Sen dedin, ben dedim, kim ne dedi?
Son zamanlarda turizm üzerine çıkan haberler ve yapılan tartışmalarda turizmin son 10-15 yıldaki geri gidişinin sonuçlarının elde edilmekte olduğu dile getirilmekte, ancak sorunun ortak bir paydası ve buna karşı gelecek bir panzehir konuşulmamaktadır. Kaos ve kargaşa ortamını her yıl tekrarlanan hatalardan daha fazla, mevcut zihniyetin yarattığını düşünüyorum.
Aşağıdaki notlara bir göz atalım:
Bir turizm sendikası açıklıyor; "Küçük bir kriz söz konusu, savaş söylentisi var, bir sıkıntı dillendirildiğinde turizm işvereni 'işçilerin ücretleri düşsün, sayı azaltılsın, ücretsiz izne yollansın ya da işten çıkarılsın' diyor, doğru değil”.
Bir yöre Turistik Otelciler Birliği Yönetim Kurulu Başkanı, “Toparlanma oldu, doluluk oranı yüzde 75’lerde, Rusya bizi etkilemedi, iyi bir sezon bekliyoruz, havaların ısınmasıyla verimli sezon eylül sonuna kadar devam edecek.”
Aynı yöre Turistik Otelciler Birliği Başkan Vekili, “Turizmde yaşanan sıkıntının en önemli nedeni Rusya çünkü diğer yöreler yerli turistle çalışan bölgelere göz dikti, şu anda acenteler sıcak satışa başladı.”
Bir dağın Otelciler Derneği Başkanı “15 yılın en kötü bir sezonunda, ciddi düşüşler yaşanıyor. Güneyde 70-80 liraya her şey dâhil sistemi ucuz, bizim uyguladığımız oda kahvaltı yüksek kalıyor ve turist azalıyor. Doluluk yüzde 50.’’
Ünlü yöre Otelciler Derneği Başkanı “Sorun Rus turist değil, ekonomik krizdeki Yunanistan’a destek için İngiltere ve Avrupa ülkeleri vatandaşlarını tatil için o ülkeye yönlendiriyor. Bölgedeki savaş bizi etkiliyor, yüzde 20 kayıp.”
Yine bir başkan “Umutluyuz. Bir önceki sezona göre bu yıl yüzde 5’lik küçülürüz, Rus turist açığını kapatmak için Ege yerli turiste yöneldi, indirimler yaptı, biz de şu an yüzde 10-40 arasında indirim yapıyoruz.”
Bir bölge Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği Başkanı, “Yabancı turist daralmasını yerli ile telafi yoluna gittik. Bu oranı yüzde 15’lere çıkarmayı planlıyoruz. Buna göre fiyatları indirdik, Avrupalı turist sayısı yüzde 12 geriledi.”
Muhalif siyasetçi, “Turizmde bir yangın var ama bakan ortada yok. Kısa vadede, iyi adımlar atılması gerekir. Kemer hayalet şehir oldu, yüksek sezonda Antalya’daki, Muğla’daki otellerin doluluk oranı yüzde 50-60. Esnaf kan ağlıyor.”
Bir STÖ Genel Sekreteri, “Bu yıl olağanüstü durum olmaz ve Suriye’ye savaş ilan edilmezse yüzde 1 düşüşle kaparız, bazı destekler olumlu etki yapabilir, fiyatların ruble bazında yüzde 70 artması gerekir ama geçen yıl seviyesinde”.
Diğer bir STÖ Başkanı, “Yüzde 2’ gelir düşüş var, önlem alınmadı, telafisi zor. Asıl facia böyle devam ederse gelecek yıllarda yaşanabilir. İstanbul’da kongre turizmi durdu. Suriye savaş söylentileri kötü 670 tane satılık otel var”.
Diğer bir STÖ Başkanı, “Antalya’ya gelen ziyaretçide yüzde 8 düşüş beklenmekte, otelcilerin yaptığı indirimler gelirde daha fazla düşüş olacak, altyapı, çevre önemli sorunlar, sürdürülebilir turizm için ciddi yapılanma gerekir.”
Diğer bir STÖ Başkanı, “Sektör yılı yüzde 1-2 düşüşle kapatacak, turizm gelirinin çarpan katkısı da dikkate alındığında toplam kayıp yaklaşık 5 milyar dolar olacak, 2015’i kayıp yılı olarak değerlendirmek yerine uyarı olarak almalıyız.”
Diğer bir STÖ Başkanı, “Gelirde yüzde 8 düşüş olacak, bunun turist sayısı değil geceleme sayısındaki düşüşten kaynaklı, ortalama geceleme 9 günden 7,5 güne düştü, 2015 yılını kaybettik, 2016’ yı da kaybedebiliriz.’’
Diğer bir STÖ Başkanı, “Düşen fiyatlar yerli turist için cazip, kayıplar yerli turistle telafi edilebilir, bu yılı geçen yıl seviyesinde kapatabiliriz. Bayram satışları geçen yıl ile aynı seviyede, bayram sonu satışlar hızlanır.”
Diğer bir STÖ Başkanı, “Temmuz ayı 2 yıldır ramazana denk geldiği için piyasa durgun, ağustosta iyileşme bekliyoruz ama düşüş olacak. Artık bu yıl konuşmak yerine önümüzdeki yıla odaklanalım ve kazanalım.”
Bir sahil Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği ile bir yayın grubu, birlikte yayınladıkları Dergi' deki araştırmaya göre, “Bu yılın daha ilk beş aylık döneminde el değiştiren otel sayısı geçen yılın tamamının iki katını geçti.”
Bir sahil Turistik Otelciler ve işletmeciler Birliği Başkanı, “Turizmdeki kriz sektör ile çalışanları ve ilişkili kesimleri etkiliyor. 5 milyar dolar olarak tahmin edilen kaybın istihdam ve sosyal yapıya da olumsuz etkisi var."
Bir yayın Grubu Araştırma Birimi Yöneticisi, “Turizmde geçen yıl ikinci yarıda başlayan sıkıntılar artarak krize dönüştü, sorunlara yönelik önlem alınmaması sonucu kriz nitelik değiştirdi, el değiştiren otel sayısı patlar.”
Yukarıdaki tüm bu görüşler Turizm Güncel sayfalarında yakın geçmişte yer almıştır. İsteyen daha detaylı inceleyebilir. Ama asıl önemli olan; görüşler arasında temel sorunu işaret eden, ele alan veya uygulanabilir bir proje önerisi sunan olup olmadığının belirsizliğidir. Tabi ki, bu benim şahsi görüşümdür. Sadece bu kafa karışıklığı bile bugün yaşanan sıkıntıları anlatmaya yeter. O halde hızla turizm olgusu etrafında bir ortak akıl oluşturmak gerekli gibi görünmektedir.
Kavram, kapsam, ülke gerçekleri, yeni projeler, bölgesel gelişme olanakları, dünya piyasasında tanıtım çalışmalarına süratle başlanabilir. Bilinenin aksine, dünya bizi tanımıyor; tanıdığı, kafada fesli, bıyıklı insanlar. Sıkça ve rekabet içinde yapılan sektörel toplantılar yerine belki yılda iki kez geniş katılımlı toplanan ve uygulamaları ele alan yeni bir yapı ortaya konabilir. Kamu, sektör paydaşları ve çalışanlar ile oluşturulacak bir eşkenar üçgen planlaması ortaya konarak, görev ve yetki tanımları yapılabilir. O kadar büyük projeler yerine, başarı garantili ve turizmin geleceğini öne alan planlamalar mutlaka ele alınabilir. Bu tip projeler neler olabilir?
Temiz enerji kullanımı ve çevre duyarlılığı, etkin uygulama konumuna getirilebilir. Tüm ülkedeki tesisler güneş enerjisi ile ısıtma, soğutma ve aydınlatma teknolojilerine kavuşturulabilir. Bu sayede bedava sayılacak enerji kullanımının, işletme maliyetlerini azaltması yanında, bu sistem üzerinde araştırma ve geliştirme çalışmaları da başlatılarak teknik ilerleme ve icat aşamasına gelinebilir. Böylece çift kazanım olasıdır.
Diğer önemli konu ise gıda ve üretimdir. Bugün her gün yenisi açılan AVM’ler ve içindeki marketlere mal yetiştiremeyen üreticiler yerine planlanmış bir üretim metodu ile organik ve sağlıklı besin türlerini daha verimli üreten ve çeşitlendiren bir yapı ortaya çıkartılabilir. Buna ilave olarak, ham malzemeden ürün haline gelinceye kadar yüzde 40-45 oranında ortaya çıkan kayıplarını azaltacak bir dizi teknik üretim usulleri benimsenebilir.
Pahalı ve uçuk projeler yerine, doğa ile uyumlu, her türlü tasarrufu barındıran yeni bir inşaat ve mimari sistemine geçiş yapılabilir. Özellikle yabancı turist, şatafat yerine ülkenin doğal, kendine özgü yiyecek içecek, kültürel, tarihi zenginliklerini görmek için gelmektedir. Bir şekilde onlara ne kadar doğal ve otantik sunum yapılırsa o kadar fazla memnuniyet alınabilir. Çünkü tüm dünya gereksiz bir şatafat ve gösteriş ile birbirine benzer yapılar yapılmaktadır. Her alanda olduğu gibi, fark yaratılabilecek önermeler proje haline dönüşürse, bunun geri dönüşü kazançlı olabilir.
Belki tartışmaktan kaçınılan bazı maddeleri de cesaretle konuşup, en iyi yaklaşıma ulaşmak olasıdır. Örneğin düşman olarak belirlediğimiz bir komşu ülkenin mimari tarzı neredeyse her inşaatta bulunmaktadır. O halde düşmanlıktan vazgeçelim ve ortak çalışma yolları arayalım. Örneğin, HES ve nükleer santrale karşı tek bir turizm yatırımcısı ortaya çıkmamaktadır. Örneğin ormanları keserek inşaat yapmaya hiçbir turizmci karşı durmamaktadır. Hatta bazı aklı evveller bu katliamı savunacak kadar pervasız olabiliyor. Bu sakat düşüncenin ivedilikle değişmesi gereklidir. Ne diyelim, Nasreddin Hoca öğretilerindeki gibi, kendi oturdukları dalı kesmekte olduklarını düşünce anlayacaklar.
Geçen ay katıldığım bir konferansta, golf sahalarının sürdürülebilir turizme etkisi tartışma konusuydu. İlginç olan, sonuç kısmında golf sahalarının bulunduğu iklim, yer ve doğal dengenin projelerde daha etkin bir şekilde dikkate alınması tavsiye edilmekteydi. Ancak ülkemizdeki sahalarla yurt dışındakiler arasında var olan en önemli fark şu: Yurt dışındaki sahalar, mevcut orman arazisinde, ağaç keserek, yeşil alanı bozarak değil, boş zeminde çim ve ağaç yetiştirerek oluşturuluyor. Zaten ağaç kesme cezaları o kadar yüksek ki, bizdeki gibi keselim, yerine 10 misli dikeriz mantığı asla geçerli olamaz.
2020 Expo için hazırlanan Dubai ile 2020 Olimpiyat Oyunları’na hazırlanan Tokyo, neler yapmakta olduklarını açıklamaktadırlar. Konuyla ilgili haberler görsel medyadan kolaylıkla bulunabilir. Örnek verilen bu iki kentte hazırlıkların beş yıl öncesinden nasıl başlatıldığı, teknik bilgi aktarımı, olayı ele alış, ortak akıl oluşturmak ve birikimleri tek elden el birliği ile aktarmak, belki de bizlere bazı örnek olacak kapılar veya pencereler açabilir. Sürekli kendi içinde dönüp dolaşıp kibirle bu işler olmuyor.
Bu Makale 10.08.2015 - 10:22:36 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
Çarpık turizmin Ortaoyunu düzeninde, üstaypı kurumları yöneticilerimizin Zihniyetleri, Lafla Peynir Gemisi yürütme becerisini geliştirmiştir Serdar Bey. Yıllardır hep efsanevi rivayet olarak beklenen Devletin Turizm Politikası ise, esnek bir Planlama yöntemiyle Strateji olarak resmen yürürlüğe girmiş olmasına karşın, 8 yıldır her ay demeç veren 10 Başkanın 800 demeci arasında tek bir Strateji başlığı geçmemesi, durumu apaçık ortaya çıkarmaktadır. Seçimde ve Krizde bile Gerçek ÇÖZÜM Yöntemlerini gündeme getiremeyen ve Meli Malı demeçleriyle gelişmeyi yönetmeyip, sadece durumu idare eden Başarılı Başkanlarımızı candan kutlarız. Zira artık racon haline gelen bu Zihniyet Huylarını, artık hiç kimse de garipsemiyor ve eleştirmiyor. Sonuçta ise Söylem çok ama Eylem yok. Sihirli değnekli Bakanımızı bekleyerek bu yılı da heba etmek, geleneksel piyasa Raconumuzdur. Komşu Yunan ise, Stratejimizin onda biri olmayan Pazarlama Programını 5 yıl önce uygulamış ve meyvelerini toplamaktadır. Expo Planlaması konusunda yıllardır ataletle geçen günler, artık fiyaskoya dönüşürken, Sizin Japonya gibi uzaylı örnekler sergilemeniz, Raconlara ve Geleneklere çok aykırı ve rencide edici olabilir. Aman dikkat..?