Emir Hepoğlu

Rakamlara takıldık kaldık

Tavandan tabana ağzını açan rakamlar ile başlayıp rakamlar ile bitiriyor Turizm konulu açıklamalarını. Ülke girdileri şu kadar oldu, ülkeye bu kadar turist girdi, şu kadar uçak indi, bu kadarı havalandı, geçene seneyi yüzde bilmem kaç oranında geçtik, on yıllık elli yıllık planlarımız şöyle, istihdam rakamlarımız bundan ibaret, yatak sayımız şu kadar, beş yıldızlı otellerimiz bu kadar, yok ucuza sattık, yok pahalı kaldık, haydi el ele tutuşup aksiyon verelim ortalık hareketlensin, dostlar alışverişte görsün. İspanya yandı bitti mahvoldu, Yunanlı turizmciler bizi kurtarın diye İpsala sınır kapısına dayandılar, Mısır bize on bastı, takla attırdı, beraber bir şeyler mi yapsak.


Herkes bildiği ve belki de duyduğu kadarı ile kendince turizmi yorumluyor. Belki katkı yapıyor, belki de katlayıp bizlere satmaya çalışıyor. Bilen de konuşuyor bilmeyen de. Ancak birçoklarına oranla oldukça demokratik bir görünüm sergiliyor bu yapısı ile Turizm sektörü o da ayrı mevzu elbette. Ancak tüm bu seslerin arasında, sürdürülebilir turizm, çevre kirliliği ve koruma çalışmaları, geri dönüşüm çalışmaları, görüntü ve ses kirlilikleri, istihdam probleminin konuşulmayan gerçekleri, turizm çalışanlarının sıkıntıları, bizde ‘’ Türk Misafirperverliği ‘’ var kardeşim diyerek her zaman atlanan ve aslında olmayan turizm bilincimiz ve kültürümüz ki bence aslında sıkıntıların birçoğu burada başlıyor,  betonlaşma, turizm kalitemizin yükselen rakamların tam tersine düşmesi, ucuz destinasyon görünümünden çıkma çabalarımız ve daha bir çok mühim konuya ait haykırışların ise sesi oldukça cılız kalıyor.

KONUNUN ESTETİK BOYUTU


Toplum olarak estetik bilincimiz hiç yok maşallah, gelişmemiş elbette ve buna istinaden çevre ile alakalı olan estetik kaygımızda bir hoş doğrusu. Belde ve ilçelere girerken sorumlu belediyeler tarafından konuşlandırılmış ve bölgenin turizm temasına uydurulmaya çalışılmış başarısız uygulamalar birçoğumuzun dikkatini ve tepkisini çekmesine rağmen konuşulmayan ve tartışılmayan problemlerin başında geliyor. Tematik çalışmalar usta olmayan ellerde şekillendiği taktirde korku tüneline girmişsiniz hissi veriyor insana. Tabelalar, Totemler, Tak’lar, bazı durumlarda festival afişleri, külliyen zevksizlik örneği. Bunlara müdahale edecek bir kurul, ekip, tim, sanatçılardan oluşmuş bilirkişi ordusu v.s. kurulamaz mı ?. Beldelerin karakteristik öğelerine atıf da bulunan hoş uygulamalar yapmak, yaptırmak çok mu zor. Bunu beceremiyorsak standart uygulama yapmaya çalışmak da bir çözüme ulaştırabilir belki bizleri.

Betonlaşma en çok konuştuğumuz ve tartıştığımız konuların başında gelmesine rağmen, her yeni ve lüks mono blok turistik beton binanın açılışına koşa koşa gidiyoruz beraberce. Ülke turizmi için, istihdam için oldukça önemli olan bu yapıların yeni olması ülkemize gelen turistler için tercih sebebi olmasına rağmen konumlanmalarında ciddi problem olduğunu düşünüyorum. Örneğin Antalya Kundu ve Lara Bölgesi. Havaalanına yakın olmasından dolayı tercih sebebi olan ve sahilinin güzelliği ile hayranlık duyulan bu bölgedeki rezalet ötesi yapılaşma imar, yerleşim ve çevre estetiği konularındaki acemiliğimizi gözler önüne tüm çıplaklığı ile seriyor. Yol zaten tam bir felaket, gün geçmiyor ki bir kaza olmasın. Hadi otelleri anladık, hepsi kol kola sahile paralel biçimde dizilmişler, kimisinin konuk odası bir diğerinin lobisine ya da direk başka bir odanın içine kolayca girebilmenizi mümkün kılacak kadar yakın. Bahçe duvarları ya da çitleri zaten tek, çünkü dip dibe ler. Kimi zaman sahilde şezlongları ya da minderleri karışıyor, fırtınalı günlerin ardından sahile vuran diğer otele ait iskele tahtalarını değiş tokuş yapıyorlar. Bu bağlamda komşuluk ilişkileri tavan yapmış durumda.

Peki ya yolun karşı tarafı. Rezalet ötesi bir yapılaşma, çoğu uzun zamandır boş duran dairelerle dolu onlarca apartman. Hepsinin altında en ucuz, en kalitesiz turistik eşya ve giysilerin satıldığı market ve mağaza füzyonu ile harmanlanmış dükkanlar. Bazı dairelerin camına kondurulmuş ucuz masaj salonu tabelaları. Ve elbette unutmadan Lara sahilinde Deve ile dolaşmanın keyfine rahatça varmanız için onlarca devenin yanına park edildiği çakma Yörük çadırları.

KONUNUN ÇEVRE BOYUTU


Herkes konu çevrecilik ya da mavi bayrak mevzularına geldiğinde ahkam kesmeyi adet haline getirmiş durumda. Kimse bu konunun karşısında değil, bizzat taraftarı, ancak iş ciddiye bindiğinde burun kıvırmakta üstümüze yok vesselam. Her tesis kendi sahilini temizliyor, çöplerini toplayıp sürgüsünü bir güzel çekiyor, düzgün ve temiz olmasını sağlıyor, ancak on metre ötesinde kendi sınırında olmayan alana bulaşmıyor, pet şişeler, kurumuş yosunlar, tahta parçaları bu bağlamda kimseyi rahatsız etmiyor. Tesisler zaman zaman otel dışını kendi duvarları sınırına ait olan bölgeleri süpürüp yıkıyorlar, ancak arada kalan boş alanların canı çıksın kimin umurunda. Belediye toplasın kardeşim işi ne. Belde belediyelerinin eti, budu gücü zaten belli, velev ki çoğu siyasi kaygılarla iş ve hizmet yapmaya çalıştıklarından yapılan uygulamanın ne tadı ne de tuzu oluyor.

Karetta Karetta ların yumurtlama mevsimlerinde tüm uyarılara rağmen çoğu yuva ve yumurta zarar görüyor, zaten yaşam alanlarının üzerine otel yapmış olmamız yetmezmiş gibi birde hayvancıkların yumurtalarını kırıyor ve nesli tükenmekte olan bu güzelim yaratıklara işkence yapıyoruz. Börtü böceği, yılanı, akrebi saymıyorum bile, çoğumuzun zararlı olarak adlandırdığı bu yaratıkların doğal yaşam alanları üzerine, sadece eğlenmek ve dinlenmek için yaptığımız tesislerde gönül rahatlığı ile tatil yapabilmek adına katliam yaptığımız bu canlıların uzaklaştırılması adına yapılan ilaçlama hizmetleri ne kadar kontrol altında bence bunu da iyice irdelemek lazım. Çevreye ne kadar saygılı, ya da insanlar üzerindeki etkileri nelerdir bilmek gerekiyor. Yoksa belge almak, duvara asmak kolay elbette, denetlemelerde de arıza çıkmadığı sürece oh ne ala benden daha çevrecisini bulamazsınız bu çevrede düşüncesi oldukça hakim bu aralar sahte çevreciler arasında.

KONUNUN İNSANİ BOYUTU

Konunun insani boyutuna gelince, her zamanki bakış açımdan farklı bir tavır göstermemi beklemeyin benden . İlke edindiğim  ‘’Benim için aslolan insandır’’ düsturu itibari ile her zamanki bakış açıma istinaden turizm çalışanı ve istihdam problemleri hakkında iki çift lafım var.  Sözüm elbette çalışanı yürüyen, hareket eden rakamlardan ibaret görenlere, başkasına değil. Bu bakış açısının birçok negatif getirisi var bilmem haberiniz varmı hanımlar, beyler. Birincisi turizm dediğimiz menem şey insan ile yapılıyor ve ultra modern bir türü keşfedilmediği sürece böylede yapılmaya devam edecek. Dolayısı ile insanın insana hizmet etmesi ve bunun karşılığında belirli bir ücret alması söz konusu bu hikayede. Çalışanın  maaşı ödenmediği taktirde, geciktirildiğinde , sigortası , yatırılmadığı ya da yıllar boyu konuşup da bir türlü hayata geçiremediğimiz On İki ay Turizmi gerçekleşmediği taktirde yaşanması muhtemeller sırası ile ; Personel tatminsizliği ve memnuniyetsizliği, işe konsantre olamamak, moralsizlik ve bununla beraber gülen yüzlerin somurtur hale gelmesi, hizmet kalitesinde düşüş ve Türk turizmine yaşatacağı zararlar silsilesi. Bu yaz sezonunda diğerlerinde yaşamadığımız kadar fazla yetişmiş personel sıkıntısı yaşıyoruz, farkında mısınız bilmem. Çalışanların bir kısmı turizmi bırakarak farklı sektörlere yönelmeyi seçiyorlar, ister inanın ister inanmayın ama tüm bu yaşanan sıkıntılardan dolayı köyüne dönüp tarım ve hayvancılık ile uğraşmayı seçenlerin sayısı hiçte azımsanacak gibi değil. Uzun yıllarını bu mesleğe vermiş olanların bir çoğu orta kademe yönetici oldu bile. Ancak alttan yetişen nerede ise yok gibi. Bir şekilde çalışanlar küstürüldü ve kendi savunma biçimlerini yarattılar. İnsanların mesleklerine ve turizme olan saygı ve güvenleri belirgin biçimde azaldı. Elbette rakamlarla konuşmak bizlere doğru sonuçlar almamız konusunda yardımcı olacaktır. Ancak konunun insani, estetik ve çevreci boyutlarını da arada da olsa irdelemek, gelecek için ayakları daha fazla yere basan bir turizm modeli yaratmamızda yol gösterici önem taşımaktadır. Bazı şeyleri atlamadan iyi bir şeyler yapmak esas olmalıdır.
Saygılarımla Emir HEPOĞLU emirhepoglu@iehaturkiye.org









Bu Makale 10.08.2010 - 13:36:55 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.