Sayın Melih Yetis Bey in yazdıklarına katılmamak mümkün değil. Çok güzel yazmış. Sahsım adına teşekkür ediyorum. Yazdıklarını büyük bir keyifle okudum. Kaleme almış olduğu konu başlıklarına katkıda bulunmak adına bende aşağıdaki bir kaç cümleyi ilave etmek istedim: Genel Turizm Bilgisi olarak turizm eğitimi alan gençlere ilk öğretilen konulardan bazıları şunlardır: * Turistik Ürün stoklanamaz. *Talep ile birlikte aynı anda üretimde gerçekleşir. *Turizm sektöründe arz arttıkça, talep aynı oranda artmadığı zaman turistik ürünün fiyatı düşer. Turizm pazarlaması veya turistik ürünün özellikleri konu başlıklarında ilk akla gelenlerden bazılarını yazdım. 1 milyonu aşkın yatak kapasitemiz var. Yani tüm konaklama işletmeleri bir yıl boyunca %100 doluluk oranı ile çalışsa 365 milyon turisti ağırlayabilecek kapasitemiz var. %50 dolulukla çalışsalar yani mevcut yataklarının yarısını satamasalar bile 182 milyon turisti agırlamamız gerekiyor. 2009 yılı itibariyle 365 milyon değil-182 milyon hiç değil 32 milyon turist ağırlamışız. Bu durumun mantığı nedir? Bu durumda arz kapasitemizi devamlı artırıyoruz. Üstelik devlet eliyle ve teşvikler vererek ve sürekli olarak bu teşvikleri Antalya başta olmak üzere fiziksel kapasitesi, arz kapasitesi fazlasıyla doymuş, fiziksel kapasiteyi aşmış bölgelere bakanlık eliyle hala teşvik belgeleri verilerek yatak kapasitesi artırılıyor. Bütün bunlar olurken bu bölgelerdeki trilyonlarca lira harcamış turizm yatırımcıları yeterince ses çıkarmadığını düşünüyorum. Zira bölgelerine yapılan her yeni tesis oda satış fiyatının düşmesine neden olmaktadır. Yukarda yazmıştım. Turizm sektöründe arz arttıkça, talep aynı oranda gerçekleşmediği sürece turistik ürünün fiyatı düşer. Devlet sürekli olarak arz kapasitesini yani konaklama tesisleri yapılmasını teşvik ederek toplam yatak kapasitesini artırarak oda yatak satış fiyatlarının sürekli olarak ucuzlamasına bizzat kendi eliyle neden olmaktadır. Bu durumda ülkemizin kaynakları boşa harcanmaktadır. Akdeniz çanağında yer alan bir çok Türkiye ye rakip ülkeye göre ülkemizde çok ucuza oda satışı gerçekleştirilmektedir. Akdeniz çanağındaki rakip ülkeler arasında daha yeni, daha lüks konaklama tesislerimiz olmasına rağmen rakip ülkelerin neredeyse pansiyonları fiyatına ülkemizde beş yıldızlı otel satışı gerçekleşmektedir. Bakanlığımız 2634 sayılı turizmi teşvik kanunu gereği artık deniz kum güneş turizmine yönelik konaklama işletmesi yapımına teşvik vermemelidir. Artık bu otellerin özellikle Antalya gibi fiziksel kapasitesinin çok üstüne çıkmış destinasyonlarda otel yapımını engellemese bile teşvik vermemelidir. Bunun yerine Alternatif turizm türlerinin gelişebilmesi için özelliklede kıyı şeritleri yerine iç kesimlerdeki turistik çekiciliği olan bölgelere konaklama tesisi yapılmasını teşvik etmelidir. Aslında 1980 li yıllardan beri 2634 sayılı turizmi teşvik yasası ile konaklama işletmelerine verilen teşvikle 30 binlerden 1 milyona ulaşan yatak kapasitesi düşünüldüğünde artık konaklama işletmeleri yerine turizm sektöründe yer alan ulaştırma ve seyahat işletmelerinin teşvik edilmesi söz konusu teşvik kredilerinden bu iki grup işletmelere daha yoğun bir şekilde yararlandırılması turizm bakanlığının önceliği olmalıdır. Antalya gibi fiziksel kapasitesinin çok üstüne çıkmış bölgelerde bölge izleme komitelerinin ivedilikle oluşturulması gerekmektedir. Söz konusu bölge izleme komitelerinde şu gruplar temsil edilmelidir: 1- Konaklama işletmeleri 2- Seyahat işletmeleri 3-Ulaştırma İşletmeleri 4-Yeme-içme, Eğlence, hediyelik eşya vb. İşletmeler 5-Yerel Yönetim 6-Sivil Toplum Örgütleri 7-Üniversite 8-Kamu yöneticileri bu grupların temsilcilerinin katılacağı düzenli toplantılar yapılarak her turistik bölgenin sorunları masaya bu düzenli toplantılara da yatırılmalı ve yerelden merkezi yönetime doğru söz konusu bu sorunlar ve çözüm önerileri aktarılmalıdır. Bakanlık nihai kararı veren olmamalıdır. Söz konusu komitenin kararları bağlayıcı olacak şekilde yeniden yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Ancak bu sayede sürdürülebilir turizm sağlanacaktır. Dünyada bu şekilde örgütlenen bölge izleme komitelerinin çalışmaları vardır. Örneğin Almanya nın güneyinde yer alan Bodensee gölü kıyısında yer alan 4 ayrı ülkenin yukarda saydığım temsilcilerinden oluşan birlik Bodensee bölgesinde çok başarılı çalışmalar yapmaktadır. 4 ülkenin de merkezi yönetimlerine yönelik alınan kararlar iletilmekte o bölge ile ilgili yapılacak tüm çalışmalarda özelliklede söz konusu turistik bölgenin çekicilik unsuru olan doğal güzellikler, tarihi kültürel değerler veya arkeolojik değerlerini yukarda saydığım 8 gruptan oluşan bölge izleme komitesi korumaktadır. Ayrıca yine bu grup bölgenin tanıtım ve pazarlama çalışmalarını da tek bir merkezden yürütmektedir. Bu sayede her bir işletmenin ayrı ayrı bu iş için para harcaması yerine ölçek ekonomisinden yararlanarak daha başarılı çalışmaları daha ucuza gerçekleştirmektedirler. Söz konusu çekicilik unsurlarına zarar veren herhangi bir uygulamayı bir turizm işletmesi yapıyorsa ya da bir yerel yönetim aldığı bir karar ile yapacağı tespit ediliyorsa, izleme komitesi anında müdahale ederek bölgenin çekicilik unsuru olan yukarıda saydığım 3 grupta yer alan değerlere daha zarar veremeden engellenmesi sağlanabilmektedir. Yurt dışında örnekleri olan şekilde izleme komitelerinin kurulmasına ve yasal bağlayıcı alt yapıları kurularak örgütlenmelerinin sağlanmasına şiddetle ihtiyaç olduğuna inanmaktayım. Aksi halde ülkemizin birbirinden güzel turistik bölgelerinin çekicilik unsuru olan doğal güzellikleri, arkeolojik değerleri ve tarihi kültürel değerleri gelecek kuşaklara bozulmadan, kirlenmeden, tahrip edilmeden artırılamayacağı için bizlerin çocukları, torunlarımız bu bölgelerde turist göremeyeceklerdir. Devlet eliyle yapılması teşvik edilmiş yüzlerce beş yıldızlı oteller ise beton yığını olarak sahil kenarlarında Çin Setti gibi ya da Kıbrıs da ki yeşil hatta kalmış atıl boş duran oteller gibi kalacaklardır. Eğer, sürdürülebilir turizm yapmak istiyorsak. Bakanlığımızın makro politikalar geliştirmesi vizyonu olan 2020–2030–2040–2050 li yılları hedef alan politikalar üretmesi gerekmektedir. Saygılarımla. Dr. Özer ALPAR Akdeniz Üniversitesi