Tam bir yemek cenneti
Geçtiğimiz haftalarda kaleme aldığım 'Türklüğü soluma fırsatı' yazımın ardından, ikinci Kosova yazımı sizlerle paylaşıyorum...
Kosova’yı, içinde bizim de birliğimizin bulunduğu 50 bin civarında asker koruyor. NATO’ya bağlı bu askerler, mecbur kalmadıkça ortalıkta pek görünmüyorlar. Ama halkın güvenini kazanmışlar, topluma moral vermişler, geçmişte yaşanan acıları bir miktar da olsa hafifletmişler...
Halkın yüzde 90’ı Müslüman, geri kalanı ise Katolik ve Ortodoks Hristiyan. Camiler ve kiliseler iç içe, kimse kimsenin ibadetine karışmadığı gibi, toplumlar birbirlerine çok saygılı. Priznen’de okunan ezanlar, insanın tüylerini diken diken ediyor. Bizim köy ve kasabalardan çok daha özenli ve düzenli okuyorlar ezanları. Camiler tertemiz ve bakımlı. Müslümanlığın ve Türklüğün tadını oralarda çıkardığımı söylemeliyim. Çünkü orada dini siyasete alet eden yok, Müslümanları ötekileştiren, birbirine düşman hale getiren bir gayret görülmüyor. Herkes Türklüğüyle iftihar ediyor. Bize nesin diye sorulduğunda, ‘’Elhamdülillah Müslümanım’’deriz. Onlara sorduğumuzda ‘’Elhamdülillah Türküz’’cevabını aldık.
Kosova çok sayıda cami var, ülke eski ve yeni kültürlerin kaynaşma merkezi adeta. Türklerin yaşadığı şehirlerde Osmanlı mimarisinin tipik örneklerine, iki katlı ve selamlıklı, bahçeli evlere, eski dükkanlara, hamam, çeşme ve köprülere sıkça rastlıyoruz. Priznen, anıtlar, müzeler ve şairler kenti. Türk kültür ve mimarisini ısrarla ve gururla koruyor. ‘Ecdat emanetinin’ en yoğun olduğu yer… Bistriça nehri üzerinde 9 tarihi köprü var. Sinanpaşa Camii’ndeki hatlar, süslemeler, renkli camlar, taş ve ahşap işleri, Türk sanatının en güzel ve çarpıcı örnekleri olarak dikkati çekiyor.
Kosova’da eğitim kaliteli ve çok ucuz. Lise diplomanız varsa eğer, başka bir şey gerekmiyor. İstediğiniz tahsili yapabiliyor, istediğiniz fakülteye kaydolabiliyorsunuz. Ülkenin 8 üniversitesi var. İngilizce eğitim verenleri 3-4 bin, diğerleri 600-1600 euro civarında. Çok miktarda da burs veriyorlar. Türkiye’den giden öğrenciler 200-400 euro arasında barınma ve yiyecek ücreti ödüyorlar. Okula girişte taban puanı filan yok. Mezuniyetleri ise YÖK tanıyor. Bu büyük bir avantaj…
Ülkedeki 8 yıllık 5 ilkokulda ise, 2 bin öğrenci Türkçe eğitim alıyor. 4 mesleki lise de teknik eleman yetiştiriyor. Hizmet personelini eğiten ciddi bir kurumları yok. Oysa ülke, turizmin gelişmesine çok müsait. Yemyeşil ve kentin ortasından geçen Bristiça nehrinde şırıl şırıl akan suların sesi, dinleyenleri çok etkiliyor. Kış turizmi ve kayak merkezleri hayli canlı. Priznen, şirin kafeleri, nehrin kenarına dizili restoranları, minik dükkanları ve geceleri canlı ve hareketli yaşamıyla tipik ve disiplinli bir Avrupa kenti görünümünde.
Bizim turizm yatırımcıları Kosova’ya kaliteli otel yapabilirler. Buna gerçekten ihtiyaç var. Ama yiyecek-içecek sektöründe çok başarılılar. Balkan mutfağını kimse küçümsemesin. İnanılmaz güzel köfteler yapıyorlar. Avrupa’nın en kaliteli ve doğal etini orada yiyebilirsiniz. Hele yoğurt ve sütlü tatlıları, inanılmaz lezzetli. Hani çocukluğumuzda Türkiye’de yediğimiz sütlaçlar var ya, onun tadını yakaladım Kosova’da. Piyasada hile hurda yiyecekler yok. Her şey doğal, tertemiz ve mükemmel. Ama böreği Kosovalılar kadar güzel yapana rastlamadım. O leziz köftelerle, böreklerle, tatlılarla 5 günde 2-3 kilo almışız.
Peki, Kosova’da her şey normal mi, asayiş berkemal mi, halk hayatından memnun mu? Buna evet cevabını verebilmek kolay değil. 3 ay önce Priştine’de, Sırp çoğunluğa sahip belediyelere daha fazla özerklik tanıyan ve Avrupa Birliği’nin de aracılık yaptığı bir anlaşmanın kabulü, Arnavut nüfusu çok kızdırmış. Ocak ayında binlerce kişi hükümeti protesto etmiş, hızını alamayıp resmi binaları ateşe vermiş. Muhalefet milletvekilleri ise Parlamento’ya en az 10 defa göz yaşartıcı bombalar atmışlar. Şimdi ortalık durulmuş gibi ama, bu durgunluğun süreklik kazanması biraz da halkın görevi. Sükunetle işler daha kolay çözülüyor çünkü.
Ali Şen Kosova’da ve hele doğum yeri Priznen’de, tam bir başkan muamelesi görüyor. Aday olsa, rahat ve farklı kazanır. Herkesi ilgiyle kucaklamayı, hal hatır sormayı ve gönül almayı iyi beceriyor doğrusu. Cumhurbaşkanı da arkadaşı, mahalle muhtarı da... Zaten orada çok büyük bir akraba desteğine sahip. Neredeyse bizim aşiret reislerine benzer bir durumu var. Ama Ali akıllı ve eğitimli, bizim aşiret reisleri ise genelde çıkarcı bir anlayışla yönetiyorlar, daha doğrusu istismar ediyorlar halkı.
Kosova ziyaretinde Ali Şen’in 20 kişilik ekibi çok güçlüydü. TÜTAV Başkanı Kemal Baytaş, gazeteci-yazar Rahmi Turan,işadamı Nihat Özdemir, Conrad Hilton Otelinin sahibi Erol Aksoy, Dedeman Grubu’nun Başkanı Murat Dedeman, Amiral Nadir Kınay, Futbol Federasyonu eski Başkanı Kemal Ulusu, Emniyet eski Genel Müdür Muavini Şevket Ayaz, İzmir eski Emniyet Müdürü Lütfi Tomuş, İsmail Ünal, iş adamı Ayhan Bermek, iş adamı Mustafa Akan, Hülya Koçyiğit, THY’nin eski baş pilotlarından Halük Sezener, Egeyat’ın sahibi Sinan Özer, Beşiktaş eski Belediye Başkanı İsmail Ünal, ekibin ağır toplarıydı. Herkes çok memnun kalmıştı geziden. Ali Şen’e sadece teşekkür edilmekle kalınmadı, ona bu güzel gezinin anısına bir de şilt verildi.
Keşke herkes eşini dostunu davet edip, yaşadığı yerleri ve yaptığı işleri gösterebilse, Ali Şen gibi paylaşsa birikimlerini ve imkanlarını... Ne güzel olurdu değil mi?
Bu Makale 11.06.2016 - 13:04:38 tarihinde eklendi.