Nükleer santral ve mağara
Antalya’nın son durağı Yakacık’ı geçiyor ve Mersin İl sınırı Anıtlı üzerinden Anamur’ doğru yol alıyoruz.Yol bir felaket,yer yer iş makinaları dağları tepeleri indiriyor,tüneller kazılıyor,trafik zaman zaman kesiliyor.
Tehlikeli, virajlı ve bazı bölümlerinde tek şeritten güçlükle ilerlediğimiz yollarda, yapılacak daha çok iş var. Bu yollar turizm sezonuna yetişmeyeceği gibi, yapım çalışmaları 1-2 yıl daha sürebilir. Yolun trafiğe açılmasını beklerken, dağda hayatından memnun bir keçi çobanıyla karşılaştım. Yeşil kartı varmış, devletten 3 ayda bir 450 lira yoksulluk maaşı alıyormuş. Yetiştirdiği keçinin fiyatını sordum, iki yavrulu bir keçiye 800 lira istedi. Keçilere şöyle bir baktım, ormandaki ağaçların filizlerini yiyorlardı. Hemen altındaki tabelada ise şöyle yazıyordu:
Yeşili koru..Orman Bakanlığı..
Mamure kalesini geçtik, Silifke’ye doğru giderken Akkuyu Nükleer Santrali tabelasıyla karşılaştık. Sola yukarı doğru muhteşem bir ormanı izleyerek, santralin kale gibi korunan kapısına geldik. Güvenlikçiler bizi içeri sokmadılar, fotoğraf çektirmediler, bir kelime bile bilgi vermediler ve hemen oradan uzaklaşmamızı istediler. Sanki düşman topraklarındaydık, sanki çok gizli bir askeri tesise girmek istiyorduk.
Yapacak bir şey yoktu. Çevreyi gezip, mahvedilecek doğayı görüp, orman ve o muhteşem sahili bir vatansever olarak üzüntü ve çok büyük bir acıyla seyrettim. Bu doğa faciasına izin verenleri affetmem mümkün değil. Türkiye’nin enerjiye çok ihtiyacı var, biliyorum ama bunu doğayı tahrip etmeden de yapabiliriz. Bunun yolları vardır mutlaka. Niçin fotoğraf kadar güzel, tablo kadar mükemmel yerleri elden çıkarıyoruz ki?
Nükleer santralin fayda yada zararları hakkında ahkam kesemem. Ancak bildiğim, Ukrayna’daki Çernobil ve Japonya’daki Fukuşima faciaları, yarattığı nükleer sızıntı ve radyoaktif serpinti ile binlerce insanın ölümüne, yüzbinlerce kişinin sakat kalmasına sebep olmuştu. Milyonlarca kişinin hala kanserle boğuşması ise işin cabası.. Dünya artık nükleer yatırımlardan kaçarken, yeni projeleri durdururken, bizim buna dört elle sarılmamızın sebebini bir türlü anlıyamıyorum.
Büyükeceli köyündeki 4 reaktörlü santrali, Rus Rosatom şirketi yapıp işletecek. Burada üretilecek elektrik, 15 yıl alım garantisiyle Türkiye’ye satılacak. 20 milyar dolara mal olacak ve 7,5 milyar dolarlık bölümü Türk şirketlerince karşılanacak santralin inşaatına, ÇED raporları Çevre Bakanlığınca henüz onaylanmadığı için başlanamıyor ama köyden aldığımız bilgilere göre, emniyet yolları yapılıyor ve taş ihtiyacı için taşocağı çalıştırılıyormuş. İnşaatın resmen 2016’da başlaması ve 2020’de bitmesi gerekiyor.
Santral biter ve faaliyete geçerse, atıkları ne olacak, nereye dökülecek? Bunun cevabını verecek tek kişi yok ortalıkta. Ancak dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri hala kulaklarımda: -Santraldan korkmayın.Patlayacaksa evinizdeki tüpgaz da patlar.
Orman ve denizden oluşan bir tabiat harikasını mahvederek, tam bir doğa faciasına sebep olacağımız Akkuyu’dan kaçarcasına uzaklaşıyorum. Keşke görmeseydim burayı, hani cinayette öldürülecek bir insanı, mermi patlamadan birkaç dakika önce görürsünüz ya, işte böyle tuhaf bir duygu yaşadım orada.
10-15 kilometre sonra Aydıncık İlçesi’ne geldim ve sağa doğru saptıktan sonra, dünyanın sayılı mağaralarından biri olan’’Aynalıgöl Gilindire Mağarası’’na ulaştım. Dünya şahaseri bir yer burası. Denizden 45 metre yüksekteki bir yamaçta bulunan bu fosil mağara, 450 metre kadar giden yatay galerilerle büyük boyutlu bir göle ulaşıyor. Demir merdivenlerle ve büyük zahmetlerle inilen bu mağaradaki sarkıt, dikit, sütun, mağara incisi, bayrak traverten ve duş başlığı gibi oluşumlar, görülmeye değer doğrusu.
Denizin altında, deniz seviyesinin çok derininde göl olur mu? Gelin burayı gezin, olduğunu göreceksiniz. Bir de, iki bakanlığın yıllardır süren kayıkçı kavgasının verdiği zarara tanık olacaksınız. Turizm Bakanlığı burası benim diyor, Orman Bakanlığı ise kendisine ait olduğunu söylüyor. Bu yüzden aşağı inilecek bir asansör yapılamamış, merdivenler boyanamadığı için çürümeye yüz tutmuş, böylece bir dünya şahaseri kaderine terk edilmiş. Olacak iş değil ama biz de oluyor işte. Başka ülkede olsa, 20 dolara girebileceğiniz böyle bir mağara, bizde imza ve TC kimlik numarası karşılığı bedava geziliyor. Personelin ikisi Kültür, beşi Orman Bakanlığına ait. İki bakanlık bir türlü anlaşamayınca, personel de ne yapacağını şaşırmış. Yolunuz Silifke’ye düşerse, bu Aynalıgöl doğa şahaserini görmeden geçmeyiniz.
Bu Makale 08.07.2015 - 10:59:33 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
Artık turizmde battı balık yan gider demeye ramak kaldı Sn.Pulak. Son turizm Bakanımızın Çukurova yöresinde, hem Mersindeki yeni yatırım alanları, hem de Yeni havalimanı bile son iki yıldır somut yol alınamadığından, Sürdürülebilir turizm yönünden terazinin kefesini de Enerjiye kaydırmak, artık işten bile değildir? Böylece 2020 itibariyle fosil mağaramızın da nükleer atık deposu haline getirilmesine bile kenimizi hazırlasak yeridir. Ne dersiniz..?