Son turizm bakanı
Yok, tam da düşürülen Rus uçağı krizi sırasında açıklanan 64. Hükümet’in Bakanlar Kurulu'nun, Kültür ve Turizm'den sorumlu yeni üyesinden bahsetmiyorum. İlahiyat mezunu, partisinin seçim stratejilerini belirleme ve yönetmede mahir ön alıcısı, meşhur Dolmabahçe toplantısı katılımcılarından birisi olan yeni Bakan Mahir Ünal değil söz konusu yaptığım...
1958 yılında resmen Turizm Bakanlığı olarak adlandırılmaya başlayan makamın, o tarihten bu yana turizm sektörü kökenli üyesi olarak atanan tek ismi Bahattin Yücel idi başlığa taşıdığım... Belki de ilk ve son bakan olarak adlandırılması gereken!
Makamın Basın - Yayın ve Turizm Bakanlığı olarak başlayan yolculuğu 1963 yılında İnönü hükümetleri sırasında Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'na dönüşmesiyle sürmüş. 1971- 1982 arasında da Kültür Bakanlığı turizmden ayrılarak ayrı bir isimde değerlendirilmiş... Daha sonraki yıllarda ise kah turizm ve kültür olarak ayrılmış, kah birleşmiş; bugünlere aynı çatı altında gelmiş...
Aralarında, hiç olmazsa müsteşarlık yaparak bakanlık yapısı içinde ısınıp, daha sonra, hem de üç kez bakan olan İlhan Evliyagil ve bir kaç kişi dışında, Yücel'den başka turizm kökenli birisi göreve gelmemiş... Bakanlığın turizm ve kültür gibi iki ayaklı olması, atama önceliğinde neyin dikkate alındığını hep merak ettirmiş insanlara. Yani eskiden böyleymiş! Artık öyle değil. Olmadığını da yeni atamayla görüyoruz...
Hep söylerim, turizm gibi sınama yanılma ile büyüyen, belki de ülke yöneticisinden çok daha önce ve yoğunlukta dış dünyanın yatırımcısı/organizatörü ile etkileşip, gelişen bir sektörü yönetmek çok zor olmalı. Turizmcinin, ülke gelişimiyle karşılaştırıldığında çok erken kazandığı know-how ve buna bağlı özgüven uzun yıllarca onu ayrıksı yapmış. Otoriteyle anlaşma zorunluluğu hissetmeyen turizmci rahatça kendi göbeğini kesmesini bilebilmiş...
Ama artık işler eskisi gibi değil. Bir kere sektörün bileşenleri arttı. Turizm başlığı altında bir sürü benzemez tartışılabiliyor. Ve de çıkarların korunması, bu konuda ön alınması eskisi gibi tek çatı altında yapılmıyor. Böyle yapılmadığı gibi sektör temsilcisi olma konusunda da ayrı bir yarış var. Başkanlığının seçimle belirlendiği her oluşumda mesleki liyakat değil ama kurumun sorunlarını aşmada ehli olmak geçer akçe oluyor. Günümüz koşullarında da bunun yolu siyasi iktidarla aranın iyi olmasından geçiyor...
Yaşamın her alanını kontrol etme iddiasında olan bir siyasi iktidar için, turizm bakanının sektörün içinden gelmesinin bir önemi yok. Çünkü ya da zaten, kendisiyle işbirliği yapmaya yanaşmayan bir yapıya iktidar olanaklarının sunulmayacağı en azından hissettiriliyor. Hele bir de ayrıştırılan Anadolu insanı içinde, ayrıcalıklı sosyal sınıf olarak hedef tahtasına oturtulması tehlikesi de ortaya çıkınca turizmci iyice sinikleşiyor. Ne olduğunu hala anlayamadığım çıkarını koruma uğruna savaş alanını iyice boşaltıyor... Öyleyse, "Böyle başa böyle tıraş!"...
Bu Makale 22.02.2016 - 14:14:59 tarihinde eklendi.