çeşitliliğin arasında memleketin herbir köşesinden vatandaşlarımız da oluşturdukları klanlar vasıtası ile dolaylı ya da direkt olarak turizm sektörüne hizmet vermekteler. Sivaslılar, Antepliler, Edirneliler, Burdurlular, Ispartalılar, Mardinliler, Urfalılar, Kütahyalılar, Afyonlular, Giresunlular, Karslılar ve hatta Gürcüler, Ermeniler, Ruslar, Türkmenler, Özbekler ve daha birçokları.
Bu toprakların havasından ya da suyundan olsa gerek toprakçılık yapmak adet olagelmiştir. Herkes kendi hemşerisini tanımasa bile kollar, korur, açsa karnını doyurur, parası yoksa üç beş kuruş Allah ne verdiyse paylaşır. Keza doğuya doğru gittikçe bu güç birliği durumu daha belirgin bir hal alır. Amerika’da bulunduğum zamanlardan hatırlıyorum, orada bile Karslıların, Çorumluların Afyon - Emirdağlıların kahvehaneleri vardı. Pişti, okey oynar, memleket hasreti giderirlerdi. Bu mükemmel ötesi birliktelik ve sahip çıkma olayı bence başka coğrafyalarda sıklıkla görünmeyecek kadar bize özgü bir şey.
Bu durumun turizm sektörüne yansımaları da gayet koyu bir şekilde seyretmekte.Yatırımcı personel alımı yaparken önceliği kendi hemşerisine vermekte, inşaatı sürmekte olan otelde çalışan işçiler aynı memleket ve hatta aynı köyden akrabalardan oluşmakta, taşeron kullanılacaksa yine memleketlisi olması tercih sebebi olmakta ve hatta tesis içerisindeki dükkanlar bile yine hısım, akraba muadili şahıslara kiralanmakta. Bu içinde bulunduğumuz kültürel yapı dolayısı ile gayet anlaşılabilir bir durum. Üzerine konuşmanın ve eleştirmenin manasızlığının farkındayım.
Ancak yazımın başında da belirttiğim gibi geçtiğimiz hafta içerisinde yaşadıklarım ve duyduklarım bu güzel dayanışma durumunun da farklı yönlere çekilmeye çalışıldığını gösterdi bana.
Dilerseniz 'Ne, Ne zaman, Nerede, Nasıl, Neden, Nereden ve Kim (6N, 1K ) sorularının yanından geçerek ve bende saklı kalmasını sağlayarak konuyu bir başka şekilde irdeleyelim.
Turizm sektöründe negatif ancak oldukça popüler şöyle durumlar mevcut;
PATRON OTELİ:
• Oteli için çalışan seçerken kendi etnik kökeninden olanları gözetmek,
• Kendinden olanı kayırmak, çabuk terfi almasını sağlamak,
• Kendinden olmayanı ötelemek, gerektiğinde işten çıkartmak,
• Patron doğulu ise doğululara, batılı ise batılılara, Karadenizli ise Karadenizlilere pozitif ayrımcılık uygulamak.
TATİL KÖYÜ & RESORT MİSAFİRİ:
• Yabancı animatörün, mini clup çalışanının çocuğuyla ilgilenmesinden hoşlanmamak.
• Ya da tam tersi yabancı animatörün sadece yabancı misafirlerin çocukları ile ilgilenmemesinden şikayetçi olmak. ( Buradaki ırkçılık modeli bizim neyimiz eksik, kendi memleketimizde kötü muamale görüyoruz olayından mütevellit )
• Yan odada kalan Rus aileden rahatsız olup room change istemek, ki bu genelde Almanlara mahsus bir durumdur.
• Havuz başındaki haşemalı, başörtülü İranlı misafirlerden sırf görünümlerinden dolayı rahatsız olup guest relation departmanına şikayette bulunmak.
OTEL ÇALIŞANI
• Rus ya da Rus olarak adlandırılan doğu bloğu ülkelerinden gelen misafirlere ( sanki hepsi kötüymüş ) gibi aşağılayarak hizmet vermek ( ki buda bizim bazı kendini bilmez bazı meslektaşlarımızın bir ayıbı ).
Turizm gibi ulusları ve ırkları kucaklayan, ayrım gözetmeksizin hizmet anlayışının beynelmilel ölçekte baki olduğu nevi şahsına münhasır özel bir yapıyı bu ve benzeri çağ dışı düşüncelerle kirletmenin kime ne faydası var anlayabilmiş değilim doğrusu.
Bu Makale 24.05.2012 - 14:18:49 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
Aynen göründüğü gibi. ben biraz daha kibar bir üslup kullanıyorum, adına hemşehricilik denen patron otellerinde genelde durum aynıdır ve hızlı yükselenler ve birden inenler, iki dudağı arasında olanları görmek mümkün. HAdi geçtim, Belek bölgesinde dahi rusları kalitesiz, almanları kaliteli diye ayıran yöneticiler var. KAliteli müşteri demek ne demek? Yan sanayisi falan mı var? En büyük ırkçılık malesef turizmde. Bu sektörün büyük bir ayıbıdır