Medcruise Alanya toplantısı

Yeni zannettiğiniz bu gerçek aslında binlerce yıl öncesinden tanımlanmıştır. Gizemli Kenan ülkesinin Batıyla, en azından Orta Akdeniz’le birleşme yeridir Alanya… Bunun en somut kanıtı da 1227 tarihinde, siparişini o çağda Doğu Akdeniz ticaretini de elinde tutan Venediklilerin verdiği ama Selçuklularca yapılan Alanya tersanesi olmalı…

O tarihlerden itibaren denizci olmak adına çok da çaba göstermeyen ama bir “Turn Port” olarak Türk gezi gemilerini ve yük şileplerini ağırlayan Alanya, bir “Alanyalılar kuruluşu” olan ALİDAŞ sayesinde deniz turizmi taşımacılığında kendini göstermeye başladı. Bugünlerde ise yine ALİDAŞ’ın ev sahipliğinde, Türkiye’de ilk kez olmak üzere Akdeniz Limanları Genel Kurulu Alanya’da yapılıyor. Dünyaca ünlü kurvaziyer işletmelerinin ve limanlarının temsilcileri kongre sayesinde bilgi alışverişinde bulunuyor…

ALİDAŞ’tan Haluk Sayman’ın Alanya’yı ve çevresini tanıtan kısa konuşmasıyla açılan panele, Türkiye’den iki tanınmış firma, Caravan ve Tura katıldı. Tura’nın sahibi Erkunt Öner, yetkin İngilizcesi ile panelde konuşmacı olarak da yer aldı. Sözlerinde bir Doğu Akdeniz destinasyonu da sayılan Karadeniz’deki gemi işletmeciliğinin geliştirilmesinin öneminden bahsetti. Karadeniz ülkelerinin, gelişen yapısı ve nüfusu ile potansiyel bir pazar olduğunu söyledi. Öner ayrıca, Türk vatandaşının dışarı çıkıştaki vize probleminin pazar için bir handikap oluşundan ve çözülmesinin gerekliliğinden bahsetti. 

Princess Cruise Shore Excursions idarecisi Rob Roberts limanların marka değerlerini ve bu saptamaların nasıl yapıldığını anlattı. Marka değeri en yüksek olan iki liman, Hayfa ve Ashdod’u istatistik çizelgelerle anlatan Roberts, tur operatörünün deneyimli partnerlerle çalışması; müşterinin satın alma kararının beklentileri ile uyumu; sigortada standardı yakalama; müşterinin üründen memnuniyeti gibi konuların önemini belirtti.

Bir destinasyonun kendini öne çıkarabilmesi için sahip olduğu değerleri tam anlamıyla ortaya sermesi, onu diğerlerinden farklı kılan özelliklerini betimlemesi, tarihini korumuş olması gibi mutlak gereklerden bahsederken, satın alınabilme koşullarını durağan tutması gerekliliğini(!) bir acenteci olarak hatırlattı…

Holland America Line Yolculuk Planlaması idarecisi Justin Poulsen istatiksel verilerle zenginleştirdiği sunumunda, Akdeniz değil ama 15 büyük gemisiyle yer aldığı diğer dünya pazarlarından bahsetti. 2014’e ilişkin revize edilmiş planlamalarında Doğu Akdeniz’de kısıtlamalara gidileceğini söylerken, Türkiye’yi riskli bölgelerden birisi olarak göstermesi, Suriye vs. olaylarından domino taşı (Spillover!) gibi etkilenmesinin beklendiğini söylemesi ilginçti…

Olaylara kar odaklı bakan profesyonel bir genç yönetici olarak, Batı Akdeniz yolculuğun kar marjının daha yüksek olduğunu, firmalarında sürekli geliştirdikleri bilgisayar modelleme sistemleri ile saptadıklarını söyleyen Poulsen, İstanbul’un en karlı Türkiye destinasyonu olduğunu sözlerine ekledi… 

Azamara Club Cruises’in sempatik ve deneyimli destinasyon yöneticisi Claudius Docekal sahip oldukları iki gemi ile sunmaya çalıştıkları farklı hizmeti anlattı. “Sizi götüreceğimiz her yeri çok seveceksiniz” sloganını kullanan Docekal, yakıttan tasarruf etmek için(!) akşam üstü tam da çok güzel bir gün batımında limandan ayrılmayı tercih etmediklerini söyledi. O şehrin gece yaşamını da müşterilerine sunma isteğinde olduklarını belirtti. Akdeniz’i daha da küçük bölgelere bölerek seyahat planlamaları yaptıklarını, alkol ve bahşişi hizmetin içine dahil ettiklerini söyledi.

Kuzey Amerikalıları çekebilmek için Alanya gibi tam da “köşede” yer alan “Turn Port”, uğrak limanların kalitesine dikkat edilmesi uyarısında bulundu. Konuğun Türkiye’ye Çin’de yapılan ürünü almaya gelmeyeceğini; otantik, çevresinde Antik yerleşimin olduğu, yöre insanıyla ilişki kurabileceği, yöresel ürünlerin sergilendiği bir destinasyonu tercih ettiğini belirtti. 2015’e kadar tüm Kuzey Afrika’yı seyahat planlarından çıkardıklarını belirtirken, bir yöneticinin kendisine, “Satmak istediğiniz ürünü satın alır mıydınız?” sorusunu yöneltmesi gerektiğini söyledi…

Docekal, Mısır’ı planlamadan çıkarmanın Türkiye’nin yararına olmadığını, müşterinin yalnızca İsrail, Türkiye Yunanistan’ı içeren turları istemediğini belirtti. Son olarak, limanın yerinin çok önemli olduğunu, konuklara “hoş geldin” diyen ve “uğurlayan” limanların verdiği izlenimin çok pozitif olduğunu söyledi…

TUI Cruises Liman Operasyonları Başkanı olan Thomas Rucht Alman yolcuların ilk kez tur aldıklarında Batı Akdeniz’i tercih ettiklerini, bu oranın da genelde %19,5 olduğunu; Doğu

Akdeniz’in %14,7; Kuzey Avrupa’nın ise %16,9 oranında pay aldığını belirtti. Doğu Akdeniz’in çekici olmasına rağmen uygun limanlarının olmayışının bu oranı düşürdüğünden bahsetti…

Rucht, Almanların nefes kesici plajları, kıyı güzelliklerini, temiz denizi, dost yaklaşımları, güneşi sevdiğini söyledi. En gözde destinasyonların ise İtalya’nın ve Hırvatistan’ın Adriyatik kıyıları olduğunu, ardından ise Yunanistan ve Türkiye’nin geldiğini belirtti. 

Aynı zamanda ALİDAŞ’ın danışmanlığını da yapan Royal Caribbean Liman İşletmeleri Geliştirmesi sorumlusu Miguel Reyna, 2008 deki kriz sonrasında gemi yapımının %6 azaldığını söyledi. Bir geminin yapımının 5-6 yıl sürdüğünü, genel eğilimin daha büyük gemiler inşa etmekte olduğunu söyleyen Reyna, bu konudaki ilginç slayt sunumlarıyla konukları bilgilendirdi.

2001-2012 arasında deniz turizmini karasal turizme göre iki misli büyüdüğünü söyleyen konuşmacı, İstanbul’da bir liman yapımının ertelenmesinin yarattığı hayal kırıklığını  belirtirken, yeni planlanan “Z” (muhtemelen Zeytinburnu!)  limanından da dem vurdu… Reyna sözlerini, diğer bir çok konuşmacının satır aralarında belirttiği gibi, “algılanan güvenlik sorunu gereğince” Türkiye destinasyonlarının dezavantajlı konuma geldiğini söyleyerek bitirdi…