Turizmde farklı çözümler
Turizm tartışmalarının neden yapıcı ve çözüm önerileri ile bütünleşik bir sistematiğe oturmadığını hiç düşündünüz mü?
Sorunsal belki her kişi ve kurumun kendi fikrini karşıdakine bir şekilde dayatma yolu ile kazanım peşinde olması nedenidir. Veya genel yapısal bozukluklar ilk defa turizm yapılarının ortaya çıktığı ve parası olan herkesin tesis sahibi olmaya başladığı o sözde parlak dönem ve günlerde yeteri ve gereğince ele alınmayan turizmin bugünlere kadar adeta mehter marşı müziği eşliği ve adımlarıyla gelmiş ancak sonuçtan kimsenin memnun olmadığı bir yapının devamındadır. Potansiyel hesabında farklı ve aldatmacalı bir dizi rakamların sektörü hiç tanımayan ve içinde olmayan kişiler tarafından ortaya atılması olabilir mi? Yoksa bazı illüzyonist veri ve çıkarımlarla şapkadan tavşan çıkarmakta mahir kişilerin dolduruşu sonucunda oluşan bir dizi ayağı yere basmayan yorumların sonucu mudur?
Bilgi ve kültürel birikim eksik olduğunda kişilerin sunduğu veya savunduğu fikirler bilgi gibi sunulurlar. Bu durum normal karşılanabilir ancak garip olan bu fikirlerin takipçilerinin fazla ve baskın olmasıdır. Öyle ki bu şartlar altında akılcı çözümler ve öneriler hiçbir zaman ortaya atılıp tartışma ve doğru çözümü bulma yoluna yönlendirilmezler. Varsa yoksa ithal bazı modellerin uygulanması veya oldukça anlamsız fikirlerin sanki iyi fikirmiş gibi ortaya atılarak işleme alınması adeta normal karşılanmakta ve buna koşut yeni modellemeler yapılmasıdır. İşte bu şekilde ticari işletmeler kurulmakta, ilk açılış günlerini takip eden istikrar süreci yeterli olarak gelişemeden işletmede sorunlar ortaya çıkmakta ve bunun doğal sonucu olarak çalışanlar, cihazlar veya yatırımcı değişikliği ile tesis çalışmaya kör topal devam etmektedir.
Turizm tesislerinin oldukça pahalı yapıldığı savımız bir yerde durmaktadır, bunun üstüne tesislerin açılıştan sonra kısa süreler içinde yaptıkları yenilenme veya fiziki değişikliklerin hesaplarının tutulup tutulmadığı ciddi bir sorudur. Çünkü teknik veriler bilgisi ile yaptığımız hesaplarda tadilat rakamlarının işletme maliyetleri üzerine konması durumunda dünyadaki en pahalı tesislerin yapıldığı ülke olarak kendimizle gurur duymamız gerekir. Yine basit bir ipucu olarak metrekare maliyeti belli olan toleransı da içine katılmış rakamların toplam tesisin metrekaresi ile çarpılmasından elde edilen rakam ile tesis için harcandığı söylenen maddi kaynak arasında çok büyük farklılık olmaktadır. Peki, bu aradaki fark nereye gitmektedir? Belki de buradaki kara delik incelenmesi gereken önemli bir nokta olarak bize bazı emareler gösterebilir. Çünkü mevcut sistemde tesislerin pahalı yapılması ile alınan teknik hizmet ve malların ucuza getirilmesi dengesiz bir yapıyı ifade etmektedir. Endüstriyel yapı kavramını tekrar hatırlatmaya çalışırsak, tanım olarak yapının 50 yıl, cihazların 25 yıl dayanıklı olması gerektiği koşutu turizm sektörü ile ona hizmet veren inşaat sektörünün hedeflerini ortaya koyan bir gösterge olarak ele alındığında imalat bakımından eksiklikleri de düzeltecek bir etkiye sahiptir.
Eğer işletmeler yapı tarafını hallederek her yıl ilave masrafın önünü keserlerse kendi içlerinde daha verimli usuller kullanarak kalite ölçütünü hedef alacak çalışmalara yönleneceklerdir. Bir adım sonrası ise kâr eden tesisler ve getirilerin hem yatırımcıyı hem de çalışanları memnun etmesi neticesidir. Belki de bu yolla turizme destek veren tüm yardımcı sektörler hayal edilen gelişmeye ancak ulaşabilecekler aynı zamanda kendilerini geliştirirken toptan refah seviyesini artırmak hedefine ulaşacaklardır. Tesis içinde kullanılan tüm cihaz ve teçhizat çevreye uyumlu ve ekonomi ölçütlerine uygun özelliğe sahip ise bu durumda kazanımların artacağı sürpriz olmaz. Sadece bu konulara dikkat edilse sistemin kârlılık hedeflerinin kolaylıkla yakalanması olasıdır. Sistemin içine çalışanların ve gıda üretiminin de katılması ortamı genişleterek kârlılık pastasını da aynı oranda büyütecektir. Belki üzerinde fazla düşünülmeyen bir yol olarak bazı hedefleri değiştirmek farklı çözümlerin ele alınması yolunu da açacak özelliğe sahip olacaktır.
Turizm ve hizmet algılamasının tekrar tanımlanması ve içindeki boşlukları dolduracak tariflerin tekrar dile getirilmesi fayda sağlayabilir. Hizmet esaslı bir turizm ele alınarak sistematik bu eksende düzelme yöntemlerini tartışıyor olabilir. Asıl hizmet tanımına uygun olarak tesislerin yapısında düzeltici tedbir ve planlamalar ile şatafat yerine işlevli unsurlar konarak en getirimli uygulama yöntemi bulunabilir. Bu yöntem üst seviyede hizmet hedeflerken herhangi bir kısıtlama yapmadan misafirlere yerel ve kültürel örnekleri deneme fırsatı vermelidir. Mütevazı bir tesis içinde yerel kültür örneklerinin değişik sunumu her zaman ilgi çekmektedir. Bu konuda temalı programlar yine sade ancak ahenkli bir hizmet anlayışı ile sunulduğunda tanıtım ve fayda etkisi tavan yapacaktır. Yöresel damak tadları korumacı ve sadece o yörelere ait sunuma olanak verecek şekilde projelendirilmeli böylece Anadolu bünyesindeki binlerce yıldan beri saklanarak elden ele geçen yemek kültürü ve pişirme çeşitliliği her yörenin en üst seviyesinde temsil ve sunuma açılarak misafirlerin en üst ilgisini çekecek programlarla desteklenebilir. Burada vurgu yapılmak istenen “her şeyden biraz, ortaya karışık” kafa yapısının artık terk edilmesinin zamanının geldiği görüşüdür.
Gıda gelecek yüzyılların en önemli metası olacaktır. Önlenemeyen niteliksiz nüfus artışı ve kaynakların heba edilmesi sonucu doğal gıda üretimi yerini beton evlere ve suni yerleşkelere bırakmıştır. İnsanlık için 21.yüzyılda bu sonuçların var olması oldukça düşündürücüdür. Özellikle toprak miktarı ve alanı olarak zengin ancak verimlilik bakımından düşük olan zirai çalışmaların şeklinin derhal değişmesi ve su, toprak, insan değerinin ön plana çıkartılması gereklidir. Bugün turizmde gelişmiş ülkeler “tarladan çatala” sistemi için çalışmalar yaparken, buradaki çeşitlilik ve teknikleri elden geçirirken ülkemizdeki ziraat yapılabilecek toprakların konuta çevrilmesi, hayvancılığın yerelden dışa bağımlı hale dönüşen yapısının tersine çevrilmesine gerek vardır. Diğer sakıncalı durum olan GDO ürünlerinin tamamen dışlanması en kolay başvurulacak bir tedbirdir. Çünkü bu yolla mevcut doğal gıda tohumlarının sona erdirilmesi söz konusudur. Asırlardır buğday ambarı olan Anadolu topraklarının GDO üretimine açılma aşamasında özellikle turizm sektör paydaşlarının izleyici tavırlarında değişiklik yapmaları şarttır. Ya da farklı bir sektörde ancak sağlıksız beslenme sonucu kötü şartlarda yaşama devam etmek de özgür bir seçimdir.
Görüleceği gibi turizmde mevcut hantal yapının artık terk edilmesi ve yerine daha planlı ve teknik çözümlerin yer aldığı değişik önermelerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Çünkü bu sistem tıkanmıştır ve sadece kelle sayarak, gelirler rakamlarını farklı şekilde yorumlarla değiştirerek, düzelterek turizm gelişmez. Tüm bu yapı değişikliğini bakanlığın yerine getirmesini beklemek de safdillik olacaktır. Belki de imece usulü ile her kesim eteğindeki taşları dökerek ve deneyimlerini kısa ve öz bir biçimde beyan ederek kendimize özgü ancak üst kalite hizmeti hedefleyen bir yapıya ulaşmak olasıdır.
Kültür, tabiat, deniz, dağ, yayla, gastronomi ile birlikte sağlık yeni bir elekten geçirilebilir. Tüm bu konuların her biri kendi başına başarı hikâyeleri yaratacak etkinliğe ve kapasiteye sahiptir. Yeter ki bu sarmalı kendi içinde ahenkli bir tarzda sürdürme yöntemlerini belirleyelim ve akılcı uygulamaları öne sürerek değişimi başlatalım. Eğer bu şekilde bir çalışma başlatılırsa bunun ilk meyvelerinin 10 yıl süre içinde alınacağı gerçeğini de göz önünden ayırmamak şartıyla kaybedilen her gün hedeften daha fazla uzaklaşmak anlamına geldiğinin de bilincinde olmalıyız. Artık ne yapıldığı değil neler yapılacağının sade ve net olarak planlama kapsamına alınması herhalde her kesimin kabul katsayısı içine girer.
Bu Makale 27.05.2013 - 10:12:43 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
Zafer Bey, Yerinde bir yorum yapmışsınız. Yıllardan beri izlediğim, konusunda yetkin kişilerin önerilerinin öne çıkmadığı veya engelleniğidir. Belki de bilinç düzeyimizi tartışmak daha doğrudur. Diğer yandan devlet politika üretmemeli. Vatandaş politikayı belirleyip devlet ise uygulama yollarının açılması için yasalar çerçevesinde tüme yayılan kuralları koymalıdır. Bu ise öncelikle ortak akıl ile olur. Öz eleştiri yaparsak acaba hangimiz farklı bir görüşü kabul etme taraftarıyız? Aslında en uygun yöntem bir fikrin topluma uygun kısmını alıp, diğer fikirlerin diğer yanlarını alacak şekilde el birliği ile ortak projeler oluşturmaktır. Uluslararası marka olmuş firmaları incelerseniz, orada fikirlerin ilerleme ve varsıllaşma yönünden ele alınarak ortak akıl oluşturduklarını görürsünüz. Bu sistematik içinde şahıs ve kimliği yoktur. Herşey anonim ve ortaktır. Bu konuda uzlaştıysak önemli bir soruyu soralım. Devlet veya bürokrasi bu düşünceyi içine sindirebilir mi? Peki aynı sistem içindeki onca insanın deneyim ve bilgisi bir kalemde sistem dışına çıktı mı? Bu aşamada bir akıllı işin nasıl yapılacağını buyurarak keni aklı ile öğünür. Eğer bu sistem çözüm olsaydı Osmanlı halen hüküm sürüyor olurdu. Peki, zayıf tarafımızı tespit edip düzeltmeye çalışıyor muyuz? Orada da yokuz. En iyi yaptığmız yıkıp yapmak ancak yapılanlar eskisinden daha iyi değiller. Yapısal ve ussal değişim olmadan işler düzelmez. Bu kişisel olarak da, toplum olarak da geçerlidir. Detekler, teşvikler, yeni kuramlar, yasalar çözüm olamaz. Çünkü işin ruhu ortada yok. Son yayınlanan kıyı yönetmeliklerini okuduysanız, üzerine İstanbul için düşünülen ucube yapıları eklerseniz turizm konusunda konuşulacak başka birşeylerin olmadığı sonucuna varabilirsiniz. Ben yıllardan beri yatırımcılara doğru proje yapılmasını önermekten yoruldum. Bir turistik tesiste veya bir hastanede olmazsa olmazları projeye yansıtmak henüz gerçekleşmiyor. Aynı kafa yapısı ile biz sürekli metastasla ilgiliyiz, neden yapıyı hastalıktan kurtaracak tedbirleri almıyoruz? Güneş nasıl doğuyor ve batıyorsa, aradaki hiçbir şey aynı kalmaz, zaman ve kişiler değişir. Turizm konusunda yapılacaklar o kadar zorlu değil ama ah o ortak akıl var ya işte o önemli. Son söz, akılı i li olarak yazarsanız etkisi artmaz.
-
Elbette Serdar Bey. Bu çizmiş olduğunuz hantal ve obez turizm yapısının acı sonuçları zaten yıllardır cümleten yaşanmaktadır. Ancak, 12 yıl önce Antalyayı öncü ve örnek bir destinasyon yapabilmek hayalleri ile yola çıkarak, 2010 sonrasında da ulusal planda bu bayrağı Çözüm Önerileri ile birlikte Türk turizminin dikkatlerine servis etmekteyiz. Fakat bu değişim süreci, her türlü Yasal Desteklere rağmen, Piyasa tarafından bir türlü algılanamamakta ve Aktif Gündeme oturamamaktadır. Yıllar sonrasında Devlet Politikası olan Turizm Konseyini fark bile edemeden yerel üst kurul veya teşkilat arayışında olan liderlere ne demek lazım acaba? Bu konularda Yorum aşamasından somut Eylemlere geçmek için ne beklenmektedir Sizce? Artık bunları çözerek yerine oturtmanın zamanı çoktan gelip geçmedi mi? Ne Dersiniz?