Sevgili Turizm Güncel okuyucuları, bu yazımda sizlere geride bıraktığımız yılın bir özetini ve bundan sonraki süreçte gerek özel sektör gerekse devlet tarafından alınılması gerektiğini düşündüğüm önlemleri ve yol haritasını, dilim döndüğünce izah etmeye çalışmayı amaçlamaktayım.
Yazılarımı takip edenler bilir, mümkün olduğunca rakamlarla fikirlerimi anlatmaya çalışırım. 2009 yılında dahil olduğum sektörde her sene birçok kriz ile karşı karşıya kaldık. Ancak 2016 yılı bu geçen yıllar arasında, benim de yaşadığım en kriz dolu yıl idi. Bunun sonucunda ise Turizm Bakanlığı verilerine göre ilk 10 ayda ülkemize gelen yabancı ziyaretçi sayısı yüzde 31,35 oranında azalmıştır. Buna karşın yatak kapasitesi ve tesislerdeki artış ise yüzde 10 civarındadır. Yine Merkez Bankası verilerine göre USD kuru 2,95 seviyesinden 3,50 seviyelerine EUR kuru ise 3,20 seviyelerinden 3,70 sevilerine gelmiştir. Peki bu rakamlardan ne anlayabiliriz?
Bugün turizme yapılan yatırımlar pratik olarak yüzde 70 kredi, yüzde 30 öz sermaye ile yapılmaktadır. Kullanılan kredilerin büyük bölümü, yabancı para cinsinden borçlanma ile yapılmıştır. Bu sene yaşanan kriz sonucu gelen yabancı turist sayısındaki düşüş nedeniyle toplam turizm gelirleri yüzde 38 azalmıştır. Bu da turizm yatırımcısının kredilerini geri ödeme gücünü olumsuz etkilemiştir. Yeniden yapılandırma ve yeni finansman kaynakları (bulabilirse) ile bu aradaki farkı kapamanın finansman maliyeti ise yatırımcının yaptığı yatırımı yerine koyma süresini ortalama 3-6 yıl arasında uzatmıştır. Yabancı ziyaretçideki azalma sonucu iç pazara yönelen turizmci, kurdaki artış nedeniyle döviz bazındaki gelirlerinde ciddi kayıp yaşamış; yine iç pazarda ödeme güçlüğü sonucu tahsilat sürelerindeki artış nedeniyle kur farkı kaybı da yatırımcıyı ve turizmciyi olumsuz etkilemiştir.
Bir diğer sorun ise kurdaki artış nedeniyle kur farkı kaybı yaşayan firmaların bilançolarında öz kaynaklar ve aktiflerinde ciddi bir erime meydana gelmesi, özellikle TL bazındaki kredi limitlerinin hızla erimesidir. Öz kaynak ve sermaye rasyolarında kur farkının yarattığı erime de yeni kredi limitleri oluşturma veya var olan kredi limitlerinin revize edilmesi konusunda şirketleri zor durumda bırakmıştır.
Yani özetleyecek ve herkesin merak ettiği ‘en kötü sene bu sene mi?’ sorusuna cevap verecek olursak yukarıda özetlenenler ışığında ‘evet’ diyebiliriz. Ancak bu doğru cevap mı değil mi bilemeyiz...
Öncelikle turizmcinin önünü görememesi ve belirsizliğin devam etmesi en büyük sorundur. Terör olayları bitecek mi? Suriye meselesi ne olacak? Dövizdeki artış sürecek mi? 2017 yılında kurdaki artış ve ekonomideki belirsizlikler nedeniyle giderlerimizde ne kadar artış olacak? Tüm bu soruların cevaplanması şu aşamada imkansızdır. Bu nedenle yapılacak en iyi şey bütçe kurlarının üzerindeki seviyeler yakalandıkça, gider ve gelirlerin bütçe para biriminde ‘Hedge edilmesi’dir.
Bunun yanı sıra, tahsilatlardaki kayıpların maksimum düzeyde önüne geçilmesinin tek yolu da satıcılar ve alıcılar konusunda kredilendirmenin çok hassas yapılması gerekmektedir ki, şu anki piyasa koşullarında belki de en zor yapılabilecek olan şey budur.
DEVLET BABA
Serbest piyasa koşullarının hakim olduğu düzenlerde piyasanın kendi dengelerini oluşturması beklenir. Ancak kural koyucunun dış etkenler ve iç etkenler nedeniyle kontrolünü kaybetmesi halinde, piyasa oyuncularının dengeyi sağlaması imkansızdır. Bu nedenle kural koyucunun belirli dönemlerde piyasa şartlarına müdahalede bulunması kaçınılmazdır. Örnek vermek gerekirse, ABD Merkez Bankası’nın varlık alımları sürecinde atıl ve çöp olan fonları alarak piyasaya USD sürmesi, FED ‘in yine aynı nedenlerle düşük enflasyon ve durgunluk nedeniyle aynı yola başvurması bunun örneğidir.
Turizmcinin 2017 yılında kural koyucudan beklentisi çok yüksektir. Ben her zaman her şeyin devletten beklenmemesi gerektiğini savunan birisi olarak, yaşananların turizmcinin dışında gerçekleşen gündeme bağlı olduğunu, bu sebeple, sektörün içerisinde bulunduğu zor durumdan çıkmasının devlet desteği olmadan mümkün olmadığına inanıyorum. Ve bunun sadece turizm sektörü için değil, birçok sektör için de bu şekilde olduğuna inanıyorum.
Peki turizmcinin devletten beklentisi nedir?
1. Bilançolar üzerindeki kur farkı etkisini azaltmak ve nefes aldırmak amaçlı olarak, kur farkından kaynaklı öz kaynak kaybını gidermek için bir defaya mahsus olarak vergisiz yeniden değerleme imkanının sağlanması
2. Her ne sebeple olursa olsun iskan alamayan tesislere, turizme yönelik imar affının getirilmesi ( Ekspertiz değerlerini olumlu yönde etkilemesi ve yeni kaynak yaratılması amaçlı lease-back yapılabilmesine olanak sağlayacaktır)
3. 2017 yılında istihdam artışını desteklemek üzere, İstihdam Teşvik Paketi’nin acilen planlanması ve uygulamaya geçirilmesi
4. 2017 yılında bekleyen Yatırımdan Doğan KDV alacaklarının banka kredilerine kefalet olabilmesi için devlet tarafından garanti verilmesi veya nakdi olarak ödenmesi
5. Nakit akış dengelerini korumak amacıyla, özellikle uzun süreli amortismana tabii değerlerin 2017 yılında matbu oranda tek seferde indirilmesine olanak sağlayacak olan düzenlemenin getirilmesi
6. Belli miktarların üzerinde turizm geliri sağlayan tesislere Turizm Tanıtma Fonu’ndan kaynak sağlanması
7. Kiralama sürelerinin sıfırlanarak yeniden 49 yıllığına kiralanması
8. Şirket birleşmelerini teşvik amacıyla, alınan kurumlar vergisi ve birleşmeden doğacak vergilerde cazip olacak oranlarda indirime gidilmesi
9. Turizme yönelik olarak ithal alkollü içeceklerde ÖTV istisnası sağlanması
10. BES siteminin turizm sektöründe 1 sene ertelenmesi
BİR GECEDE YASALAŞABİLİR
Bu maddeler ilk etapta uygulanması zor gibi görünse de, bugünkü hükümet sisteminde bir gecede yasalaşabilecek uygulamalardır. Tüm bu önlemler bacasız fabrika turizm sektörünün ülke ekonomisine sağlayacağı girdilerin artırılmasına olumlu etki sağlayacaktır.
Şimdiki resimde, 2017 yılının da 2016 yılından daha iyi olmayacağı net olarak görülmektedir. Her ne kadar Rusya ile yapılan iyileştirmeler umut yaratsa da, operatörlerin belirsizlikler nedeniyle uçak kapasitelerini koyamamalarından dolayı hala bu ülkeden gelebilecek turist sayısı açık değildir. Avrupa pazarı ise şu anda geçen yıla göre yüzde 27 -35 eksidedir.
Tüm bunlara rağmen marka değerine yatırım yapmış olan, pazar dağılımını sağlıklı planlayan turizm tesisleri önümüzdeki süreci en az hasarla atlatacak olanlardır. Halen Akdeniz çanağında Türkiye’deki tesisler kadar iyi ve kaliteli hizmet veren bir ülke olmayışı en büyük avantajımızdır. Ancak makro şartlar iyileştirilmeden verilen hizmetin ve kalitenin korunması da mümkün görünmemektir. Bu da geçmişte yapılan yatırımların heba olması ve geleceğe yönelik endişelerin artmasına yol açacaktır.
Oldukça özet olarak düşüncelerimi ifade etmeye çalıştığım satırlarıma son verirken, 2017 yılında hepimizin huzurlu ve mutlu bir sene yaşamamız umuduyla yeni yılınızı şimdiden kutlar, sağlıklı , huzur ve barış dolu; güçlü bir Türkiye dileklerimi iletmek isterim.
Not: 2017 yılı USD kuru beklentim 3,50 – 3,70 arası, EUR kuru beklentim 3,75 – 4.00 aralığıdır.
Bu Makale 06.12.2016 - 19:35:29 tarihinde eklendi.
Melik bey elinize sağlık. Rasyonel bir çözümler haritası çizmişsiniz.Bahsettiğiniz gibi sektörde yaşananlar büyük oranda sektörün kendi olanakları ile kontrol edemeyeceği şekilde gelişti.Dolayısı ile çözümlerin de aynı şekilde olması gerekiyor.Diliyor ve umuyoruz ki,her ne kadar yukarıda yazdıklarının hastalığın rehabilite edilmesi için gerekliyse de ;hastalığın "bilinen" asıl sebeplerinin de acilen tedavi edilmesi gerekiyor.Sektör 2. bir 2016 yı kaldıramaz. 2017 için umutlarımızı sürdürüyoruz.
Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.
www.turizmguncel.com internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, video ve fotoğrafların her türlü hakkı Turizm Güncel A.Ş.’ye aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez.