Birçoğunuzun muhtemelen bildiği gibi, 1995 yılında Royal Caribbean Cruise Line (gemi firması), turistik gemilerin uğrak noktası olarak kullanılabilecek mükemmel bir tropik adayı sıfırdan yarattı, aslında inşa etti desek yeridir.
Bu adaya Cococay (Royal Caribbean) adı verildi, Google haritada da böyle karşınıza çıkıyor. Söz konusu ada, otantik haliyle aslında Bahamalar'ın Berry Takım Adaları'ndaki en büyük adalardan biriydi. O zamanlar adı Little Stirrup Cay olarak bilinmekteydi. Ancak sonra insan elinin değmesiyle, Cococay olarak makyajlandı, özel bir tatil beldesi olarak yeniden doğdu.
Royal Caribbean International tarafından gemi yolcuları için özel bir ada olarak kullanılması amacıyla dönüştürüldü. Kalıplaşmış beklentileri karşılamak maksadıyla paketlenen bir eğlence merkezi haline getirildi. Ada, önemli bir geliştirme programından geçti ve bu program kapsamında gemi iskeleleri, limanlar ve Royal Caribbean'in gemilerini ağırlamak için tesisler eklendi. 140 dönümden fazla bir alanı kaplayan ada, gemi yolcusu için beklentileri karşılayan yapay bir güzergâh olarak özelleştirildi. Cococay'da ziyaret edilebilecek birçok yer bulunmakta. Örneğin, dalış meraklıları için limanın yanında batırılmış üç yüz yıllık bir gemi, plajın yanında yerli dükkanlar, rustik binalar, su oyunları, yüzme, güneşlenme, şnorkelli yüzme, tüplü dalış ve daha fazlasını içeren çeşitli aktiviteler mevcut. Tam bir proje adası olan Cococay, büyük bir başarı olarak kabul edilmekte. Turistlere adanan bu ada, her eğlence beklentisini karşılamak üzere tasarlanmış.
Nassau'nun yaklaşık 88 kilometre kuzeyinde yer alan bu ada, beyaz kumlu plajları, berrak suları ve bol deniz yaşamı ile tanınırken, adanın diğer tarafında bu turistlerin yaratmış oldukları atıkların yığıldığı çöplük ne yazık ki pek bilinmemektedir.
Turizm endüstrisindeki bazı gelişmeler üzerine, Cococay gibi turistik mekanların otantikliği hakkındaki tartışmaları yeniden alevlendirdi. Bir şirket sözcüsü, seçkin seyahat dergisi Condé Nast Traveler'dan bir gazeteciye verdiği röportajda, bu sahte adayı Disney kasabaları ve Japon kapalı okyanus plajları gibi diğer turistik mekanlarla birlikte "Üretilmiş Tatiller: Sentetik Seyahatin Cesur Yeni Dünyası" başlığı altında pazarlamakta. Ancak bu ne kadar doğru?
Birçok turist, seyahat tasarımcısı ve seyahat sever, otantik ve kültürel değeri yüksek kaliteli seyahatin faydalarını anlayamayan veya karşılayamayan, karşı zihniyet ile mücadelede bulunmakta. Otantik ve sahte arasındaki ayrım, modern dünyanın karakteristik özelliklerinden biri ve mücadelesi sürekli olarak farklı ideolojik veya ekonomik amaçlar için keskin hatları yeniden belirlemekte.
Cococay, Royal Caribbean Cruise Line tarafından inşa edilen, üretilmiş turistik bir gemi uğrak noktası. Oysa otantik ve sahte arasında turizmi ayırt etmek gerekir. Bazıları sahte turizmi çağdaş turizmin itici gücü olduğunu savunuyor, ancak bu çok genelleştirilmiş bir ifade. Turizmin gerçek tanımlamaları içerisinde otantiklik en belirgin değer ancak yapay seyahatin bunun yerini alabileceği iddiaları da küçümsenmeyecek kadar çok. Otantiklik hakkındaki tartışmalar asla bitmiyor, herkes neyin otantik olduğunu tartışma konusu haline getiriyor. Peki ya sahte seyahat veya bu örnekteki gibi, ya sentetik ada?
Yapılan pek çok tatil köyüne bakarsak, öncelikle su (deniz) doğal olmalı, ama kum ithal olabilir, Maldivler’den getirtilebilir. Bu ayrı bir özellik ve ayrıcalık gibi pazarlanabilir. Gerçek bir uçak enkazı taşınıp şnorkel turizmi için tesise yakın bir yerde batırılabilir, sözde otantik bir yapay atmosfer sağlanabilir. Bu tür yerlere gelip konan uluslararası firmalar, yerli halk çalıştırıyoruz diye övünebilir oysa tüm yönetim farklı bir kapitalist zihniyet üzerine kurgulanmıştır. Ne yazık ki tüketim odaklı olmaya yönlendirilen turistler de bu havuçları yiyorlar, hatta daha da doğrusu bu savaşın göbeğine çekiliyorlar. Şu an yapay ağustos böceği sesleri dinlenebilen oteller var, ama bu sesten çok rahatsız olursanız isterseniz odanızdan bir kontrol tuşu ile bu sesi kapatabilirsiniz.
Otantiklikle ilgili tartışmalar bize, tüm tüketim biçimleri gibi turizmin de her zaman çok fazla, çok az, iyi veya kötü, yanlış veya doğru gibi ahlaki ayrımlar içerdiğini hatırlatır. Ve çoğu zaman, diğer turistlerle nasıl ilişki kurduğumuz; onları görmezden gelme, onlarla alay etme, onlara hayran olma, onları taklit etme, onlarla yarışa girme ve kendimizi onlardan uzaklaştırma konusundaki tartışmanın merkezine bizleri taşır. Otantik veya yapay seyahat severler didişmesi de denebilir buna.
Modern turizmin uzun tarihinde bir unsur her zaman odakta olmuştur. Diğer turistlerin gittikleri yerler veya piyasanın turistleri yönlendirdikleri güzergahlar. Diğer bir ifadeyle ana turistik cazibe, turistlerin olduğu yerde olma eğilimi. Ne de olsa diğer gezginleri gözlemlemek ve onlar hakkında yorum yapmak için çok zaman ve enerji harcıyoruz. Buluşma yerlerinde amatör tatil sosyologları oluyoruz. Akşam, gözlemlerimizi arkadaşlarımızla paylaşıyoruz: "Şu çifti gördünüz mü, nasıl dolaştılar? O grup gerçekten..." Bu alışkanlık, özellikle belirsiz ve değişken bir sosyal kategori oluşturan orta sınıflar arasında güçlü bir unsur.
Yazımın girizgahında sentetik-yapay seyahati olabildiğince berrak bir şekilde izah etmeye çalıştım. İsterseniz biraz da otantik seyahat terimine değinelim. Otantik turizm, bir yeri turizm filtreleri olmadan gerçekten olduğu gibi deneyimlemeyi amaçlayan bir seyahat şeklidir. Yerel kültür ve insanlarla bağlantı kurmak ve onların yaşam tarzlarını öğrenmekle ilgilidir. Otantik seyahat zorlayıcı olabilir, ama aynı zamanda tatminkardır. Otantik seyahat gezgin ruhlara çeltik atar ve anıları ölümsüzleştirir.
Otantik seyahat, araştırmayı, yerel halkla teması, alışılmışın dışına çıkmayı, sorumlu ve saygılı olmayı içerir. Bu seyahat tarzı, gitmeden önce, ziyaret edeceğiniz yer hakkında mümkün olduğunca çok şey öğrenmeyi, kültürü ve gelenekleri anlamanıza ve seyahatinizden en iyi şekilde yararlanmanıza, sadece turist tuzaklarını ziyaret etmemenizi, yerel mahallelere çıkmanızı ve gizli kalmış cevherleri keşfetmenizi destekler. Söz konusu tarz, dünya hakkında bilgi edinmenin ve farklı kültürlerden insanlarla bağlantı kurmanın harika bir yolu. Asla unutamayacağınız bir deneyim ama emek isteyen bir unsurdur, kolaya kaçmaz.
İşte burada keskinleşen bir ayrım doğar, otantik ve yapay seyahat seven turistler. Malum turist kelimesi bile bazılarına çok itici gelmekte. Turist olarak görülmekten çekinen bir turist kavramı Fransa'da 1970'lerde ortaya çıktı ve o zamandan beri bu gerginlik sürüyor. Oysa gezen kişi turisttir. Fransız antropolog Jean-Didier Urbain'in “L'Idiot au Voyage” (Seyahat Aptalı) adlı kitabında bahsettiği üzere turistlerin genellikle yanlış anlaşıldığını ve haksız yere eleştirildiğini savunuyor. Turizm, geniş bir motivasyon yelpazesine sahip, karmaşık bir olgu ve hem olumlu hem de olumsuz olabilir.
Turizmin sosyal ve kültürel yönlerini analiz edersek. Turistlerin genellikle kültürel açıdan yetersiz ve yüzeysel olarak görüldüğü ancak bunun bir stereotip olduğu aşikardır. Zira turizm, insanların diğer kültürleri öğrenmeleri ve ufuklarını genişletmeleri için bir yol olabileceğini asla unutmamalıyız.
Bazı gezginler her zaman kendilerini diğerlerinden, “turistlerden” ayırma ihtiyacı duymuşlardır. Bireylerin sınıflandırılması, dünyamızın çeşitli sosyal düzeylerini yansıtır. Bu, daha önce tartışıldığı gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. 19. yüzyılda ortaya çıkan orta sınıf, kendilerini sıradan halktan ve yerleşik aristokrasiden ayırmayı amaçladı. Akademi ve mesleklerden elde edilen kültürel sermayeye sahip olanlar, ticaretten elde edilen inanılmaz ekonomik zenginliğe sahip olanlar ve genellikle alay konusu olan küçük burjuvazi arasında gerilimler bu dönemlerden yükseldi.
Bu tarihsel gerilimler, gelişen metaforlarla temsil edilen farklı biçimlerde de olsa, çağdaş toplumda varlığını sürdürdü ve hala da sürdürmekte. Bunlar ulusal klişeler, nesiller arası çatışmalar veya çatışan yaşam tarzları olarak şekillenebilir, ancak sosyal sınıfı ifade eden dil her zaman mevcut.
Bir de üçüncü ve yeni bir kategori var, "post-turistler" olarak adlandırılan. Misyonlarından artık sıkılıp bunu bir kenara iten ve diğer turistlerle birlikte olmaya karar veren bir kitle. Ancak her zaman ironik bir mesafeyle reforme edilmiş turizm karşıtları olarak tanımlanabilecek kişilerdir bunlar. Tamamen sahte olduğunu bilseler de yine de Disneyland'da eğlenelim diyenler! Yani sentetik seyahati destekleyenler. İste bunlara Turistus vulgaris denir. Turistus vulgaris, "sıradan turist" anlamına gelen Latince bir terimdir. Yüzeysel, kültürden yoksun ve seyahatin yalnızca maddi yönleriyle ilgilenen turistleri tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu terim yine ilk defa Jean-Didier Urbain tarafından gündeme taşınmıştır.
Turistus vulgaris modern kitle turizmi endüstrisinin bir ürünü. Kitle turizmi endüstrisinin, önceden paketlenmiş deneyimleri tüketmeye istekli ve yerel kültürü öğrenmekle ilgilenmeyen turistler için bir talep yarattığı aşikâr. Bu terim turizmin karmaşık ve çok yönlü bir fenomen olabileceğini ve tek tip turist olmadığını hepimize hatırlatır. Özünde Turistus vulgaris işlevleri ötekileştirme olduğundan, sürekli renk, biçim ve içerik değiştiren simgesel bir kütledir.
Tatilleriniz, yüzeysel olup, olmadığınızı gösteren en önemli unsurlardır. Ucuz zevklere kendinizi kaptırır, pejmürde hediyelik eşyalar alırsınız, sizi kısıtlayan bir kurgu yoktur; fazla yersiniz, fazla içersiniz ve fazla harcarsınız zira her şeyi tüketme mantığı sizleri sarmalar. Veya tüm gün plajda yatarsınız, havuzun etrafında takılırsınız ve sürekli yiyip içersiniz, ne de olsa her şey ultra (ebartı boyutunda) dahildir. Ya da yeni şeyler deneyimlemek, zihninizi genişletmek, tarihi ya da kültürleri anlamak istersiniz. Gerçek ve otantik olanı ararsınız. Her koşulda her turist, seyahatinde normal hayatından daha müreffeh bir hayat yaşamayı amaçlar.
Benim için seyahat etmek olabildiğince yapay parklardan, adalardan uzak durmak. Anlayacağınız tam bir anti Turistus vulgaris olarak kendimi tanımlayabilirim. Aşırı sömürülen bir turizm bölgesinde, dinlenmek, oturmak ve rahat bir hayatın meyvelerinin tadını çıkarmak için seyahat etmek oldukça anlamsız geliyor bana. Benim için bu ölü bir deneyim denebilir. Oysa seyahatin anlamı, değeri olabildiğince özgür, sınırsız, organik ve engelsiz olmasıdır.
Son zamanlarda şu soru çok sorulmaya başlandı: Sentetik mi, yoksa otantik mi turistim?
Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.
www.turizmguncel.com internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, video ve fotoğrafların her türlü hakkı Turizm Güncel A.Ş.’ye aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez.
Copyright © 2018 - Tüm hakları saklıdır. Turizm Güncel
Tasarım & Yazılım Altyapısı DataNet Bilgi Teknolojileri