Dünya liderleri 2030 Gündemini kabul ettiklerinde insanlar, gezegen ve refah için “Dünyamızı Dönüştürme” taahhüdünde bulundular. - Antonio Guterres BM Genel Sekreteri
Küresel değişimlerin ne kadar farkındasınız, bilemiyorum. Fakat bir dayatmanın olduğunu hissediyor olmanız gereklidir. Neden? Emperyalizm ve uşağı kapitalizmin artık ilerleyemediği, çöktüğü ancak eski düzenden nemalanarak dünyanın yüzde 85 varsılını elde etmiş gözü doymaz azınlık bir kitlenin kendi mevcut statülerini sabitlemek adına yerine getirilen bir ödevdir bu dayatma. İşte bu nedenle ortaya bilinci kıt, düşün yetisi az insanları korkutacak düzenlemeleri kolaylıkla yapıyorlar. İşin ilginci bu düzenin farkında olan kişiler bile bu plana su taşımaktadırlar, bilerek veya bilmeyerek.
2023 yılı dünya nüfusu 8 milyar insana yaklaşmış (7 milyar 924 kişi) ve üremeye bakılarak gelecek yıllar için 2030 da 9 milyar, 2050 de 12 milyar öngörüleri var. Önceki paragrafta bahsedilen korku düzeneğinden birisi olan küresel ortadan kaldırım yöntemleri ile aşı, yeni varyantlar, şimdi de uzaylı yaratıklar ortaya atılıyor. Eğer bir iki on yıl geriye giderseniz bu plana göre insanların zihinlerinde şüphe yaratacak filmler adeta belgesel gibi dünyanın her yerinde oynatılarak bilinçlere zehirler saçılmıştır. Bir uyandırma zili çalmak isterim. Bu filmlerde nedense ileri zamanlar ve teknolojiden bahsedilir ancak güncel korku usulleri aynen geçerlidir. Bunu sorgulamak gerekmez mi? Örneğin 2040 yılında geçen bir mizansen ama araçlar tekerlekli fakat uçuyor, dini inanç aynı, insanların yaşamı bugüne benzer. Yani sözde ileri bir tarih verilmiş fakat güncel korkular korunmuş. Kim inanıyor?
Son BM toplantısı doğal olarak önceki yıllarda ortaya atılan yavan maddeler ile ilgi çekmedi. Hatta öncesindeki G20 zirvesi de özellikle yakın tarihlere alınıp sahte ve sözde liderleri bir araya getirerek meşruiyet kazanımı denendi. Ülke olarak karpuz gibi ikiye bölünmüş, cehl-i mi’kap* bolluğu içinde insanlar ne yurt içi ne de küresel sorunlara akıl ile yaklaşmadan korku girdabına dalıyorlar. Öncelikle bu vahim durumdan kurtulmak ve el birliği ile birbirimizi uyarmak görevimiz olmalıdır. Çünkü yönetim halka kör ve sağırdır. Oradan sağlıklı bilgi almak ise olanaksızdır. O halde üzerinde düşünülmesi gereken, gerçekleri yalın olarak ortaya koymak ve gereken tedbirleri vatandaş ve halk olarak yerine getirmek bir zorunluluk olmuştur. Niçin? Çünkü yukarıda alıntıladığım söz çok kritik ve ciddi tehditler içermektedir.
Salgın döneminde pek çok defa yazdım, seminerler ve eğitimlerde bahsettim, insan sağlığı için dört temiz gereksinimi var. Bunlar; hava-su-gıda-enerji. Eğer sadece bu dört başlığa yoğunlaşabilsek küresel çomarlara kemik kalmayacak. Ancak düzeni kurgulayanlar, insanların hemen her şeye inanç ve inanışlarını dengesiz hale getirerek bilimi sorgulamadan dayatmak yolunu seçtirmişlerdir. Salgın sırasında da ortaya çıkan, örneğin; aşı ve propagandaları, bilimin çarpıtıldığı gerçeğini ispatlamıştır ve şimdi aşı kaynaklı devasa sağlık sorunlarıyla boğuşmak zorundayız. Eğer çevre ve gıda temiz olsaydı insanların bağışıklıkları kuvvetli olacak, hastalık/virüs dayanımına karşı dirençli olacağı için bireysel ve toplumsal sağlık sorunu yaşanmayacaktı.
Etmenlerin en önemlilerinden birisi olan gıdayı ele alalım.
Gıda sistemleri küresel pazar dalgalanmalarına karşı oldukça hassas ve kırılgandır. Hükümetler bu risklerin azaltılmasında, gıda sistemlerinin daha güvenli ve daha sürdürülebilir hale getirilmesinde akılcı yaklaşım ve uygulamalara kulaklarını tıkamış durumdalar. Tersine, küresel anlamda şehirleşme olgusunu pompalayarak toprakların hem kaybedilmesine hem de kirlenmesine ama daha önemlisi üretim yapan çiftçilere destek olmayıp onları yalnız bırakmışlardır. Böylece temiz ortamlarda üretilen gıda yerine mide şişiren, içinde ne olduğu belli olmayan kimyasallar ile birey ve toplum sağlığı riske atılmıştır. Bir adım sonra ise, daha kritik olan zararlı besin görünümünde maddelerin tüketilmesiyle insanların beyin fonksiyonları düşürülerek, düşünemeyecek fakat itaat edecek kitleler yaratılmıştır. Çünkü gelecek için kafası çalışmayan ama karnını doyurmak için her şeyi yapabilen insanlardan oluşan toplumların tasarımına hız verilmiştir. Farkında mısınız?
Anlaşılan dünya düzenini kurgulamaya kendilerinde hak gören emperyalistlerin vakti çok daralmış olacak ki, tek bir dünya oluşturup kendileri yönetici, başkan olarak sürekli görev yapacak bir çılgın sistemi denemek hatta dayatmak istemektedirler. Son BM Genel Kurulu ana maddesi bu idi ve oraya katılan ülke yöneticileri zımnen kendi otokrasilerinin devamı için bir üst otokrat kodamanlarını severek kabul etmek kararı almışlardır. Bu hesaba göre ülkeler olacak fakat farklı ülkelerden bir araya getirilen tek bir yönetim kurulu dünyayı yönetecek, onların aldığı karara her ülke uyacak, tek ordu kurulacak, vs. Ve bu dünya düzeni uzaylılar ile savaşacak. Böylece dünya dışı uzaylı “dıj güjler” ile savaşımda ne hesap ne kitap olmadan üst komite ne eylerse alttaki uydu devletler seve seve parasal desteklerini yapmak zorunda kalacaklar. Yani halk daha fakir olacak, devletleri yönetenler halktan kopuk süslü hayatlarına devem edecekler, haraçlar üst yönetime gönderilecek ve tüm bunlar hesapsız bir sisteme koşut dünya üzerindeki tiranlıkları kuvvetlendirecektir. Çünkü korku daha büyük ve belirsizdir. Benzer şekilde tek para / eğitim / sağlık sistemleri de devreye girecek. Yani tüm insanlığı cendere içine alacak ve dünya varlıklarını kısıtlı elit bir tabakaya peşkeş çekecek bir gizli plan sinsice yürütülmektedir.
Eğer insanlar ve halklar bu abuk dayatma düzeneğine zamanında karşı durup, birbirlerini uyararak itiraz edebilirlerse emperyalizm ve gayrimeşru çocuğu kapitalizm ortadan kalkacaktır. Böylece para için savaşlar, hastalık ve salgınlar, esirlik düzeyindeki iş hayatı yerini daha insancıl sisteme bırakabilir. Bunu zaman ve bireylerin kendi yaşamlarına ne kadar sahip çıkacakları gösterecektir.
Bu kafa turizmde de merkez rolünü sürdürecek planları öne sürecektir. Yapılan plan, tek düzende tüm tesisleri, yer altı ve üstü kaynakları en fazla para getirecek şekilde işletim tarzına dönüştürmek olacak, sınıflamalar ise üst katmandan gelecek buyruklara göre oluşturulacaktır. Son on yıllarda bahis konusu edilen yeşil ve sıfır enerji binalar, çevre değerleri sınıflandırmada öne çıkacaktır. Buradaki soru, bizim hangi statüde yer alacağımız ve ne kadar gelir elde edeceğimizdir. Halen kullanılan 1-5 arası yıldız sınıflaması yapılırsa bugünkü gibi tahmini 2* ile yetinmek zorunda kalacağımız hemen hemen kesin. Bunu muhteris politikacılar içlerine sindirebilirler ama ya turizm camiası? İşte asıl soru bu.
Uyandırma zili tembel ve vizyonsuzlar için kötü bir gürültüdür ancak akılcı taraftan ele alınırsa, ivedi durum değerlendirilerek gidişat değiştirilebilir. Turizmde ivedi paradigma değişikliği yapılmalı, gelecek için hem bilgili hem de tedbirli olmalıdır. Çünkü bugüne kadar yapılmış veya yatırım aşamasında olan onca tesisler için devasa şahsi ve kamu kaynağı harcanmasının bir anlamı olmak zorundadır.
Ezcümle, dünyayı kirli ve şahsi çıkarları için yönlendiren bir avuç kişi güncel karmaşayı bilinçli olarak pompalayarak halklara kölelik fermanı dayatmaktadırlar. Nasıl? Tarafsız şekilde bugünkü ülkeler ve yöneticilerine bakın. Hangisi insan ve yaşamı merkeze koyuyor? Peki, insan kendini diğer varlıklardan çok daha akıllı ve evrenin sahibi kabul ediyor ama bu dayatmaya neden karşı çıkmıyor? Yüzyıllardır sürdürülen cahil bırakarak kendi algılarına göre yarattıkları inanç sistemlerine kör ve sağı sadece itaat eden toplumları büyük değişime hazırladıklarını sanıyorlar ancak bu zararlılar ile mücadele edecek bilgi ve kapasite de her yerde mevcut, kullanılmayı bekliyor.
Soru şu; sen, ben, biz bu bağnazlığı kabul ediyor muyuz?
Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.
www.turizmguncel.com internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, video ve fotoğrafların her türlü hakkı Turizm Güncel A.Ş.’ye aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez.
Copyright © 2018 - Tüm hakları saklıdır. Turizm Güncel
Tasarım & Yazılım Altyapısı DataNet Bilgi Teknolojileri