Emir Hepoğlu

Neandertal'den bu yana hedefler

Turizm sektöründe hedefler genelde iki defa konmak zorunda kalır. İlki okul bitmeden hemen önce gerçekleşen stajlar sonrasında yaşanan iyi ya da kötü tecrübelerin ışığında hayat bulur. İkincisi ise bir işletmeye başladıktan sonra hayatın gerçeklerini görülmesinin ve bizzat tecrübe edilmesinin ardından.

Hayatta herkesin bir hedefi var, kariyer, evlilik, aile, çocuk, para, şan, şöhret v.b. Neandertal dedemden, yani insanlık tarihinin başlangıcından bu yana hedeflerimizi doğal içgüdülerimizle hep baş köşeye koymuşuz. Avlanmak, üremek, barınmak ve korunmak başta gelen hedefler olmuş biz insanlar için. Modern dünya insanının hedefleri ise haliyle farklı. Zira 'homosapiens' kendini oldukça geliştirdi. En temel gereksinimlerini hedef olmaktan çıkartıp, rutine bağlamayı başardı ve ardından tekerleği icat edene değin doğanın ona yaşattığı zorlukların öcünü bir bir almaya başladı iyice acısını çıkartarak.
 
Her ne kadar konumuz çevre bilinci olmasa da gönül ister istemez o taraf kayıyor. Asli konumuza geri dönelim biz. Ne diyorduk, hedefler değil mi ? Bir de aklı karışıklarımız var, sürekli hedef değiştirip ya konsantre olamadıklarından ya da belirledikleri hedeflerin realitesinin onlara uymamasından dolayı ömürlerini sonuçlandırılamamış hedeflerin arasında koşarak tüketmekteler. Yazık elbette ama en azından bir çabaları var, zira daha kötüleri de mevcut. Hiç bir şeyi hedeflememeyi hedef olarak benimseyen 'KOALA' misali tembel tenekeler de var aramızda, bunlar da üçüncü tiplemeye girmekte. 
 
MODERN DÜNYA İNSANI VE HEDEFLERİ

Hedefler ile alakalı tespitlerimiz bundan ibaret değil elbette. Ama konuyu asıl merciine getirmek için farklı bir boyuta geçiyoruz şimdi. Hedefler doğal olarak modern dünya insanı için hep var olacak. Hayatta kalmak hep birincil olsa da, ayakta kalmak ikinciliği kimseye kaptırmak istemeyecek. Ayakta kalmanın açılımını ise, dış etkenlere karşı kuvvetli durarak belirlenen hedefler doğrultusunda ilerlemek ve mücadeleyi hafif sıyrıklarla atlatmaya çalışarak sancağı Ulubatlı Hasan misali surlara dikmek olarak yapabiliriz. Bu derin tespit her ne kadar nüktedan bir içeriğe sahip olsa da modern çağın iş dünyası içerisinde yaşananları bu şekilde betimlemek bizi ziyadesiyle gerçeğe yaklaştırıyor. 
 
Unutmadan bir de hedeflere ulaşmaya çalışırken kaybettiklerimiz var. Modern çağda gurur, onur ve şeref kavramları asıl manaları dahilinde fazlaca kullanılmadığından kayıplar hanesine yazılmaması kimseyi üzmez sanırım. Bu uzun ve çetrefilli yolda eşini, ailesini, parasını ya da sağlığını geri dönüşü olmayacak şekilde kaybedenlerin sayısı hiç de azımsanacak gibi değil. Aklını kaybedenleri ise ayrı bir haneye yazmaktan ve şifa dilemekten başka yapacak bir şey yok ne yazık ki. 
 
Peki belirlenen hedeflere ulaşıldığında kazanımlar nelerdir? Para hiçbir zaman listenin başından inmez zira orayı varlığıyla satın almıştır zaten, adı üstünde 'para'. Hedeflerin farklılığına göre şan, şöhret ya da bilinirlilik ikinci sırayı almakta ancak kariyer ile sürekli ihtilaflı duruma düşmektedir, bir husumettir gider aralarında. Ardından farklı hedefler sırası ile aşağıya doğru süzülerek uzanmakta, ancak bu esnada hayat, hedefine ulaşmaya çalışan insancıklara çaktırmadan tüm hızı ile tükenmektedir. Bu esnada merdivenleri hızla tırmanırken, görmezden geldiklerimiz, ötelediklerimiz ya da bizzat itip aşağı yuvarladıklarımız, aşağı inerken bir bir karşımıza çıkarlar. Hesaplaşmak isteyenlerde olabilir aralarında, alçak gönüllü davranıp geçmiş gün unutalım bunları diyende. Bu noktada kişinin kendine sorması gereken en önemli konu bu çetrefilli yolda kazanımlarını elde ederken iyi ya da kötü her ne yaşadıysa ve yaptıysa yüzleşmeye hazır olup olmadığıdır. Elbette bir yüzü kaldıysa.
 
YAKLAŞTIKÇA UZAKLAŞANLAR
Ulaşılması gereken hedefi bir koltuk olarak belirleyelim. Tüm o yorgunlukların, deformasyonların, kırgınlıkların ve hatta kızgınlıkların sonucunda ulaşılan o koltuk acaba kişi için son durak mıdır? Yoksa belirlenecek yeni hedefler için bir kısa süreyle demirlenmiş bir liman mı? Aslında yönetici konumuna ulaşmış kişi için fark etmemelidir. Asıl mühim olan konu makama ulaşan kadar verilen tavizlerin ruhumuzda yarattığı deformasyonun boyutlarıdır. 
 
Turizm sektöründe ise hedefler genelde iki defa konmak zorunda kalır. İlki okul bitmeden hemen önce gerçekleşen stajlar sonrasında yaşanan iyi ya da kötü tecrübelerin ışığında hayat bulur. İkincisi ise bir işletmeye başladıktan sonra hayatın gerçeklerini görülmesinin ve bizzat tecrübe edilmesinin ardından. Aslına bakarsanız hayat başlı başına bizi seçimlere sürüklemektedir. Hedeflerimizde hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Hedefini en başından belirleyen okullu ya da alaylı turizmci ise (son yıllarda trend olan genel eğilimden bahsediyorum ) büyük elmayı bir an önce ısırmanın heyecanı ile kıra döke kavuşması gereken koltuğa koşar. Maratonun sonunda ipi göğüsleyenler olduğu gibi hüsrana uğrayanlar da vardır.
 
Koltuğa kavuşanlar ise, minderinin sıcaklığı ve yumuşaklığından olsa gerek rehavet kapılır ve o güne kadar yaşadıkları sıkıntıları, iyi kötü tüm tecrübelere bir sünger çekerek yeni hayatlarına entegre olmaya çalışırlar. Akıllı olanlar iyi ve bilgiye önem veren örnekleri, akılsız olanlar ise kötü kısa yol tuşlarını kullanmayı seven örnekleri kendilerine rol model olarak alırlar. Sektörümüzde kısa yol tuşlarının kullanımı gittikçe popüler hale geldiğinden turizm ve otelcilikte yaşanan erozyon katlanarak büyümektedir. 

Bu hassas ve üzücü nedenlerden dolayı da hedeflerine emin adımlarla yaklaşmaya başlayan kimi yönetici taifesi, doğruluk, dürüstlük ve muadili kavramları bir yana bıraktığından asıl olması gereken dürüst ve güvenilir insan modelinden de bu vesile ile uzaklaşmaktadır.
 
 

Bu Makale 13.03.2012 - 15:51:04 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.