Zekeriya Can

Turizm ve insan

Turkuaz mavisi sahillerimizdeki sayın otelcilerimiz, rezervasyon chartları önlerinde arpacı kumruları gibi düşünmekte.

Niye ama niye diye, feryat figan etmekte. İspanya ve Yunanistan jetonu yeni yeni düşmekte. Halbuki, 2 ay önce Sn STK temsilcilerimiz ve otelcilerimizin ITB Fuarı dönüşleri, Galya zaferi sonrası Julius Caesar'ın Roma'ya girişi gibi idi. Rezervasyon artışlarından bahsediliyor, İspanya ile mukayese yapılıyordu. 27.01.12 tarihinde ''Turizimde Üst Yapılanma'' adlı makalemde, Sn Zafer Cengiz Bey'in yaptığı bir yoruma istinaden. Üst Kurul gerekliliğini vurgulamak için yaptığım cevabı aynen geçiyorum. ''Sn Eda Hanım'ın ibretlik bir İspanya makalesi var. Lütfen herkes defalarca okusun... Thomas Cook 2012 de Dalaman uçuşlarında niye düşüşe gitmiştir....Bunun yanında, Avrupa'lı Tour Operatörlerinin İspanya ve Yunanistan için uçak seferlerinde artım var mıdır... ITB Fuar öncesi AB Ülkelerinde, realize satış hacmi doğrultusunda. İspanya, Yunanistan ve Portekiz için ilave sübvansiyon oluşma ihtimali var mı...''

Entresan bir dönemdeyiz, doğrular ve yanlışlar birbirine girip kördüğüm olmuş. Öyle ki, Gordion yanında gemici düğümü kalır. Siyasi salvolar ve sürekli değişen gündemler. Karbonhidrat yüklemesi ile zaten zayıf düşmüş olan beynimizi tarumar etmiş. 30-40 Yıl öncemizle yüzleşiyoruz, ama yaşadığımız olumsuz gerçeklere karşı devekuşu modundayız. Popomuz açıkta, ama ne gam. Tek düşüncemiz, zaten doğru dürüst çalışmayan beynimizin korunması. Bunun içinde, onu çalıştıracak herşeye kapımızı kapamışız. Hayatımızı; diziler,magazin ve dedikodular doldurmuş. Tweeter Üniversitesinde ekonomi kürsüsü açıp, fanilerini bilgilendirmek için her gün bir blog yayınlayan Mehfi Eğilmez Hocamın 17.650 takipçisi varken. Beyin sağlığımızı düşünüp, bizlerden geyik muhabbetini esirgemiyen pampişim Hilal Cebeci'nin 1.019.500 takipçisi olması. Güzel yurdum insanının halet-i ruhiyesini göstermekte. Onun için, ben de sizleri acı gerçeklerimiz ile üzmek yerine. İnsanın her zaman ön planda olduğu ve malzeme sıkıntısı olmayan sektörümüzde. Bazı trajıkomik yaşanmış olaylar anlatmak istiyorum. Yaşamınıza, biraz smiling face katma dileği ile.


- İzmir yakınları, 70 li yılların başı. Otellerin birisinde protokol daveti var. Şehir erkanı grand tuvalet, subaylarımız resmi uniformalı. Davet için kimin hazırladığı halen mit olan bir bol ortaya konuyor. O zamanlar, tatlandırıcı ve renklendiriciler hak getire. Bol'un tadı o kadar güzel olmuşki. İçen, birdaha içiyor. Tek dezavantajı, dudaklarda bıraktığı rengin çıkmamaması. Davet biter, kırmızı ruj sürmüş umumi erkan dağılır..

- Turizmde atağa kalktığımız yıllar. Rahmetli Özal, Peribacaları ile ünlü şehrimizde otel açılışında. Yeni Turem mezunu kızımız kurdale kesilecek makası tutmakla görevlendirilir. Konuşmalar uzadıkça uzar. Sıkılan kızımız makası yastığın üzerinden alıp, başlıyor parmağında çevirmeye. Tabii, görev aşkı ile yanıp tutuşan korumaların taarruzu ile kendini yerde buluyor..

- İstanbul'da bir bayram günü. Suidi Arabistan'lı din kardeşimiz, o zamanlar hemen hemen asgari ücrete denk düşen 10.000.- lira elinde otel giriş kapsının dışında beklemede. Otelin teknik görevlisi, otel personeli ve müdavimleri ile bayramlaşmak için receptiona gelir. Bu ara, kapıda bekliyen Arap misafiri de görür ve yanına gidip bayramlaşdıkdan sonra, elindeki para ile ne yaptığını sorar. Sadaka verecek fakir beklediğini duyunca. Duygu sömürüsü yapıp, o paraya ne kadar ihtiyacı olduğunu söylese de kandıramaz. Parayı almayı kafaya takan eleman, aşağı iner. Kalorifer kazanı temizlemekte kullandığı elbiseyi giyip başına bir şapka takar. Personel kapısından çıkıp, yüzünü şapka ile gizler. Bir elini açıp fakire bir sadaka sözleri ile giriş kapısındaki Arabistan'lı din kardeşimizin yanına gelir ve açık olan eli ile paranın bir ucunu yakalar. Fakiri bulma huzuru ile, turistimiz parayı vermeye hazırdır. Ama, kime verdiğini de görmek ister. O eğilip elemanın yüzünü görmeye çalıştıkça, eleman yere eğilir. Taa ki, Arap misafir dayanamayıp başından şapkasını çekene kadar.

- Beyşehir, Eşrefoğlu Camii. Genç ve minyon yapılı hanım yüzü minbere dönük heyecanlı heyecanlı Almanca birşeyler anlatıyor. Anlattıklarını desdeklemek içinde vücut dilini kullanıyor. Bir süre sonra geri dönüp bakarki yanında kimse yok. İlerde bir grup Alman birisinin resmini çekiyor. Dinlenmemesine bozulmuştur, grubun yanına gidip bir hanıma yaklaşır. Niye, beni dinlemiyorsunuz? Bu resmini çektiğiniz bey kim? Resmi çekilen bey Prens Charles'dır. Bu konuşmalar olurken bir ara rehberimizle göz göze gelip, karşılıklı gülümserler. Rehberimiz, yanına gidip kendini tanıtır.'' Bu grup için fotoğrafı çekilecek en önemli insanın ben olduğumu sanıyordum, yanılmışım'' der. Bunun üzerine,iyi bir almanca ile. ''Zaten öylesiniz hanımefendi, beni de onurlandırırsanız sevinirim'' der Prens Charles. Toplu halde resim çekilir.

- Alanya, saat akşamın 17.oo si olmuş. Bermuda pantolonunun altında siyah çorabı sırıtan 30 lu yaşlardaki adam, insanların sürekli sağa sola koşuşturduğu, önünde yeni eşyalar olan, merdivenleri inşaat artığı dolu, camları tozdan görünmeyen binanın girişinde. Yanındaki otel görevlisine seslenir. Git, şu havaalanını bir daha ara. Uçak saatlerinde bir değişiklik varmı? Biraz sonra görevl gelir. Efendim der, gecikme var, Stocholm uçağı saat 22.oo de inecekmiş. İyi der içinden adam, 45 dakika daha kazandık. Hausekeeper ve Teknik Mdr.e ''Marangoz ile halıları döşeyecek bey geldimi diye sorar. Gelmek üzere olduklarını öğrenince. Ergun Abiyi de alıp amale pazarına gidin, 10-12 tane kadın, erkek işçi bulup getirin der. Akşam 19.oo a doğru binada büyük bir hangeme başlar. Üst kattan aşağıya doğru binanın her yeri kaba temizliğide dahil yapılmaya başlanır. Kaba temizliği biten dairelere halıcı ve marangoz girmekte. Dolap montajları yapılıp, halılar döşendikden sonra. İnce temizliğe başlanıp, eşyalar taşınıp yerleştirilmekte. Sokak boyunca, 10 a yakın bina aynı tesise ait olup, apart otel konsepti ile çalışmakta. Tesis tamamen dolu, 20 apart olan bu binadaki 17 apart gece gelecek misafirlere verilecek.

Otel müşterileri balkonlara yerleşmiş. Yetişip, yetişmeyeceği konusunda karşılıklı iddialara girmekte. Oscar Wilde tiyatrosuna taş çıkartan ''Overbooking de açılış'' sahnesi. Oyuncularına, seyirci konumundaki misafirlerin balkonlarından laf atarak girmesi ile ''tiyatro sporuna'' döner. Saat 24.oo e gelirken, bu hangeme artık bitmiş. Merdivenlerdeki son su kırıntıları paspaslar ile çekilmekte. Bermuda pantolonlu, siyah çoraplı adam yanına bir eleman 4-5 tane oda sipreyi alarak bütün apartları teker teker kontrol edip, odaları  bombardımana tutarak yukardan aşağıya inmeye başlar. Hem elemanın, hemde kendisinin elleri odalarda unutulan, halı parçaları, teknik malzeme, tahta parçaları vs. ile dolu son daireden çıkarken. Reception görevlisi girişte görünür. Efendim, misafirler geldi...

Not : Tiyatro Sporu, seyircilerin yerlerinden oyuna  aktif katılımda bulunduğu bir tür doğaçlamadır.

- Otel, Extreme konsepte çalışıyor, inşaat kalitesi ve konfor yerlerde sürünsede. İnsan kaynaklı muhteşem bir atmosfer var. Lobide ayrılan bizden haberler köşesinde, bir otel misafirinin getridiği ren geyiği derisi üzerinde tweeter şablonunda misafirler tarafından yazılmış özlü sözler var. Duvar boydan boya misafirlerin astığı kişisel ufak eşyaları, yazı, resimler ve birbirlerine bıraktıkları mesajlar ile dolu. Yok satıyor, öyleki bazen çatkapı elinde valiz bir otel müdavimi geliyor. Otel işletmecisinin evi bu zor günlerde imdada yetişiyor. Otelde yer bulamayıp başka otelde kalanlar ise. Otelin ananevi çingene gecesine mutlaka geliyor. Misafir portföyü tamamen Scandilav ülkelerinden. Akşamın geç saatleri, çeşitli şişeler ile örülmüş Bar bankosunun çevresi ve içi tamamen dolu. İçi de dolu, çünkü misafirler isterlerse içeceklerini kendileri hazırlayabiliyor. Herkes çakırkeyf , espiriler ve kahkalar eksik olmuyor. Kısaca, herkes mutlu turist modunda. Orhan Veli'nin korktuğu yaşı biraz geçmiş olan bey. Yanındaki, tatile kızı ile gelen 37-38 yaşlarındaki Finlandiya'lı hanıma döner. Biliyormusun, yavaş yaşlanıyoruz, saçımda beyazlanmalar başladı. Hanımefendi, çapkınca bakar ve gülümser ''Beyazlanan her saç telinde, yaşanmış muhteşem bir gecenin anısı vardır'' der. Beyimiz, yaşanmış unutulmaz gece zenginliğini göstermek için, göğsündeki kılları da gösterince. Havaya giren Finlandiya'lı hanım, gömleğinin düğmelerini açar. Topless hali ile çevresinde döner ve yüksek bir sesle ''Bende bu konuda fakir sayılmam'' demesi üzerine. Barda kahkaha tufanı başlar. Gecenin,ana sohbet teması belli olmuştur.

Oscar Wilde'in dediği gibi : ''Bu dünya bir tiyatro sahnesi, bizler oyuncularız. Herkes gelir, rolünü oynar ve gider'' Hayalinizdeki rolü almanız dileği ile...


Bu Makale 08.06.2012 - 10:16:42 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.