Sağlıklı mutfaklar ve turizm etkisi
Son zamanlarda sürekli olarak gündemde tutulan ve ağlaşmalı bir arabesk tarza dönüşen turizm ile ilgili akılcı yöntemlerin var olduğunun farkında mıyız?
Turizm bir uçak düşürülmesiyle yaratılan suni kriz içerisinde yeteri kadar irdelenmediği ve turizm konusunda ‘üç maymunu’ oynayan sözde sivil toplum örgütleri (STÖ) seslerini çıkaramadığı için, turizm doğal akışına terk edildi.
Sorgulamak ilerlemenin en önemli yöntemidir. Bir soru içinde pek çok farklı çözüm öneren fikirleri ortaya çıkaracak özellik taşır. Soru sormadan, merak etmeden ilerleme olamaz. Dolayısıyla herhangi bir konuda soru olmaması o konunun en ideal şekilde alındığını veya en kötü çözümün dayatılmasını ortaya koyar.
• Turizmde kriz bu yıl ve Rus uçağı düşürüldükten sonra mı ortaya çıktı?
• Turizm suni olarak pompalandığı 1980’li yıllardan beri ekonomik bir değer miydi?
• Yatırım, karlılık, sürdürülebilirlik, eğitim kotarıldı da, bizim mi haberimiz olmadı?
• Üretim, gıda, sağlık turizm boyutunda çözüldü mü?
• Alt yapı, şehirleşme, doğalı koruma, çevre bilinci gelişti mi?
• Temiz enerji, hava-su-gıda temizliği geliştirildi mi?
• Ticari anlamda turizmle birlikte çalışan sektörler gelişti mi?
• Vize muafiyeti ulusal turizmi uçurur mu?
• Petrol destek ve teşvikleri ile turistler doldurulup boşaltılır mı?
• Banka kredilerini erteleme, su-enerji-personel devlet teşvikleri turizmi kurtarır mı?
• Tanıtım fonları, fuar ve gezileri devlet hesabına yazmak turist sayısını katlar mı?
• Hollywood siparişi ile film çekmek turizmi uçurur mu?
Turizm henüz yatırım, personel ve ticaret konularında problemlerini değil çözmek, teşhis bile edebilmiş değildir. Yatırımlar, çok yüksek bedelli, teknik alt yapısı eksik, donanım yanlışlıkları olan, çevreyi tüketen, sadece günü kurtaran bir tarzda yapılmaya devam etmektedir. Ekolojik ayak izi diğer ayak izlerindeki gibi kapkaradır. İşin ilginç olan kısmı turizmin bu kısmı ile kimse ilgilenmemekte ancak nurlu ufuklar ve bol kazançlı söylemler ile vakit geçirilmektedir. Hele bazı STÖ başkanlarının kasıp kavuran, “onlar gelmezse gelmesin, bize gelen diğerleri yeter” tarzı söylemlerini mantık ve akıl eksenine oturtmak o kadar zor ki... Personel 30-35 yıldan beri bir sıkıntıdır ve çözüm henüz bulunamamıştır. Bu yıl kriz çıkmasa konaklama personelinin sorunları bitmiş miydi? Ticari kısma gelirsek, en basiti olan KDV sorunu çözüldü de bizim mi haberimiz olmadı? Kim neyi nasıl üretiyor ve bu sektöre tüketim için sunuyor hiç farkında mıyız?
Bu kaygan zemin üzerinde Arap turizmi, helal turizm ve sağlık turizmi gibi sadece söyleyenin maksadı etrafında oluşan, tarzı ve sistematiği belli olmayan büyük balonlar uçuruluyor. İlginç olan, bu konularla ilgili büyük masraflı çalışmalar yapıldığı, kurumlar ortaya çıkartıldığı ve teşviklerle kamu kaynağının çarçur edildiği de vakıadır. İşin özüne gelince hastalık sürekli tekrarlanmaktadır. Temelsiz görüşler her yere kondurulmakta ve bunlar proje olarak tanıtılmaktadır.
İnsan sağlığı
İnsan sağlığı için üç temel unsur gereklidir: Su, hava ve gıda. Eğer bu üçlü temiz ve insana uygun ise o toplum ilerler ve gelişir. Üçlüden biri bozuksa diğerlerinde de aksamalar başlar. Çünkü üçü birbirinin içindedir ve varlıkları birbirlerine bağlıdır. Sadece bu noktayı turizm açısından ele almak belki de büyük gibi görünen sorunların çözümü olabilir. Gelin teker teker ele alalım.
Su yeterince bol ve temiz mi? Konuyla ilgili pek çok kaynağa her okuyucu kolayca ulaşabilir. Burada en can alıcı nokta, görünmez tehditleri algılamaktır. Ülkemizdeki su kaynakları süratle azaltılmaktadır. HES ve beton tutkusu en büyük tehlikedir. İlki su kaynaklarını ortadan kaldıracak, ikincisi derin suları bitirecek özellikler taşır. Turizm perspektifinden bakarsak, derhal pet şişe tüketimi durdurulmalı ve ileri ülkelerin yıllardır uyguladıkları masaya taze su sistemine dönülmelidir. HES pet şişelemeyi doğuruyor, pet şişe insan sağlığını tehdit ediyor ve atık olarak çevreyi yavaşça boğmaya bağlıyor. Temiz su tatil yerleri ve büyük şehirlerde acımasızca tüketiliyor. Bunu durdurmak için mühendislik çözümleri uygulamak gerekli ve şarttır. Bu bilgiler her mühendislik disiplininde mevcuttur ve süratle uygulamaya konması gerekir.
Hava kalitesi ise çok kötü ve kirlilik yüksek orandadır. Ofis ve evlerin camları kapalı bile olsa, kirlilik enfiltrasyon ile ortama yayılmaktadır. Bu kirliliği gidermek ve ortadan kaldırmak için mühendislik çözümlerinin uygulamaya konması gereklidir. Burada gözden kaçırılan özellik, havanın kirliliğinin havayı soluyan insan, gıda için büyütülen hayvan ve bitki için de olumsuzluk taşıdığıdır. Bugün ileri ülkeler çimento imalatını bırakmış, fakir ülkelerde üretim yaptırarak oluşan kirli havayı o ortamda tutmaktadırlar. Bugün eldeki mevcut mühendislik teknolojisiyle binaların yıkılıp tekrar çimento kullanmadan yapılması, asfaltların sökülüp tekrar yenilenmesi mümkündür. O halde bu çözümler turizm sektörünü ilgilendirmelidir. Diğer yandan kirli hava nedeniyle oluşan ortam kirliliğinin temizliği için büyük oranda temiz suyun harcandığının farkına varmalı ve bunu da değiştirmeliyiz.
Gıda konusunda da sicilimiz temiz değil. GDO ve E uzantılı katkılar ne yazık ki görevli olması gereken bakanlıklar tarafından göz ardı edilmektedir. Ancak esasfelaket senaryosu, GDO bir kere toprakları sarınca artık kurtuluş olmadığı bilgisinin saklı tutulmasıdır. Yeterli ve nitelikli beslenme olmazsa insan adeta bir robot gibi düğmesine basılan ve hareket ettirilen bir şekle dönüştürülür. Tehlikenin farkında mısınız?
Okullarda sağlıklı mutfaklar
Burada sayılan ve küçük yaşlarda oluşturulması gereken bilinç ancak okul sıralarında başlatılabilir. Bu nedenle okul mutfakları çok önemlidir. Nedense insanlar çocuklarının eğitimi için anormal yüksek paralar ödemelerine karşı onların beslenme alışkınlıklarının başladığı okullarda beslenme sistemini denetleme görevini yapmamaktadır. Tüm okullarda sağlıklı mutfak projesi başlatılmalı ve kantin türü yerler ortadan kaldırılmalıdır. İleri ülkelerde okul yemeği öğrencilerin kahvaltı, öğlen ve okul durumuna göre akşam yemeklerini düzenlemektedir. İlave olarak bu hizmet vatandaşın verdiği vergilerden karşılanmakta böylece öğrenciler arasında ekonomik farklılık ortadan kaldırılarak sadece beslenme öne çıkartılmaktadır.
Yaptığımız araştırmalara göre bugün bir öğrencinin beslenmesi için Ankara’da günde 15-18, İstanbul’da ise 21-25 TL tutarında para, ailelerin cebinden çıkmaktadır. Varsıl olmayan öğrenciler için bu bedel birkaç lira daha düşüktür. Ancak bu rakamlar her gün harcanmaktadır. Bunun yerine okul beslenme programında konu ele alınarak çok uygun şartlarda çözümler bulmak olasıdır. Bu işin sorumlusu bakanlıkların mutlaka harekete geçmesi ve projeler başlatması gereklidir. Okul mutfağının en büyük özelliği küçük yaşlarda kazandırılan besin, gıda, üretim ve fayda bilgisi yanında atıklar ve sağlık bilgilerinin verilmesi kurgusudur. Öğrenci ilk yaşlarda bu eğitimi alırsa, ne yiyeceğine, nasıl tüketeceğine, çatala gelene kadar olan meşakkatli yolculuğa, israfı önlemeye dikkat edecektir. Sadece bu özellik bile büyük bir kazanımdır.
Her konuda ülkede mühendislik, akıl, bilim, teknik uygulama, deneyim ve kamu bütçesini koruma bilinciyle harcama düşüncesi yaygın hale gelmelidir. Bu şekilde bir atılım yapmak olanağı vardır. Gerçekten bu konuda ilerleme istiyorsak, rota budur.
Bu Makale 06.06.2016 - 13:46:04 tarihinde eklendi.