Kaos ve düzensizlik
Yaşam alanında ilerledikçe daha fazla ilgimizi çeken tek konu işin sırrını keşfetmek olarak ortaya çıkıyor. Bu hayata nasıl geldik, neden, hayat nasıl başladı, ben kimim, sen kimsin, niye bu ortamda olmak durumundayım gibi binlerce soru akla geliyor.
Bir noktaya bağlı olmadan ilerlemeyi bugün elde olan teknik ve bilgi dağarcığı ile anlatma zorluğu tanımları farklı yerlere çekecek özellikte. Yaşamın belli bir düzen içinde ilerlemesi bu düzeni anlayarak daha etkin ve geliştirici açıklamalara ulaşarak işin gizemini çözmek her yaşam formu için geçerli. Çoğu kez ise düzenin varlığı yanında olağanüstü bir düzensizlik ve rastlantılar silsilesi öğretileri sil baştan tekrar inceleme nedeni yaratmakta düzensizlik içindeki düzen kafaları karıştırmaktadır.
İşin püf noktası buradadır. Düzensizlik içindeki düzen veya dinginlik içindeki kaos insanın düşünce yetisinin çok ötesinde düşüncelerini karıştırmakta ve yaşam oyununu daha zevkli ama o kadar algıda zorlama noktasına getirerek anlamları karıştırmaktadır. Yeterli esnek görüş ve düşünce sistematiğine sahip değilseniz içinde olduğumuz mükemmel yapıyı incelerken düzensizliği anlamanız zorlaşır. Yaşam formları ile güncel hayatımızda burun buruna olduğumuz gerçeğini yadsımadan ortada olan kaosa bir anlam vermek ne kadar zorsa, doğrudan mantık yürüterek çözüme ulaşmak olanaksızdır.
Bunları bir tarafa koyalım ve çok bağlandığımız maddi dünyaya dönelim. Kaos her tarafta olunca hemen ona uygun çözüm yolları bulma kabiliyetimiz asıl çözümü geriletmektedir. Böylece özellikle büyük şehirlerde yaşamın bir parçası olan nüfus fazlalığı, çevre kirliliği, belirsiz gıda, trafik ve yetersiz ulaşım hizmetleri insan davranışlarımızda büyük tahribatlar yaparak bizleri modern ilkel yaratıklar haline dönüştürmektedir. Bu durumu görerek ses çıkartmamak veya bunun bir parçası olmak her ne bahanesi olursa olsun insani geniş görüşlülüğümüzü gerileten muazzam bir etkiye sahiptir. Giderek daha fazla akıma kapılarak mekanik düşünce saplantısına kapılabiliriz. Bir adım geriye çekilerek durumu irdelemek olanağı bulursanız sizi içine çeken büyük bir girdabı fark edebilirsiniz. Ancak buradan kurtulmak size kalmıştır.
Konuyu endüstriyel tesis planlaması açısından ele almak istiyorum. Bu konuda danışmanlık hizmeti verdiğim için yıllara göre elde edilmesi gereken yapı bilgi birikiminin sanki her inşaatta yeniden icat ediliyormuş gibi sürdürülmesi yönteminin terk edilmesine dikkat çekmek istiyorum. Yarattığımız kaos her projede tekrar karşımıza çıkarak bunun normal bir yaşam olduğu fikrine bizi alıştırmak istemekte, biz de buna karşı sadece izleyici tarafımızı göstermekteyiz. Halbuki ikinci inşaatta ilk seferki kaos ortamının olmaması gerekir. Sürekli etrafımızda yarattığımız düzensizlik içinde debelenerek inşaat ve imalat sektörlerine zarar vermekteyiz. İnşaat hızı gelişen kimyasallar ve kalıp sistemleri ile artmış olsa da bina içi detayların çözülmeden inşaatın ilerlemesi gibi kötü alışkanlık büyüyerek devam etmekte bu durumu mal sahibi olan inşaat firmaları bile sıradan bir şey gibi izlemektedir. Proje sürelerinin az tutulması ana yerleşim yanında detay ve koordinasyon çalışmalarının yapılmadığı binaların hemen her köşesinde her an karşınıza çıkmaktadır.
Her binanın fikir halinden işletme aşamasına kadar olan teknik çalışma sürecinde her mimarlık ve mühendislik disiplinleri uzmanlık dallarına ayrılmış olmakla birlikte genel tanımla alınan hizmetler sonucu etkilemektedir. İşin içine teknik detaylara önem verilmemesi sonucu ortaya çıkan ve düşük tutulan teknik hizmetler bütçeleri, inşaat ve imalat sektörünün önündeki en büyük kaos ve tehlike olarak durmaktadır. Bu durumun farkına varılmadan salt düşük maliyetle hızlı inşaat hedeflendiği zaman proje, çalışan eleman, uzman profesyonel, danışman çalıştırılmadan tesisler bitirilmekte ama sorunlar devam ettiği için her tesis adeta bir ufak şantiye alanı olarak yaşamına devam etmektedir. Belki de sorgulanması gereken nokta budur. Ancak sanki inşaat sektörünü teşvik ve destek ediyormuş gibi görünen bu durum paydaşlar tarafından normal karşılanmaktadır.
Danışmanlık kavramı konu, yapı ve felsefe olarak gelişmişlikle orantılıdır. Ülkemizde nasıl her isteyen vatandaş yüklenici oluyorsa, her kişi danışman kartviziti bastırarak fikir beyan edebiliyor. Hatta daha vahimi bu kişiler tesisleri yönlendiriyorlar. Hâlbuki ileri ülkelerde inşaat sektöründe belli kurallar oluşturulmuş ve bu maddeler her gün koşullara göre gelişmektedir. Çalışma tarzı olarak bu kişilerden mesleki bir STÖ üyeliği aranıyor. Çünkü belli eğitim ve niteliği olmayan kişilerin o kurumlara üye olamayacağı biliniyor. İşi yürütecek profesyonelin referans sahibi ve iyi isme sahip olması diğer önem verilen madde. Böylece bizim ülkemizde hiç önem verilmeyen referans sistemi devreye girerek yanlış yapan kişilerin otomatik olarak sistem dışına atılmasına olanak veriliyor. Yapılan çalışmalar bir sonraki tesis için veri kaynağı olma özelliğindedir. Çünkü ilerleyen teknoloji ve teçhizatların seçiminde ve işletme aşamasında kullanılmasında danışman faktörü çok önemli. Benzer olarak imalat sektörü de yabancı ve ileri ülkelerde danışman ile yakın çalışmaktadır. Bunun nedeni ise, projelerde cihazların tanımlamalarını yapan teknik şartname hazırlayan kişilerin görüş ve bilgilerini sektöre aktarmasının önemli bulunmasıdır. Etik kurallar bakımından danışman sadece müşteriden para alıyor ve diğer yan gelirler asla kabul edilmiyor. Buna tezat olarak, bizdeki boyutu, projelerin bedava yapılacağı sözü verilerek işin içine girilmesi, projenin bir firmaya yönlendirilmesi sonucu normalden fazla paralar kazılmasıdır. Asıl büyük sıkıntı ise bu davranışın bir sistem haline gelmesidir. Sadece danışmanlık yapan kişi ve firmalar gelişememekte böylece inşaat alanında çok büyük önemi olan bu kademe ihmal edilerek işlere devam edilmektedir.
Hiç dile getirilmeyen ancak bugün inşaat sektöründe büyük sıkıntılara yol açan bir gerçek, işlerin yasal boyutudur. Hemen her tesis projesinde proje grubu, inşaat ekibi, diğer yan meslek grupları ile yasal problemler ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde proje ve inşaat sırasında ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik eksiklikler yasal ve yasanın geç uygulaması ile oluşmaktadır. İş başında hiç dikkate alınmayan ve önem verilmeyen kontrat sürecinde sorunlar başlayacak özelliktedir. Nedense kanun koyucu henüz bu önemli konuya kör ve sağır durumdadır. Bir inşaat sözleşmesine göz atarsanız tüm erkin yatırımcı tarafında toplandığını kolaylıkla görürsünüz. Yüklenici bu durumda kendini koruyucu madde oluşturamadığından en ucuz ve en kaçamak yolları uygulayarak para kazanma yolunu denemektedir. Eğer yüklenici bazı işleri alt yüklenici ile çözmeyi planlamışsa bu sefer benzer anlaşma koşullarını kendisi alt yükleniciye dikte ettirmektedir. Dikkat ederseniz kaos yayılarak kör dövüşü başlamaktadır. Bu durumun kimsenin hayrına olmadığı açıktır.
Buna çok benzeyen bir diğer problem ise, tesislerin imar ve proje tasarımı bakımından münakaşalı birkaç kısmının olmasıdır. Bu bazen bir süz havuzu, garaj, restoran ilave çıkıntısı, vb normalde hiç akla gelmeyen ancak sorun yaratan noktalardır. Açılış öncesi kontrol sırasında mevcut olmayan, gizlenen, daha sonra inşa edilen bu mahaller sürekli sorun yaratmaktadır. Yakın ve canlı örneklerde tesislerin aykırı olarak metrekare ve kat miktarlarındaki sapmaların düzeltilmesi zordur. Ama nedense bu yasal olmayan durumun nasıl ortaya çıktığı ve bir daha olmaması için ne tedbir alındığı kamuoyunu hiç rahatsız etmemektedir. Öyle ki özellikle inşaat sektöründe doğrular tartışılır noktalara gelmektedir. Yönetimin olur vermesi ile ortaya çıkan düzensizlik ve bunun yapılara yansıması çok önemli bir nokta üzerine yoğunlaşmayı olanaksız hale getirmektedir. O da kaos alışkanlığıdır. Beyinleri uyuşturan, insanı sürekli isyan ettiren, çözüm arama direncini kıran, umutsuzluk aşılayan, uygunsuzluk yaratan, enerji tüketen, bireyin posasını çıkartan, mevcut düzensizliği savunmaya iten çarpıklık böylece adım adım oluşturulmaktadır.
Yaşamakta olduğumuz kaos evden başlayarak, trafiğe, yollara, kaldırımlara, AVM lere, parklara, bahçelere, denizlere, dağlara, nehirlere, eğitime, beslenmeye, yasalara, insan özgürlüğüne, vatandaş olgusuna, çalışma hayatına, sosyal yaşama, aile bağlarına, çocuk yetiştirilmesine, vatan sevgisine, kamu korumacılığına, sanata, kültüre, aydınlanmaya, insan haklarına kadar genişleyerek artmaktadır. Çözüm belki de tümünü yıkarak tekrar kurmaktır. Aynı ulu önder Atatürk tarafından gerçekleştirilen yeni bir ulus bilincini tekrar yaratmak gibi. Bu kaotik ortamda hiçbir şey yetişemez, düzelemez ve gelişemez.
Bu Makale 03.12.2013 - 17:18:40 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
Zafer Bey,
Yorumunuz için teşekkürler. Dikkat çekmek istediğim konu, sizin gibi hassas ve duyarlı insanların çoğalması, bir araya gelmesi ve çıkışı yakalamaktır. Dere tepe her yanda kaos sürdürülüyor ama bunun bizim için çok büyük bir geri vitesi olduğunu anlatmak için ne yapmak gerekiyor acaba? Gözlemim, enüstriyel kavramını iyi irdelememiz gerektiği şeklinde. Bir tesis yapmak ile turizm veya sağlık sektörü düzelmiyor ama o tesiste yapılan hatalar salgın olarak her yere yayılıyor.
Turizmde sizin ve diğer bazı değerli yazarların dile getirdiği ileriye dönük projeler yapmak bu kadar zor mu? Aslında değil ancak kimse kralın çıplak olduğunu haykıramıyor. Böylece al takke ver külah hüdaverdi takılıyoruz, diğer ülkeler de buna şaşırıyorlar. Biz halen neden 2012 Olimpiyatlarını ve 2020 Expo yu kaçırdığımızı anlamamakta ısrarcıyız. El elin ölçüsü terazisi diye bir halk sözü var, bu kadar düzensiz bir ortama ne Olimpiyat ne de Expo verilir beyler. İşin garip tarafı yetkilerin sürekli söz vererek ama her seferinde farklı sözlerle işi büyütmeleri ve lafla peynir gemisi yürümeyeceğini yabancıların çok iyi analiz etmeleridir.
Belki acı bir tespit ancak keni düzensizliğimizi yabancılara dünyanın parasını vererek düzelttirmeye çalışıyoruz. Halbuki bu ülkenin toprakları o kadar bereketli ki, her şeyin en iyisi yetişiyor. Ah ama o dar kafa ve gösteriş merakı yok mu? Osmanlının neden yıkıldığını, kaplumbağa mantosuna yapıştırılan mumların hiçbir yeri aydınlatmadığını anlamamışız vesselam.
Çok basit yenilikler ve düzenlemeler ile herşey düzenlenebilir ama yeter ki o azim ve arzu olsun. Hele bir de vatandaşlar bu yönde isteklerini dile getirseler iş kolaylaşacaktır.
-
Uzmanlık alanınız ve işkolunuz gereği (gayet çerçeveli bir şekilde) kaleme almış olduğunuz İşletme Boyutlu organizasyon ve kaos ortamı, gerçekte turizmin MAKRO boyutlarında da aynen hakimdir Serdar Bey Yanlız bu konuda bir ikilem söz konusudur: MAKRO KAOS ortamını işletmelerin bütünsel yansıması mı oluşturuyor? Yoksa geneldeki bu ortam doğrudan işletmelere mi yansımaktadır? İŞTE: Bu noktada benim yakaldığım yorum ve suçlu olarak Zihniyet Hazretleri devreye girmektedir.. Sonuç olarak da, sorunu teşhis ve tedavi etmek üzere sağduyulu bir kampanya ile mevcut koşullar değişmediği sürece de, MİKRO ve MAKRO Kaoslara kenimizi makum etmiş durumdayız.. Ne dersiniz..??