Otelcilik nereden koşuyor?
Uzunca bir zamandır ele almayı, nedenlerini araştırmayı düşünüyordum ama, son zamanlarda bu konu öylesine derinlik kazandı ki bir tespit yapma zamanı geldiğine karar verdim...
Otel işletmeciliğinde, yatırımcı ile profesyonel yönetici arasındaki kan uyuşmazlığından, derin uçurumdan bahsediyorum.
O zamanların turizmde ekolü olan TMGT rehber kursu ile başlayıp Sirkeci de ki otellerin her kademesindeki çalışmalarla devam eden ve buralara kadar gelen meslek hayatımda Türkiye deki otel işletmeciliği kavramını iki dönem olarak tarif edebiliyorum.
Birincisi, yetmişli yılların yoğun kültür turlarına hizmet veren benim Anadolu insanımın işlettiği kasaba, şehir otelleri ile hani o balıkçı köylerinde evlerin damlarında bile misafir ağırlanan pansiyonlar vardı ya, ne yalan söyleyeyim mesleğe, meslektaşlığa, bilgiye, tecrübeye saygı ve hizmet anlayışı bir başkaydı...
İşte bu ülkede turizmi, otelciliği o insanlar yazmıştı...
İkinci dönem ise, seksenli yılların ortalarında başlatılan turizm hamlesine paralel olarak gelişen dev tesisler, zincirler, markalar ile günümüze dek uzanan ve halen devam etmekte...
Tabii ki o dönemle bu dönem sosyolojik, psikolojik ve teknolojik değişimler açısından farklı dönemlerdi ama turizm başladığı günden itibaren dünyada farklı olmayan tek şey otel işletmeciliği kurallarının değişmediği idi...
Otelcilik dünyanın her yerinde işletim kuralları ve literatürü belirlenmiş bir çerçeve içerisine alınmış yegane meslektir...
Senfoni orkestrası gibidir, nasıl ki yüzlerce enstrüman içerisindeki herhangi biri notaya “do” yerine “si” basınca müziğin ritmi alt üst olursa otelcilikte de en küçük bir çatlak ses sistemi alt üst edebilir...
Çok küçük sayılabilecek sistem sapmaları olsa da içerisinde fizik, kimya psikoloji, mekanik, gastronomi, ve dahasını barındıran bir bilim dalıdır.
İşte yukarıda bahsettiğim kan uyuşmazlığı tamda bu noktada başlıyor...
Bir tarafta, bu bilim dalının eğitimini almış ama yetmemiş, saçlarını bu meslek uğruna ağartacak kadar uzun yıllara sari tecrübe edinmiş, kısaca işin mutfağından sürtüne sürtüne gelmiş profesyoneller...
Diğer tarafta, “ben dünyayı sık gezen birisiyim, onlarca otelde kaldım bu işi de iyi bilir ve yapabilirim” cümleleri ile başlayan mantık yanılması sonucu bu mesleğe soyunan ve milyonlarca dolar akıtan yatırımcımız.
Hal böyle iken, 2001 yılında kurulmuş otel yöneticilerini bir çatı altına toplayan bir derneğin başkanı olarak özellikle geçmiş bu uzun dönemde edindiğim en önemli tespit, her iki tarafında “Mutsuz” olduğudur...
Özellikle buna bağlı olarak otel üst düzey yöneticileri arasındaki “turnover” akıl almaz boyutlardadır...
Gün geçmiyor ki bir sezonda iki hatta üç genel müdür değişikliği yapmış otele rastlanmasın...
Bu kaotik ortam niçin yaşanmaktadır?
Sorun şurada başlamaktadır; Bir hastane, bir eczane, bir emlak ofisi hatta bir marangozhane bile açarken o yatırımı yapandan çalışacaklarının ve yöneticisinin ehliyetleri istenirken, Ülke imajının en önemli göstergelerinden birisi, hatta aynası olan otel işletmesi yatırımcısından böyle bir yönetim profilinin aranmamasıdır...
Hal böyle olunca o bilim dalının bilgi ve deneyimleri ile donanımlı profesyonelin, bilimsel işletim anlayışı ile deneme yanılma metoduna bağlı olarak mantık yürüterek dikte ettirilmek istenen işletme anlayışı, doğal olarak taraflar arasında çatışmaya dönüşmektedir.
Çatışmanın tabii sonucu, her başlangıçta umutla başlayan ancak bir sonra gelecek ile de değişmeyecek olan, kısır döngü ile mevcut Genel Müdüre yol gözükmektedir...
Yatırımcı bu işin vazgeçilmezidir.
Onlar özellikle Ülkemiz turizminin cengaverleridir, hele son zamanlarda, sadece ellerini değil gövdelerini de bu taşın altına koymuş baş tacımızdırlar...
Ama bu başka bir şey, soyundukları “bilim dalının” uygulama sistemi başka bir şeydir...
Oysa ki bu işin doğasında “ekmeği fırıncıya yaptırmak” vardır...
Ancak fırıncının seçimi de önemlidir, nasıl ki bir Ordu’da Teğmenlikten Albay lığa terfi edilemiyorsa, otel işletmeciliği için yapılabilecek en büyük stratejik hata “ucuz iş gücü” adına o mevki ye henüz hazır olmayan kişilerin oturtulması veya ahbap, akraba ilişkileridir...
Bu işe fantezilerini tatmin etmek amacıyla girmemiş, bilinçli ve yaptığı yatırımın normal standart süreleri içerisinde geri dönüşünü düşünen başarılı yatırımcı, otelinin gidişatını, hazırlık döneminde her türlü irdelemenin yapılarak sonuçlandırıldığı “Operasyon Bütçesi” ile takip eder...
Bu aşamada odalardaki buklet malzemelerinden, genel temizlik ve havuz kimyasallarına, elektrik, su, gaz, vs. tüketiminden etine, sütüne, meyvesine sebzesine, şekerinden, tuzuna kadar ve daha onlarca ince detaylardan oluşan operasyonel “cost” ların otelin işletim konsepti ve bölgesel şartlar çerçevesinde “kuralları bilinen kişi başı tüketim standartlarına” göre tespit edilebilmesi önemlidir...
Ayrıca tesisin gelir kontrolü açısından satış ve pazarlama teknikleri, ülkelere ve tur operatörlerinin performansları dikkate alınarak belirlenmiş fiyat politikaları, esnek satış sistemine bağlı olarak yapılabilecek overbook kontenjanlar, işletim esnasında tesisin başa baş noktası aralığında anlık fiyat stratejilerinin uygulanıp uygulanamadığını ancak bilgi ve tecrübe belirler...
Bu noktada oto kontrolü sağlamak açısından en uygun hareket bir danışman kullanılması olacaktır... Yapılan yatırımın miktarı ve geri dönüş performansı açısından bu tür gider kalemleri yatırımcıyı hiç bir şekilde ürkütmemelidir...
Unutulmamalıdır ki “insan odaklı” bir meslek olan otelcilikte, bilime ve bilgiye dayalı tecrübeye verilen her kuruş elektrik, yol, su olarak geri dönecektir... Biz buna “repeat guest” diyoruz...
Siz şimdi tüm bu bilimsel veriler ve gerçekler varken ve de bu işin tekniğini yalamış yutmuş profesyonellere, ne getirip ne götüreceğini bilmeden, önceden kavgası yapılıp kabul edilmiş “bütçeyi” de bir tarafa iterek, onu al... bunu alma... onu koy... bunu koyma... müdahalelerinde bulunursanız.
Aslında sizin ve yatırımınızın en önemli kilometre taşlarından birisi olan yöneticinize, içerideki misafir sayısına göre ve gerekli süzgeçlerden geçerek ihtiyaç duyulan alımların miktar ve boyutları ile uğraşarak “ne gerek vardı” argümanı içerisinde fırça atmaya kalkarsanız bu davranış binilen dalın kesilmesinden başka bir şey olmayacaktır...
Hani bu neye benzer biliyor musunuz?
Bu, bilinçsizce yönetilen bir tesiste asla göremedikleri yırtıklardan banknotlar uçuşurken, tuvaletin yirmi beş watt lambasının niye yandığı sendromu ile tasarruf önlemi aldığını sanmak saflığından başkaca bir şey değildir...
Ve ne yazık ki sektörde bu film sürekli başa sarılarak aynen böyle oynanmaktadır...
İşte her iki tarafın da “Mutsuzluğu”nun kısa metraj filmi ve anlatımı budur...
Çözüm mü? Çok Basit…
Turizm Bakanlığı, yatırım projesinin ekine; eğitim, sertifikasyon ve deneyim profilinin gösterildiği, yönetim kademesinin sözleşmelerini de ister….bu iş çözülür…
Sevgilerimle.
Çok Önemli Not: Detay çözüm ve “her profesyonel doğru adam mıdır?” sorusuna cevap arayanlar için; Derneğimiz BOYD’ un 2008 yılında hazırlayıp kitap haline getirerek Kültür ve Turizm Bakanlığı’na resmi olarak sunduğu, “KONAKLAMA SEKTÖRÜNDE GÖREV YAPAN TEPE YÖNETİCİLERİN ÜNVANLARININ KORUNMASI, NİTELİK SORUNU VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ” isimli projesini Bakanlığın tozlu rafları arasından indirterek veya
www.boydbodrum.org.tr adresinde inceleyebilirler…
Bu Makale 19.08.2013 - 15:14:53 tarihinde eklendi.