Makro bakış açıları ve mikroya indirgenmiş sorunlarımız
Tek ve en mühim gerçek turizmin, yani insana hizmetin insanla yapılıyor olduğudur.
Tek ve en mühim gerçek turizmin, yani insana hizmetin insanla yapılıyor olduğudur. Bu gerçekten yola çıkarak çözüm yolları araştırılmalı, kalifiye personelin sektörden uzaklaşmasını engellemeli ve eğitime ehemmiyet verilmelidir. Turizm ve otelciliğin ülkemizde eskisi gibi cazip meslekler arasında olmaması, çoğunluk sezonluk iş olarak görülmesi, 12 ay turizmini hala gerçekleştirememiş olmamız, HD sisteminin bir takım negatif getirileri, turizm öğrencilerinin isteksizliği, staj dönemlerindeki yanlış ve hatalı yönlendirmeler, yakın gelecekte yaşayacağımız çok ciddi bir istihdam probleminin kodlarını vermektedir. Gecikmeden önlem alınmalı ve MAKRO hedeflerimizi hesaplarken MİKRO ya indirgenmiş hayati önem taşıyan bu sorunlara çözüm yolları araştırılmalıdır.
Makro düzeyde turizm planlaması yapılırsa gelirlerimiz kat be kat artar mı? sektör için yeni pazarlar yaratmak lazım, ama nasıl ?, 2023 hedeflerimiz nasıl şekillenmeli ?, enflasyon, faiz oranları, dalgalı döviz kurları turizmi ne şekilde etkiler ?, her şey dahil sistemine tamam mı devam mı ?, uzun ve kısa vade de turizm planlamamızın hedefleri ne kadar gerçekçi ? Ve daha bir sürü cevap bekleyen oldukça ciddi ve turizm sektörü için hayati önem taşıyan soru var cevap bekleyen.
Tüm bu konu başlıklarına Türk turizm sektöründe söz sahibi olan birçok insan aşina ve hatta benzer bir takım sıkıntıları bizzat yaşıyorlar. Önce cevaplandırılması ve ardından da çözüme ulaştırılması gereken bu problemlerin muhatapları eminim ki bu yönde çalışmalar yürütüyorlardır. Kolaylıkla sonuca ulaşılması kısa vadede mümkün gözükmese de, zaman içerisinde mütemadiyen konuya ilişkin açıklamaları okumamız kuvvetle muhtemel.
Ancak elbette ki Türk Turizmi'nin tüm sorunları bunlardan ibaret değil. Çok daha hassas ve acil müdahale gerektiren problemler söz konusu, ve ne yazık ki üzerinde hassasiyetle durulması gereken bu problemler tartışma platformlarında çok fazla yer bulamıyor. Her zaman söylüyor ve fırsat buldukça da yazıyorum, sektörün en büyük, en sıkıntılı ve önümüzdeki yıllarda bizlere en çok sorun yaşatacak problemi İSTİHDAM sorunudur. Bu büyük sorunu görmezden gelmememiz gerektiği gibi, bilhassa hassasiyetle üzerinde durarak tartışma ortamına taşımalıyız. Ekonomik hedeflerin, yeni pazar arayışlarının, turizme kazandırılan yeni tahsis alanlarının sıklıkla tartışıldığı platformlarda her ne hikmetse istihdam ve ilişkili konular gölgede kalıyor.
Her sezon daha da kronikleşen kalifiye personel açığı bir türlü aşılamıyor. Aşılması içinde başta bu işle fazlası ile alakalı kurum ve kuruluşlar ile sektör temsilcisi derneklerin belirgin bir çabası görülmüyor ne yazık ki. Her sezon başında artık kanıksanmış ve aslında hiç de etik olmayan personel çalma vakaları ayyuka çıkmış durumda. Eskiden beri ekip halinde otel değiştirmeler, transferler vardı elbet, ancak bir sezonda iki ya da üç tesis değiştirmek, sezonun ortasında 20, 30 personel ile bırakıp gitmek gibi çılgınca davranışlar söz konusu olamazdı.
Zaman değişiyor, sektör büyüdüğü gibi farklılaşıyor da, eskiden olduğu gibi turizm okumak o kadar da cazip gelmiyor öğrencilere, okuyanlarda belirli departmanların dışında tesislerde kendilerine yer edinmek istemiyorlar. Ön büro, satış ve F&B en çok tercih edilen departmanların başında geliyor. Başta Housekeeping olmak üzere tesisler için hayati önem taşıyan bir çok departmanda ötelenmiş durumda öğrenciler tarafından. Kurslar ve muadil okullar vesilesi ile temel eğitim almış öğrenci sayısı yetersiz. İlk stajlarında yaşadıkları olumsuzluklar nedeni ile sektöre girmeden vazgeçenlerin sayısı ise bir hayli fazla.
Uzun çalışma saatleri, olumsuz hatta rezalet lojman koşulları, baskı ve bazen şiddet vazgeçmelerinde ve sektörü öcü gibi görmelerinde belirleyici oluyor. Yıl içerisinde sıklıkla turizm eğitimi veren üniversite ve liselere seminerlere gidiyorum, ağızbirliği etmişçesine tüm öğrencilerin beklentisi aynı, kısa bir tecrübenin ardından çalıştığı departmanda şef olmak ve ardından hiç geciktirmeden departman müdürü koltuğuna oturmak. Sık sordukları sorulardan biride müdür olursam kaç para maaş alırım. Pişmeden, olgunlaşmadan, tecrübe kazanmadan kısa yoldan yönetici olmanın yolunu arayan bu gençlere neden böyle düşündüklerini sorduğumda aldığım cevap oldukça dikkat çekici '' şimdiye dek tanıdığımız birçok müdür bu şekilde oldukları konuma gelmişler, bizim ne eksiğimiz var ''.
Deneyimli ve sektöre uzun yıllarını vermiş personel ise ya tecrübelerinden dolayı terfi beklentisine giriyor, ya da daha az tecrübeli yöneticilerin altında çalışmak istemeyerek farklı sektörlerde kendine iş buluyor. Sektörün bu şekilde yetişmiş personel kaybı belki de on binlerle ifade edilebilir. Üstelik yaşanan tüm bu olumsuzlukların tek bölgesi yok. Sahil otelciliği ya da şehir otelciliği fark etmez külliyen turizm yapılan tüm destinasyonlarda bu ve benzeri çarpıklıkları gözlemlemek mümkün.
Çareyi tecrübesiz personel istihdam ederek yetiştirmekte bulan bazı tesis yöneticilerinin bu çabaları ise, kimi zaman başarı ile çoğu zaman ise hüsran ile sonuçlanıyor. Turizmin ağır ve hareketli temposuna ayak uyduramayan çok insan kısa süre içerisinde ve belki de sezon ortasında işten ayrılıyor. Sonuçta ise kaybeden Türk turizmi oluyor elbette. 16 saat çalışan garson, 30 oda yapan maid, 4 otobüs valizi tek başına taşıyan belboy, kan ter içinde açık büfeye yemek yetiştireceğim diye didinen mutfak ustaları ve daha birçokları, gün sonunda yorgun beden, asık surat demotive ruh haline sahip oluyorlar. Ardından bu insanlardan çok ve kaliteli iş üretmeleri istenirken, bonus olarak da sürekli gülümsemeleri bekleniyor.
Üstat Avni AKER yurtdışında kaldığı bir otelde gözlemlediği maid üniformalarını paylaşıyor benimle. En çok ayakkabıları hoşuna gitmiş maidlerin. Hafif topuklu, ergonomik, ve oldukça şık. Bizim çalışanlarımızda bu şekilde giyinmeli diyor bana, bende otellerin personel üniforma bütçeleri ve genel tercihler üzerine bir açıklama yapıyorum kendisine. Ayakkabının ciddi yekun tuttuğunu ve tesislerin sezonda sadece bir kez ayakkabı almayı adet haline getirdiklerini, çoğu departmanlara terlik alarak çözüm yaratıldığını açıklıyorum. Çoğu personel kendi ayakkabıları ile işe gelmek zorunda kalıyor ve buda rengarenk ayakkabı ve çoraplarla dolaşan personelin gökkuşağı kıvamında bir görüntü yaratmasına sebebiyet veriyor diyorum ve ekliyorum daha da kronik vakalar mevcut elbette ama yazmaya elim varmıyor.
İşini düzgün yapan, çalışanına değer veren tesisleri ve yöneticilerini tenzih ederim. Elbette ki ülkemizin turizm alanında bu denli büyümesi ve dünyada söz sahibi olması verdiğimiz kaliteli hizmet, yeni ve şık tesislerimiz, her ne hikmetse yüzümüzden hiç eksik olmayan o gülümsememizden kaynaklanıyor. Ancak her şeyi makro ölçekli olarak hesaplayarak ne kadar ileri gidebiliriz. Detaya girmeden, geneli konuşarak hedeflerimize nasıl ulaşabiliriz, iyi bir hizmet, sektör ve otelcilikten bahsetmek başta mutlu ve eğitimli personel ile mümkün değimlidir.
Şimdilerde yeni ve ihtişamlı tesislerimizin sektörü sırtladığına ilişkin bir intiba söz konusu, ancak bu düşünce biçiminin iflası da yakındır. Tek ve en mühim gerçek turizmin, yani insana hizmetin insanla yapılıyor olduğudur. Bu gerçekten yola çıkarak çözüm yolları araştırılmalı, kalifiye personelin sektörden uzaklaşmasını engellemeli ve eğitime ehemmiyet verilmelidir. Turizm ve otelciliğin ülkemizde eskisi gibi cazip meslekler arasında olmaması, çoğunluk sezonluk iş olarak görülmesi, 12 ay turizmini hala gerçekleştirememiş olmamız, HD sisteminin bir takım negatif getirileri, turizm öğrencilerinin isteksizliği, staj dönemlerindeki yanlış ve hatalı yönlendirmeler, yakın gelecekte yaşayacağımız çok ciddi bir istihdam probleminin kodlarını vermektedir. Gecikmeden önlem alınmalı ve MAKRO hedeflerimizi hesaplarken MİKRO ya indirgenmiş hayati önem taşıyan bu sorunlara çözüm yolları araştırılmalıdır.
Bu Makale 19.08.2011 - 08:48:55 tarihinde eklendi.