Zekeriya Şen

Necdet Sakaoğlu: Usta bir tarihçinin kalıcı mirası ve zaman içindeki yolculuğu

Necdet Sakaoğlu: Usta bir tarihçinin kalıcı mirası ve zaman içindeki yolculuğu

Sivas'ın Divriği ilçesinde 1939 yılında doğan, bir söz terzisi, tarihin merak uyandıran ama fazla sokulmayan köşelerini kurcalayan araştırmacı Necdet Sakaoğlu aramızdan ayrıldı. Son yolculuğuna giderken son durağında bizlere sayısız paha biçilmez eserler bıraktı. Okumamız, öğrenmemiz, araştırmamız, sahiplenmemiz için ve en önemlisi paylaşmamız için.

Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı’nın öncülüğünde hocamızı 30 Eylül 2024 akşamı anma imkanı yakaladık ve tekrar her şeyi anımsadık…

Öğretmen Okulu ve kısa bir öğretmenlikten sonra İstanbul Çapa Eğitim Enstitütüsü Edebiyat Bölümü’nden mezun olan Necdet Sakaoğlu mirası, salt tarih biliminin ötesine geçerek, insan bilinci ile zamanın dokusu arasındaki derin etkileşimi somutlaştırdı. Entelektüel merakın gücünün bir kanıtı olan çalışmalarıyla bizi tarihsel anlayışın doğası üzerine düşünmeye davet etti. Osmanlı İmparatorluğu'nun zengin anlatısını keşfederken, hoca sadece geçmişi aydınlatmakla kalmadı, aynı zamanda bugünümüzü ve geleceğimizi şekillendiren, yaşayan, nefes alan bir varlık olarak tarihle ilişkimizi yeniden gözden geçirmemize meydan okudu.

1963 yılında Amasra ilçesine tarih öğretmeni olarak gelen Hoca, burada 20 yıl öğretmen ve okul müdürü olarak emek verirken tarihe ayrı bir yoğunluk vermeye başladı. Hocanın tarih yazımına yaklaşımı devrimci olmaktan başka bir şey değildi. Tarihin statik bir olgular bütünü değil, geçmiş ile bugün arasında dinamik bir diyalog olduğunu anlamıştı ve hepimizle bunu sürekli paylaştı. Yerel tarih, kent tarihi, Selçuklu tarihi, Osmanlı tarihi ve eğitim tarihi konularındaki çalışmaları ve yazıları, birbiriyle çelişen anlatıların sentezinin insan deneyiminin daha derin bir şekilde anlaşılmasını sağladığı. Necdet Hoca, sultanların ihtişamından gündelik varoluşun nüanslarına kadar Osmanlı yaşamının inceliklerini araştırarak, kendi zamanımızın karmaşıklıklarıyla yankılanan bütünsel bir resim çizdi.

Hocanın çalışmalarının felsefe taşı, tarihsel bilgiyi bilgeliğe dönüştürme becerisinde yatıyordu. Hem akademik titizlik hem de şiirsel bir duyarlılıkla bezenmiş anlatım tarzı, okuyucuları tarihi sadece öğrenmeye değil, onu içgüdüsel olarak deneyimlemeye davet etti. Bu yaklaşımı, geçmişi sabit bir olaylar dizisi olarak değil, bugünkü koşullarımızı aydınlatabilecek bir anlar bütünü olarak gören kavramını yansıtıyordu.

Dahası, hocanın bilgiyi paylaşmaya olan bağlılığı, entelektüel tevazu idealini somutlaştırmaktaydı. Sorulara açıklığı ve diyaloğa girme konusundaki istekliliği, gerçek bilgeliğin bilgi birikiminde değil, sürekli sorgulama ve keşif sürecinde yattığına dair derin bir anlayışı yansıtmaktaydı.

Hoca, Osmanlı mimarisi ve kültürel eserlerini incelerken, tarihsel deneyimin fenomenolojik yönlerine de değinmişti. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası gibi anıtlara ilişkin betimlemeleri, salt olgusal anlatıların ötesine geçerek, algılama ve anlamanın somutlaşmış doğasına ilişkin, okuyucuları bu mekânlarla yaşanmış deneyimler olarak ilişki kurmaya davet etmekteydi.

Hocanın Osmanlı sultanları ve eşlerinin biyografileri üzerine yaptığı çalışma da iktidar, kimlik ve sosyal yapıların doğası hakkında derin sorular ortaya atıyor. Kendine has incelikli tasvirleri basit anlatılara meydan okuyor ve okuyucuları bireysel eylemlilik ile tarihsel güçlerin karmaşık etkileşimini düşünmeye davet ediyordu. Bu yaklaşımı, güç dinamikleri ve tarihsel anlatıların inşası üzerine yaptığı araştırmaları sağlamlaştırıyordu.

Necdet Sakaoğlu'nun çalışmalarının kalıcı etkisi tarihsel bilgi alanının ötesine uzanırken; geçmiş ve bugün arasında bir köprü görevi görür ve bizi insan deneyiminin sürekliliğindeki yerimiz hakkında daha derin, daha felsefi bir tefekküre davet ederdi. Onun mirası bizi tarihe pasif gözlemciler olarak değil, geçmiş, bugün ve gelecekle süregelen bir diyaloğun aktif katılımcıları olarak yaklaşmaya zorladı. Merakımızı bizleri sıkmadan sürekli kamçıladı.

Necdet Hocanın çalışmaları sadece hatırlamanın ötesine geçti; tarihle eleştirel bir şekilde ilgilenmemizi sağlayarak kolektif yolculuğumuz ve önümüzdeki potansiyel yollar hakkında daha derin bir anlayış geliştirmemizi teşvik etti. Ve sürekli bilgiyi paylaşmaya odaklandı, kendisine saklamadı. Bahçesinde bilgiyi filizlendirdi, büyüttü ve hem ortak bir sofraya taşıdı.

Sonuç olarak, hoca yaşamı boyunca yaptığı çalışmalar, felsefi derinlik ve insani empati ile beslendiğinde tarihsel araştırmanın dönüştürücü gücünün bir kanıtı olarak hafızalarımızda yerini aldı Onun mirası bizi bu keşif yolculuğuna devam etmeye davet ederken, tarihi uzak bir alem olarak değil, kendimizi ve dünyamızı anlamamızı şekillendiren yaşayan, nefes alan bir varlık olarak görmeye zorladı.

En önemli katkısı turizm alanına oldu. Gerek kitapları, gerekse Tarih Vakfı’nın İstanbul Ansiklopedisi’ne yazdığı 251 makale yalnızca turizm rehberlerine değil, tüm turizm camiasına yol gösterdi. Topkapı Sarayı, Osmanlı sultanları hala onunla birlikte geziliyor. Divriği Ulu Camisi onunla birlikte turizme kazanıldı.

Bu topraklardan sadece büyük bir tarihçi geçmedi, aynı zamanda insan deneyimini tanımlayan bilgelik ve anlayışın zamansız arayışı hafızalarımıza miras olarak filizlendirildi.

Huzur içinde uyu hocam…

 


Bu Makale 08.10.2024 - 10:06:55 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.