Sadece üretmek yetmez, kalite olgusunun geliştirilmesi gereklidir
Üretmek bilgi, beceri ve ihtimam ister ancak üretilen bir ürünü son tüketiciye ulaşana kadar tüm şartları değerlendirmek de en az bu süreç kadar önemlidir. Bir ürünün ne oranda başarılı olacağını bu işlemler ortaya koyarak onun ticari değerini ortaya çıkarır ve yeni projeler için ilham kaynağı olur. Bu görüş doğru bir önerme olsa da yeterli değildir.
Sadece üretim yaparak ticari başarı kazanmak olası değil, çünkü, ona değer katacak bir dizi işlemin de mutlaka dikkate alınması gerekir. Tarlada üretilen bitki veya fabrikada imal edilen bir cihaz o haliyle ticari bir meta değildir. Ancak fikir, düşünce ve deneyim ile yoğurulmuş bir iş gücü, üretimin önemli bir parçasıdır. O halde hizmet adı verilen işlemleri bir bütün olarak ele almakta sayılamayacak kadar fayda vardır. Sadece üretmek değil, bunun yanında üretim planlaması aşamasında onun nasıl ticari bir kazanım aracı haline dönüştürülmesi gerektiğinin şartlarını da sağlamak gerekir.
Konuyu turizm boyutuna indirgeyip bir kesit alırsak bugün içinde olduğumuz parlak(!) durumu daha iyi anlayabiliriz.
Tesisler alt alta, üst üste, yan yana yapılmış ve halen aynı düzende yapılmaya devam ediyor. Burası belki de yumuşak karın bölgesidir, çünkü kamu olaya salt yatırımcı tarafından bakıyor. Tabi ki bu durum politikacının işine geliyor. Ne kadar bina olursa sadece gözle algılamaya alıştırılan insan toplulukları bunu o kadar başarı olarak görerek kendi ekonomik güçlerinin arttığına inandırılmaktadır. Aslında politik tercih olan tesis yaparak hiçbir şey kazanılmadığını, yıllardır ortaya atılan ucuz vaatlerin bir işe yaramadığını deneyimleyip öğrenmemiz gerekirken, bunun tam tersi doğrultuda hızla yol almaktayız. Bilimsel ve hesap edilebilir verilere dayanmadan yola çıkmanın bedeli ağır olmaktadır. Tesisin bulunduğu ortam, tabiat şartları, çevre koruması, içinde çalışacak insanlar ve gıda çeşitliliği bir bütün olarak ele alınmazsa, turizmden kazanım söz konusu değildir. Yaşanan tam da budur.
Yakın gelecekte, tesislerin borç aldıkları bankalara devredilmesi, bankalardaki yabancı paylarının yurt dışına çıkışları ile borçların kamu tarafından üstlenilmesi sonucunda tesisler çok farklı bir risk ile karşı karşıya kalacaktır. Bu durumda kamu bir müddet otel işleticisi rolüne soyunacak, vatandaşa ucuz tatil olanakları sağlayacak ancak ödeme beklenildiği gibi olamayacağından hazin son kaçınılmaz olarak değişmeyecektir. Bu sistem bazı demir perde ülkelerinde denenmiş, sonuç alınamamıştır. O halde mevcut sistemi değiştirmek, ama süreç içinde en azından yeni tesisler için ivedi çözüm önerilerini devreye sokmak gereklidir.
İlintili olarak restoran işletmeciliğinde de hızla geri gittiğimizin kanıtı sıkça el değiştiren tesislerden görülebilir. Aynı sistem devrede olduğu için önce tesis yapılır, daha sonra müşteri düşünülür. Tek hedef para kazanmak olduğu için ne mönü ne kalite işin belirleyici bir özelliği olamaz. İşin ilginç yanı bu kadar yeni teknoloji ve çözüm olanakları varken yapılan tesislerin oldukça gürültülü ve iç hava kalitesi bozuk olması zoru başarmak diye tarif edilebilir. Ancak bu aşamada kamu yol gösterici ve düzenleyici görevini yapmak zorundadır. Yatırımcı ise düzenlemelere uyarak, belirtilen sakıncaların farkına vararak en iyi çözümü bulabilmelidir. İşte yazının başında bahsettiğimiz gibi, sadece inşa etmekle bu işlerin bir yere varamayacağını algılamak gerekli. Kamunun düzenleyici rolü hem tesislerin para kazanmasına hem de gıda standartlarının yükseltilmesinde düzenleyici etkin bir görev üstlenmelidir. Dileyen herkesin her şeyi yapması yerine, tanım ve tariflerle yol göstermeli, sistemin iyileştirilmesiyle birlikte sektörün gelişmesine katkı sunmalıdır.
Bu düzenlemeler gıda üretiminden başlayıp, tarladan toplama, depolama, hazırlıklar, pişirme, servis/satış ve atık yönetiminin her türlü kademesini kapsamalıdır. Bazı kısımları cımbızla çekmek yerine, bütüncül bir sistem kurgusu yapmak gereklidir. Batı kurguyu bu yapı üzerine kurmuş ve sürekli ilerlemektedir. Bizde ise ilerlemeden söz etmek oldukça zordur. Gıda sağlığı bakımından geriye gittiğimiz ise saklanamayacak boyuttadır. Bu kadar ağır şartlar altında hiçbir sektör yaşayamaz. Burada sayılan tedbirler alınmadan turizm ve kazanımdan bahsetmek olası değildir.
Bu Makale 11.01.2016 - 13:25:29 tarihinde eklendi.