Ne kadar güçlü olduğumuzun farkında değiliz
Osmanlı’nın son dönemlerinden kalma genetik bir hatıra bu muhtemelen. Birileri ( ki ecnebi olsalar daha ikna edici olur ) bizlere şöyle yapın böyle edin, sizler bu yoldan giderseniz daha başarılı olursunuz v.s. demediği sürece kendi kendimizi motive edemiyoruz.
Her zaman için bir yönlendirme, olumlu ya da olumsuz bir eleştiri beklentisi içindeyiz. Kendimize güvenimiz yok toplum olarak. Aramızdaki kendine güvenli özgün karakterlerde, zaten kendilerini aradan sıyırmış dünya insanı oluvermiş gitmişler. Ve ben, bizlerin bu nadide az bulunur insan topluluğunu dünyada tanıtımımız amacı ile yeterince kullanmadığımızı düşünüyorum.
Üstüne üstlük onlara yaftayı yapıştırmak hususunda uzmanlığımızı hemen gösteriyoruz vesselam. Millet olarak kulp takmak en başta gelen meziyetlerimizden malumunuz. Efendim o aslında şöyle karakterde biride, yok cinsel seçimi şuymuş, yok verdiği röportajlarda Türkiye hakkında hiç vurgu yapmıyormuş da, neden Londra’da ya da New York’ta yaşıyormuş da, yok ülkesine hiç katkısı yokmuş, v.s. elli bin tane yaratıcı dedikoduluk laf salatası.
Bu kadar kinayeli ve eleştirel bir girişin ardından gelelim konunun ana fikrine. Malum olduğu üzere yine Turizme bağlayacağım. Bekletmeden hemen konuya giriyorum, Rıfat ÖZBEK, Hüseyin ÇAĞLAYAN, Atıl KUTOĞLU, Cemil İPEKÇİ, Arzu KAPROL ve saymakla bitiremeyeceğim, tasarımları tüm dünyada ses getiren ünlü modacılarımız. İdil BİRET, Fazıl SAY, Süher ve Güher PEKİNEL kardeşler, Kerem GÖRSEV, İlhan ERŞAHİN gibi klasik müzikten alternatif jazz’a kadar uzanan çeşitlilikte tüm yaratıcılıklarını dünyada tescilletmiş müzik insanlarımız. Avrupa’da, Asya’da, Amerika’da top koşturan onlarca futbolcumuz. NBA de ki gururumuz basketbolcularımız. Genç tasarımcılarımız, Ressamlarımız, Sinema ve Tiyatro oyuncularımız.
Ünü tüm dünya ya yayılmış iş adamlarımız. Atatürk, ki dünya da eşi olmayan bir devlet adamı ve mükemmel ötesi bir zeka. Anadolu, Akdeniz ve Karadeniz sahilleri. Doğunun gizemi, batının modernizmini tek bir bünyede toplayan TÜRKİYE.
Her biri ayrı bir değer, toplu olarak bir hazine. Münferit çabaları ile kendilerine dünya insanı olarak bir yer edinen bu güzide insanlar topluluğu, kendi alın terleri ile geldikleri bu mühim mevkilerde TÜRK kimliği ile bulunmakta ve dolayısı ile ülke tanıtımına dolaylı yoldan katkıda bulunmaktalar. Ancak bizler bu insanları ülke tanıtımı amacı ile yeterince kullanmıyor, belleklerde yer edinmeleri için çaba göstermiyoruz. Tüm bunları yapmadığımız gibi birde onlardan böyle bir şeyin gelmesini bekliyoruz. Eğri oturup, doğru konuşmak lazım. Aslında bunu kendine misyon edinmiş sanatçı ya da sporcularımız olduğu gibi, tüm bu zorlu yolları kendi başına aşarken yalnız bırakılmış küskün insanlarımızda mevcut.
Kırmadan, dökmeden çoğu zaman onarmaya çalışarak, ancak bütünü ve güzeli yakalamayı amaçlayarak, gerçek değerlerimizi bir araya toplamak, bakanlığın, devletin ya da hükümetin sorumluluğunda olduğu kadar, biz turizmcilerin de görevi olmalı. Ülke tanıtımı için aslında malzeme sıkıntısı yaşamayacak kadar çok değere sahip olan ülkemiz, her nedense yıllar yılı aynı fotoğrafların farklı açılardan çekilmiş karelerine mahkum edilip tanıtılmaya çalışıldı.
Reklam dünyasındaki yaratıcı uygulamaları görüp de hayıflanmamak elde değil. Tüm dünyada tanınan beğeni gören ve takdir edilen bu güzide insanları, TÜRKİYE ‘mizin tanıtımı ve imajı için daha fazla kullanmalı ve gerçek gücümüzün ve değerlerimizin farkına kendi kendimize varmalıyız. Bunun için bir kurummu oluşturulur, bilirkişimi atanır bilemem, ama bir an önce imaj yenilemeye gitmeli ve ardından tanıtım çalışmalarımızı gözden geçirmeliyiz. emirhpoglu@iehaturkiye.org
Bu Makale 10.08.2010 - 14:15:07 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
boş olan şeyler bastırılmayı sevmez.. hacımlarını daraltmakta istemezler...
Bire bir paritelerde çok değlerli birikimli insanımız var amma bu değerler anlaşılamlyorlar...
-
Sana kesinlikle katılıyorum başkan. Eğer bu gücümüzün farkına şimdiye kadar varabilmiş olsaydık, zaten çoktan herşeyi aşmıştık bile... Sevgiler...
