ÖYLE BİR GEÇER ZAMANKİ
AKP hükümeti iş başına geldiğinde, bir anda gri bulutlar kaplamıştı , turizm sektörünün üzerine,
AKP hükümeti iş başına geldiğinde, bir anda gri bulutlar kaplamıştı , turizm sektörünün üzerine,
Nede olsa ortak kanı, muhafazakar bir hükümet için turizm olmazsa olmaz değildi…
58. Abdullah Gül hükümeti Bakanlık koltuğuna Güldal Akşit’i oturtmuşdu, Güldal Akşit , ANAP gen.başk.yardımcılarından ve rahmetli Özal’ın milletvekillerinden Galip Demirel’in kızı idi ve bir ilkdi , bir kadındı ve 116 günlüğüne de olsa Turizmin başına getiriliyordu..
Yüz on altı günün ardından gri bulutlar daha açık renge doğru dağılıyordu‘ki Anavatan dönemininde Turizm Bakanı, rahmetli Özal’ın prenslerinden Erkan Mumcu bu kez Kültür ve Turizm Bakanı olarak o koltuğa oturuyordu.
Mumcu’nun Pennsylvania orijinli olduğu yönünde yayılan fısıltılara rağmen gri bulutlar beyaza doğru dönüyordu,
Mumcu dönemine baktığımızda bir takım radikal kararlar ve Turizmin , Başbakanlığa bağlı bir müsteşarlığa dönüştürülmesi çabalarına damga vurarak geçtiğini anımsıyoruz.
Ayrıca bu dönem,her zaman olduğu gibi beş yıldızlı otellerin salonlarında yapılan ve laf dan öte hiçbir sonuç alınamayan sektör toplantılarının çok sıkça yapıldığı ve neredeyse her bir araya gelişte Mumcu’dan fırça yemeyen turizmcinin kalmadığı bir dönem olarak hatıralara kazınmıştı…
Yine gergin geçen ve sayın Mumcunun yakın arkadaşı olan Tayfun Talipoğlu nun moderatörlük yaptığı benzer bir Marmaris toplantısında yaptığım bir çıkış sonucu kısa süreli bir gerginlik yaşanmış ve toplantı arasında sayın Talipoğlu nun yanıma gelerek, Bravo , bakana laf yetiştirebilen ender insanlardan oldun.. övgüsünü almış idim…
Turizmin iki altın yılı da Mumcu dönemi olarak böyle geçmiş, ama gerçek o’ki bu süreç de sektörün muhafazakar bir hükümetle turizmin gerileyeceği ön yargısı ile oluşan tereddütleri de neredeyse dağılmışdı…
Tam da bu noktada Erkan Mumcu bir anda hükümetle ters düşmüş ,“istediklerimi yapamıyorum” , “engelleniyorum” feryatları arasında , bakanlık koltuğundan ve partisinden dahi istifa ederek turizm sektörünü alıştırdığı fırçalarından mahrum bırakarak çekip gitmişti…
Her kes şimdi ne olacak diye merakla beklerken , Melih Gökçek in bir dönem genel sekreterliğini de yapmış , muhafazakar kesimin bilinen isimlerinden, Aydın Milletvekili Sayın Atilla Koç o koltuğa oturmaz mı?
Üstelik eşi Şadiye hanımda türbanlı..!
Dağılan gri bulutlar bir anda kararmış , sektörde homurtular, sızlanmalar yine kol gezmeye başlamış dı..
Sektör hiç boş durur mu homurtuda olsa sızlanmada olsa “hoş geldiniz” ziyaretleri arkasından , adet olduğu üzere sayın bakanı kolundan tutup kapı kapı sektör toplantıları ile turizme ısındırma turlarına çıkardılar..
Kendilerini yegane sektör temsilcileri olarak gören her dönemin bakan cenahında yer tutucularının çözüme yönelik hiçbir öneri getirmeden sadece kişisel sorunlarını ağlama duvarına çevirdikleri süslü konuşmaların birbirini kovaladığı toplantılardı bunlar alışık olduğumuz üzere…
Bir, iki,üç …., “üç’den” sonra ortam ısısının da verdiği rehavet sayın bakana öyle bir ninni etkisi yapmaya başlamıştı ki o da bu abuk sabuk istek ve önerileri her seferinde uykuya dalarak geçiştirmekte bulmuştu…
Ama bu iflah olmaz belirli simalar boşa konuştuklarını fark edip çareyi, sayın bakanın rüya alemine girerek dikte ettirme başarısını da göstermişlerdi..
Bu eylemlerinde ne denli başarılı olduklarını , Atilla Koç’un kürsüye çıktığında döktürdüğü konuşmalarını duyunca aslında uykuda uyumadığına..!! hayretle şahit olmuşlardı...
Sayın Koç, kamuoyunda “uyuyan bakan” sıfatı ile anıldığından kimse onun ne kadar büyük bir hatip, ne kadar pragmatik bir zekaya sahip ve akıllı bir politikacı olduğunu bir türlü kavrayamamışlardı....
Hele sancılı bir mücadele sonucu tüm baskılara rağmen ödün vermeyen dik duruşu ile , ilan edilmesini sağladığı “Bodrum Yarımadası Kültür Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” projesinin Bodrum Ticaret Odasında yapılan toplantısında bu projeye muhalefet eden kesimlerin temsilcilerinin ipe sapa gelmez eleştirilerine on yedi dakika süren bir konuşmayla verdiği yanıt ve benzetmeler her kesin ağzını açık bırakmaya yetmişti…
Aslında gittiği seyahatlerde otel misafiri olmaktan öte Turizm olgusu ile uzaktan yakından ilgisi olmamasına rağmen , bakanlığındaki teknokratlarına güvenerek onların önlerini açması , çalışma alanlarına müdahale etmemesi ve politik iltimaslara pabuç bırakmayan duruşunun sinerjisi ile o dönem yapılanlar, Türk turizm tarihinde bir gün mutlaka konuşulacak ve anılacaktır…
Hepsini bir tarafa bırakın, Cumhuriyet tarihinde ilk kez 2007 yılında “Türkiye Turizm Stratejisi 2023”ve “2007-2023 Eylem Planı” onun döneminde hazırlanmış ve bu kapsamda Anadolu da onlarca “Turizm Bölgeleri” ilan edilmişti…
Bu eylem planı sonrasında, her ne kadar bakanlığın tozlu raflarına kaldırıldı ise de en azından Türk turizminin stratejik bir eylem planının var olduğunun bilinmesi bile Sezar’ın hakkının Sezar’a verilmesini sağlayacaktır…
Kısaca bu dönem ön yargı ile düşünülen kara bulutlar ile hiç de bağdaşmayan bir Atilla Koç bakanlığı olarak tarihe geçecektir…
2007 seçimleri sonrası Atilla Koç’dan alınan Bakanlık koltuğu , sosyal demokrat gelenekten olup ancak bu kez parlamentoya AKP listelerinden giren Ertuğrul Günay’a verilmesi sektör içinde kısa sürecek bir sevinç hatta büyük bir umut la karşılanmıştı…
Ancak hep pozitif bir yapıya sahip olan bu garip sektörde zamanla “sevinç” hiç eksilmedi ama günler geçtikçe “umut” kaybolmaya başladı.
Tüm beklentilere rağmen , üç yılı aşkın bir süredir bu koltukta oturan , Sayın Ertuğrul Günay döneminin son birkaç ayı dışında turizm ile pek fazla haşır neşir olmadığı , bu süre içerisinde daha çok bakanlığının “kültür” ayağında dolaştığı , yadsınamayacak bir gerçek olarak yazıldı turizm tarihine ..
Bir an için düşünecek olursak , sosyal demokrat gelenekten gelen bir bakanın sahip olduğu gücün en önemli ayağını es geçip daha çok durumu idare eden “su, sabun” olgusu ile politika üreterek altın üç yılı geçiştirmesinin ne anlama geldiğini bir türlü kestiremedik…
Geriye dönüp baktığınızda, önceki dönemlerden fark yaratacak olumlu bir tablo göremediğiniz gibi tam tersi, sektörün yıllarca haklı olarak mücadele vererek sağladığı , KDV oranının Yüzde Sekize düşürülmesi ile hükümet hakkında sağlanan pozitif düşüncenin yaygınlaştığı bir dönemde ,kazanılmış bu önemli hakkı nasıl olup da ve de sezonun ortasında bir oldu bitti ile tekrar Yüzde On Sekiz’ lere çıkarıldığı ve bakanlığın bu noktadaki cılız duruşu ,sektörü yalnız bırakışı unutulmayacaklar arasındadır..
Turizmin vazgeçilemez olgusu olan eğlence kavramını yerle bir eden gürültü 23.59 yönetmeliği ve yine bakanlığın duruşu..!!! unutulur’mu?
Turizmin “her şey dahil” mantığı ile yaygınlaştığı bir sektörde, çıkarılan “İçki Ve Tütün Piyasası Yönetmelikleri”, içindeki anlamsız ucube kararlar…
Neredeyse içki maliyetleri kadar rakamlarla alınan Özel Tüketim Vergileri ile katlanan içki fiyatlarının getirdiği olumsuz tablo, özellikle Akdeniz çanağındaki rekabette sektörün içine itildiği kaos ve tüm bu aşamalarda bakanlığın pozisyon alamaması unutulmayanlar listesine girmezmi…?
Bu muhteşem coğrafyanın nimetlerini keşfederek gelen yabancı ve yerli Turizm yatırım ve yatırımcılarına karşı bir takım malum çevrelerce sergilenen dirence, yatırımların durdurulmasına ve yatırımcının “lanet olsun” diyerek çekilmesine sessiz kalınması,gerekli desteğin verilememesi ve..daha niceleri..hep bu dönemde değimliydi?
Hep bunlar acaba iktidardaki AKP hükümeti turizm’e uzak mı duruyor sorularını akla getirmiyor muydu?
Hem de sosyal demokrat gelenek den gelen bir bakan döneminde..
İncelediğimiz son dönemde ard arda gelen bu olumsuz gelişmelerin sebebinin, hükümet baskısı mı? yoksa sayın bakanın beceri fonksiyonlarının yüksekliği bilinmesine karşın, beyninin arkasındaki acabalar dan kaynaklanan , hükümet içerisinde turizme karşı olan kesimlerle ters düşmemek endişeleri ile frene bastığımı idi bir türlü anlayamadık….bilemedik,
Turizmde başarılı bir dönem yaratması mı Sayın Atilla Koç’a o koltuk tekrar verilmemiş idi..?
Sayın Günay’a al bu bakanlığı ama daha çok “kültür” koltuğunda otur diğer tarafı fazlaca kurcalama mı ? demişlerdi….
Şimdi Turizm sektörü için bu kadar rahatsız edici ve can alıcı kararlar alınırken biz turizmcilerin akıllarından bu soru işaretlerinin geçmesi anormal’miydi..?
Biz her şeye rağmen böyle olmadığını umut etmek istiyoruz..
Biz , turizmciler politize olamayız,
Biz bu çok önemli mesleğe ve sektörel gelişime , hangi gelenekten gelirse gelsin, liberal,muhafazakar veya sol görüşlü olsun bu davaya harç koyan bir tuğla boyu yükselten herkesin, önünde saygıyla eğiliriz…
Biz sadece ,sekiz yıldır hizmet veren T.C hükümeti içerisinde yürekleri ülke sevgisi ile dolu bir çok insanın mevcudiyetini ve de Turizmin “ahlak olgusu ”ile bağdaştırılamayacak kadar yüksek değerlere sahip ekonominin lokomotifi ve yegane kurtuluşumuz olduğunu bilen insanların varlığını bilmek istiyoruz…
Yeni dönemde göreve gelecek her kim olursa olsun, Turizmimizi “ doğru teşhisle..!! ” bir devlet politikası çerçevesine oturtup, dünya üzerinde layık olduğu yere taşıyacak iktidarı hayal ediyor ve özlüyoruz…
Serdar Karcılıoğlu
Bu Makale 29.04.2011 - 11:48:32 tarihinde eklendi.