Kolaycılık ve basite indirgeme
Hayatta insanı en fazla meşgul eden şey bir olayın çözümünde kolay yolun bulunmasını araştırmaktır. Böylece konu basit bir şekilde halledilir ve sorunlar çözülür. Bu önerme doğru mudur?
İnsanların düşünce sistematiği ve yerleşik kültürel birikimleri bu tarz davranışı destekleyici ve ilerletici pek çok tedbirleri beraberinde getirmektedir. Öyle ki bu alışkanlık gayretsiz ve eylemsiz zaman tüketimine yönlenen bireyi güdülerek çevre ve toplumda benzer alışkanlıkları ortaya çıkartmaktadır. En basit sosyal çevre olan evde ve bir büyüğü iş ortamında kişi her işini bu açıdan ele almaya başlar. Böylece kendisi geriye çekilerek olayların dışına çıkmak şeklinde tanımlanacak sözde becerilerini de elde etmiş olur. Bu kritik noktada işler tam olarak yapılmadan devredilir ve bu tutum kaliteyi düşürür.
Bu sözleri etrafınızdaki her şeye uygulamak olasıdır. Ama ben burada teknik açıdan konuyu irdelemek istiyorum. Çünkü tehlike çanları çalmasına rağmen kulaklar tıkalı durumda. Son yıllarda kendisi ile yarışacak kadar büyük projeler ortaya atılmakta ve teknik alt yapıya bakılmadan doludizgin yenileri devreye alınarak bir “büyük projeler” enflasyonu yaratılmıştır.
Hâlbuki bir projenin fikir halinden kâğıt üzerinde belirlenmesi ideal şartı göstermez. Kâğıt üzerinde çok daha fazla detay ve koordinasyon çalışması yapılması gereklidir. Bir binayı inşa etmek için yüz binlerce değişik kalem malzemenin bir araya gelmesi ancak bir araya gelmenin belli bir düzende sıralanması şarttır. Yoksa binalarda ahenk ortadan kalkarak uyumsuzluklar başlar. Zemindeki kot farkları, duvarlarda garip girinti ve çıkıntılar, vb bir sürü insanın hayretle izlediği detaysızlık her geçen gün süratle artan bir salgın hastalığı işaret etmektedir. Bu hastalığın adı “kolaycılık” tır. Kolaycılık tesislerde iki şekilde oluşmaktadır. Bunlardan biri projelendirme, diğeri imalat sırasında oluşur.
Projelendirme esas olarak bir tesisin her mahal ve alanının detaylandırılması anlamına gelmektedir. Çünkü proje detay içermezse kâğıt üzerindeki bazı sıradan çizikler anlamındadır. Ama detay için zaman gereklidir, öyle ki projedeki farklı disiplinlerin birbiri ile nasıl yan yana gelerek bir bütün oluşturması ve bunun işletmede sorun yaratmayacak şekilde düzenlenmesi önemlidir. Bu büyük resmi görmeden inşaata başlamak ve imalatlar sürdürülürken tedbir almaya çalışmak bugün inşaat sektörünün en büyük problemidir.
Ancak gariptir, anlı şanlı sözde büyük firmalar bile bu çok basit temel kavrayıştan farklı olarak çalışmaktadır. Çünkü inşaatın her alanının işin tekniğine uygun olarak projelendirilmesine önem verilmeden kolaycılık içinde uzman olmayan görüşleri projeye katmak artık bir alışkanlık olmuştur. Bu ortamda uzman firmalar gelişememekte ve sonunda projenin kilitlenmesi aşamasında kurtarılacak hiçbir şey kalmamaktadır. Her şeyde olduğu gibi paylaşmak ve çoğalmak fikri üzerinde daha fazla zaman harcamalı ve uzmanlıkları geliştirmeliyiz.
Her şeyi bilmek hakkını kullanmak büyük bir kolaycılıktır. Büyük bir firma yaptığı bir inşaat işinde kendi deneyimlerine dayanarak işleri kotarabilir ancak uzmanlık gerektiren bir otel, hastane, okul veya toplu yemek üretim tesisi projesinde bu tesislerin çalışmasında ana fonksiyonların çözümünü yapacak bilgi ve deneyimin şirket içinde var olması olanaksızdır. Çünkü her gün gelişen ağırlama sektöründe ana fonksiyonlar olan yiyecek içecek yani mutfak ile çamaşırhane sürekli gelişmekte, buna koşut kavramlar ve cihazlar gelişmektedir. Bugünün bilgisi gelecek yıl yapılacak bir tesis için yenilikler ve değişmesi gereken unsurları taşıyabilmektedir. Henüz mutfaklarda cihazların fonksiyonel ve etken kullanımı, enerji harcamalarının düşürülmesi, atık enerjinin geri çevrilmesi, pişirme usullerinin daha sağlıklı şekle değişimi, kimyasal yerine doğal temizlik usullerinin kullanımı, su sarfiyatının azaltılması, saklama ve koruma tekniklerinin geliştirilmesi, atıkların yeniden kullanımı veya değerlendirilmesi gibi konularda yerli piyasada gelişim söz konusu değildir. Eski usuller korunmakta, salt gıda üretimi hedef alınarak pişirme ve servis işlevleri düzenlenmektedir. Sadece gıdanın tarladan çıktıktan sonra en kısa yolla depoya girmesi, gıda haline dönüşmesi ve atıldıktan sonra farklı bir enerji formuna dönüşmesi uygulamaları sonucunda sağlıklı beslenme ve temiz çevre bilinci oluşturulmasına gayret göstermek bile başlı başına büyük bir programın uygulanmasını gerektirir. Bu sistem bugün kabul edilse sonuçları ancak 10-15 yıl sonra alınabilir. İşte sektördeki açıklar ve yapılması gerekenlerin özeti kısaca belki bu şekilde yapılabilir.
TEKNİK POLİTİKAYA ALET EDİLEBİLİR Mİ?
Teknik hafifliği kabul etmez ve üzerinde barındırmaz. Basitçe insan sağlığı üzerinden bir örnek vermek gerekirse, başarılı bir ameliyat sonrası hastayı iyileştiren teknik donanımlardır. Donanımdan kasıt her türlü cihaz yanında alt yapı gerekliliklerinin projede harfiyen uyarlanmasıdır. Son zamanlarda ortaya atılan büyük kapasiteli ve boyutlu projelerde bu ölçünün kaçırıldığını görmekteyiz. Öncelikle projenin maliyeti üzerine uzmanlık verileri kullanmadan odaklanmak yanlıştır. Yani, bir projenin finanse edilme yöntemi devletin bu işten sorumlu olmadığı, yabancı ve yerli yatırımcı katkısıyla ortaklık modeli kamu ve resmi kurumların sorumluluğunu azaltmaz. “Projeyi şu grup yapacak, 20 yıl sonra devlete geri verecek, istediği şekilde yapsın” mantığı kolaycılık değil de nedir? Diğer yandan “kamu projeye para harcamadı, üstüne 20 yıl sonra tesis sahibi oldu” önermesi de işi basite indirgemektir.
Bugüne kadar otel ve hastane projelerinde hiçbir zaman dikkate alınmayan önemli bir özellik, tesisin büyüklüğü ile ilgilidir. Normalde projelendirme aşamasında her detayın hesaplanması söz konusu olsa tesislerin boyutlarında ciddi farklılıklar oluşacaktır. Çok basit bir anlatımla, tesisin hizmet verme tarzı ve özelliğine göre büyüklüğünün belirlenmesi mevcut gereksinimler yanında gelecek 20-30 yıl sonrası kestiriminin bir sentezi olmak zorundadır. Dolayısıyla bu matematiksel değer yanında tesisin hizmet verme fonksiyonun bu aşamada işin içinde olması gerekir. Örneğin bir kat hizmetleri sorumlusu veya kat hemşiresinin bir günlük çalışma döneminde kaç adet odayı temizlemesi gerektiği bilimsel verisi işin içinde olmazsa odaların gerekli ve yeterli temizliği olanaksızdır. Bir başka örnek, satın alma süresi iyi hesaplanmamışsa depolar ya büyük veya küçük olacaktır. İlki gereksiz enerji sarfiyatı ve dolayısıyla işletme maliyetlerini artırıcı özelliğe, ikincisi depo alanları dışında farklı çözümler üreterek malzeme kaybına neden olarak maliyet artırıcı özelliğe sahiptir. Her iki durum “zarar zarar” modelidir. Henüz önem verilmeyen çok önemli diğer bir husus ise kalitedir. Bu yanlışlıklar silsilesinde tesisin kaliteye ulaşma olanağı yoktur. Hâlbuki çok basit olan bu sakıncalar proje aşamasında işin uzmanı tarafından yapılacak basit bir hesap ile ortadan kaldırılabilir.
Yatırımcı gözüyle bakmaya çalışırsak, kendisine ait olan seçkin projenin her türlü donanıma sahip ve diğerlerinden daha gösterişli olması insanın doğal tatmin güdüsüdür. Bunda garipsenecek bir şey yok. Ama endüstriyel tesisler adeta bir fabrika gibi 7/24 kesintisiz çalışacak şekilde tasarlanmalı ve buna göre donatılmalıdır. Sonuçta tesis para kazanacak bir işleve sahip olmalıdır. Yoksa ticari bir değeri olmaz. Para kazanma yolu ise proje safhasında dikkate alınması gereken önemli detayların uygulanma sürecinde taviz verilmemesi ve işletme maliyetlerinin bu aşamada göz önünde bulundurulmasıdır. Artık ekonomik kırılganlığın küresel hale getirildiği günümüzde eski göreneklere uygun olan “en büyük, en şatafatlı, en …” devri geçmiştir. Buna ne kadar erken uyanırsak o kadar az zarar edeceğiz. Son dönemlerde ortaya atılan sağlık tesisleri boyut ve kapsam bakımından bu görüşlerle çelişmekte ve bir sonraki aşamada sorun haline gelecektir. Bu basit bir örnekleme ile üç şeritli bir yola her yıl onlarca kamu ve yaşam konutları ekleyerek trafikten şikâyet etmeye benziyor. Yapılanlar tam da bu değil mi? Büyük tesisler yapmak yanında oraya ulaşmak da büyük sorun haline geliyorsa bunun faydasının nerede olduğu noktasını irdelemek gerekir.
Sonuçta iş zaman noktasına gelmektedir. Günümüzdeki en önemli kaynak zamandır ve biz yaptığımız tesislerle bunun tersine zorlamalara yönlenmekteyiz. Projelere yeterli çalışma süresi ayırmadan ancak bunun sonucunda ortaya çıkardığımız ham tesislerin idamesi için her gün daha fazla zaman ve kaynak harcamaktayız. Zaman yanında geriye alamayacağımız enerji sarfiyatı, çevre kirliliği, aile birlikteliği, personel ilişkileri gibi yaşamın sosyal ve manevi elementlerini de harcamaktayız. Yaşam bir koşturma ve karmaşa içinde süregitmekte geriye dönüp neyi kazandığımızı algılamakta zorluk çekmekteyiz. Bu ruhsal durumumuz ise yukarıda bahis konusu edilen kavramları beslemekte dolayısıyla daha itinasız tesisleri devreye alarak kendi itinasız yaşamımıza da yol açmaktayız.
Aynı, coşkuyla akan bir yaşam nehrinin yanına bir çukur kazarak orada kendimize ait bataklık yaratıp debelenerek kendimizi çürümeye ve kokuşmaya bırakmak gibi.
Bu Makale 28.10.2013 - 09:37:41 tarihinde eklendi.