Murat Saraç

Son umudumuz!

Geçtiğimiz ay vizyona giren Russel Crowe'un ilk yönetmenlik denemesi "Son Umut" filmi Sinema dili, senaryo, kimi sahnelerdeki oyuncu/ duygu kurgusu ve müzik vurgusu düşünülürse belki bir başyapıt değil ancak göndermeleri ve anlattıkları açısından dikkate değer.

Bu film bağımsızlığımızın ve  Cumhuriyetimizin temel taşlarını oluşturan Çanakkale Savaşı'nı ve Kurtuluş Savaşı sürecini bizim söylemlerimizle dünyaya duyurmak açısından benzersiz bir fırsat. Bu anlamda Russel Crowe'a bir teşekkür borcumuz olduğunu düşünüyorum.

2015 ANZAC' ların büyük önem verdiği ve ulusal tarihleri açısından milat kabul ettikleri bir savaşın yüzüncü yıldönümü ve Atalarının savaştığı, tarihlerinin yazıldığı bu bölgeye önemli sayıda ziyaretçi gelmesi bekleniyor. Sadece 24-25 nisandaki Geleneksel 'şafak ayini' için yoğun katılım talebi nedeniyle Avustralya'da kura ile 10.000 kişi belirlendi.

Protokol ve STK'lar buna dahil değil. Ayrıca pek çok resmi tören, sergi, etkinlik vb gerçekleştirilecek. Avustralya- Yeni Zelanda ve Türkiye arasındaki yakınlaşmada ve düzenlenecek etkinliklerde eski Sydney Başkonsolosumuz Niyazi Adalı'nın emeği büyük. Yüzbinlerce kilometre yol katetti, yetkililerle buluştu, projeler üretti ve ülkemizin tanıtımına destek oldu. Bu ülkelerle Türkiye arasında var olan dostluk ve işbirliği ilişkilerine katkıda bulunmak, karşılıklı anlayış ve kültürel yakınlığı daha iyi tanıtarak geliştirmek amacıyla kurduğu Türkiye-Avustralya-Yeni Zelanda Dostluk ve Tanıtım Derneği ise son derece etkin.

Özellikle 1915 Ermeni techiri nedeniyle bir hayli yoğun kötü propogandaya maruz kalma ihtimalimizi düşünürsek, bu etkinlikler ile uluslararası imajımızı yükseltebileceğimiz, üst düzey tanıtım yapabileceğimiz fırsatlar yaratılabilir.

Nefesler tutulup 24 Nisan akşamında Mr. Obama'nın iki dudağının arasından çıkacak "soykırım mı, değil mi?" Kelimelerini merakla beklerken aynı gecenin şafağında güneş Gelibolu'dan daha parlak doğabilir. Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Atatürk'ün savaşta çocuklarını yitiren ANZAC annelerine gönderdiği "Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; göz yaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır." Şeklindeki duygu yüklü mesajı savaş ve yaşanan acıların toplumları birleştirebileceğini, ANZAC ve Türklerin kardeşliğini vurgulamak ve dünyaya barış mesajları vermek açısından benzersizdir.

Peki biz ülke olarak bunun farkında mıyız? Turizm zihniyetimiz ve politikamız genelde Antalya'ya gelecek 'herşey dahil' turistlerde olduğu için bu çok önemli tarih ve kültür turizmi fırsatını ve tanıtım atağını yine kaçırıyoruz gibi.


Çok şeyin konuşulup az şeyin hayata geçirildiği özensiz organizasyonlar, bölgeye olan yoğun talep nedeniyle valilik kanalıyla belli günlerde Gelibolu'yu ziyarete kapatmak gibi anlamsız kararlar gündemimizi oluşturuyor. Çünkü tanıtımda tüm önceliğimiz deniz-güneş- kum, beklentimiz ise Aman Ruslara bir şey olmasın, ruble toparlansın ve bu kervan yürüsün. Biz de yeni tahsisler ve oteller ile arz fazlası yaratmaya, betonlaşmaya, doğayı yok etmeye, kaliteye değil skora oynamaya devam edelim. Bu tür turizm çeşitlemelerine de burun kıvıralım. Bu zihniyetle bakalım nereye kadar?



Bu Makale 17.02.2015 - 10:59:23 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.