İhanetin adı hangisi?
Hani şu yıllardır yapılan ve hiçbir sonuç alınamadığı bizce malum toplantılarda sık sık gündeme getirilen,’ Turizmi on iki yayacağız’, ‘Alternatif turizm çeşitliliği yaratacağız’ mavraları var ya, bakın bu konuda ne kadar samimi olduğumuzun önemli bir göstergesini huzurlarınıza getireceğim.
OYMAPINAR
Akdeniz bölgesinin muhteşem ve müstesna bir cennet köşesi.
Toplam 43 bin 150 hektar kızıl çam ormanlarının çevrelediği arazi içerisine bir dantel gibi yayılmış baraj gölü, antik su kemerleri ve “Seleukea” antik yerleşgesi ile gerçek bir cennet.
Kültür ve Turizm Bakanlığı bu cennet köşeyi keşfediyor ve Belek, Side, Manavgat turizm bandındaki 7 aylık turizm potansiyelini 12 aya yaymayı hedefleyen muhteşem bir Golf ve Eko Turizmi projesi hazırlıyor.
Bölge, Kültür Turizm Bakanlığının, konuyla ilgili dairesinin yönetici ve teknokratlarının üstün gayret ve özverili çalışmaları sonucu 22.10.2004 tarih 2004/8328 sayılı Bakanlar kurulu kararı ile Oymapınar Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan ediliyor.
Bu cennet köşe, Baraj Gölü Manavgat üzerinden bir akarsu ile Akdeniz ile kucaklaşıyor..
Golf’ e gelen zengin turist denizden özel teknelere nehir yolu ile bölgeye transfer edilecekleri öyle bir proje hazırlanıyor, ki rüya gibi.
Uluslararası golf turnuvalarının ve şampiyonalarının rakipsiz adayı olacak
Oymapınar.
43 bin 150 hektar arazi, yaklaşık 12 ila 15 adet on sekiz delikli golf sahası .....
Yaklaşık 20 bin golf turizmi yatağı ....
En az 18 alt etkileşim sektörleri ile yaklaşık 35 bin istihdam olanağı; iş, aş..
Bu kapsamda; butik otelleri, günü birlik tesisler, küçük çiftlik işletmeler ve evleri, organik tarım alanları, yöresel eko park alanları, foto safari, doğal ve organik gıdalara yönelik üretim ve satış tesisleri, spor alanları, at biniş parkurları, bisiklet sporu güzergahları ile dolu dolu on iki ay turizm....
Yılda en az 1,5 milyar dolar turizm geliri; çakma bilgi değil, harbisinden.
Bakanlıkta bu projenin gerçekleşebilmesi için günlerce aylarca bölgede, sahada dağ tepe çalışmış ismi bende saklı arkadaşa gelecek cevabı bilerek soruyorum: Eee, ne oldu?
Gözleri buğulanarak ve uzaklara dalarak cevap veriyor, “Mahkeme kararı ile iptal edildi.....”
Bu cennet köşe, odasının duvarında tablo olmuş asılı duruyor....
Geçenlerde yolum düştü, merak edip gittim.
Issız, belliki yazdan kalmış çöp’ler, bira şişeleri, ıslaklığın içerisinde çamurlaşmış…..!
DALAMAN
Muğla'nın önemli turizm merkezlerinden bir diğer cennet köşe.
O'da dünya golf turnuvalarının ve şampiyonalarının rakipsiz adayı.
Oymapınar’dan on kat daha büyük Golf ve Eko turizmi projesi.
Oymapınar için yazdıklarımı onla çarpın....
Hemen aynı tarihlerde, 06.01.2005 tarih ve 25692 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren “Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edildi...
Kaderleri aynı.
Onun da ömrü vefa edemedi. Yaşını göremeden sizlere ömür. “Mahkeme Kararı ile İPTAL”
Üç beş kendisini çevreci ilan etmiş ülkemizin turizmde yükselmesini hazmedemeyen rakip ülkelerin işbirlikçisinin yaptığı eylemler.
Bunlardan korkan bölge bürokratları.
Turizmi sadece katliam ve betonlaşma gören diğer, Yetkililer....!!!!
Hatta kartvizitlerinde ve pasaportlarında turizmci yazan bizlerden de birileri.
Derinlemesine incelemeden bu eylemleri manşetlerine taşıyan basın,
İrdelemeden elleri titremeden rapor yazan bilirkişiler.
El birliği ile bu muhteşem projeleri duvarlara seyirlik olsun diye asıvermişler....
Acı olan ne biliyor musunuz?
Bizler kendilerini turizmci sanan otoriteler….Turizmciyi doğa katliamcısı olarak görenlerle bu savaşlar olurken ne bakanlık yanında davalara müdahil olmuşlar, ne de kıllarını kıpırdatma zahmetine katılmışlar.
Onların penceresinden bakıldığında bizler doğa katliamcıları olarak görülüyoruz ..
Ya bizim penceremizden bakıldığında siz ne görüyorsunuz...
Bu, güya çevre adına önüne duvar çekilen, yok edilen değerler, nüfusunun yarısından fazlası yoksul ülkenin yoksul insanlarına....
İhanet değil mi?
“Turizmi 12 aya yayacağız”, “Alternatif Turizm çeşitliliklerine yönlenmeliyiz”, “Turizm Ülke Ekonomimizin Lokomotifidir” PARDON..!!!!
Dip Not : Golf turizmi ile ilgili pozitif değerleri yazmakla bitiremeyiz ama bir dünya örneğini şöyle özetleyebilirim,
Dünya üzerinde 119 ülkede toplam 32 bin civarında golf sahası bulunmaktadır..Bu sahaların % 60’ı Kuzey Amerika’da, % 20’si Avrupa’da, % 12’si Asya’dadır…
Son yıllarda Dubai ve Çin golf yatırımlarına özel önem veren ülkelerdir. Şu anda Çin’de, son 6 senede inşa edilmiş, 600’e yakın golf sahası bulunmaktadır.
Golf turizmi, dünya turizminden 3 kat hızlı büyümektedir. Bir golf oyuncusunun harcaması da, ortalama bir turistin yaptığı harcamanın yaklaşık üç katıdır. 2010 yılı itibariyle golf turizminde elde edilen gelirin 100 milyar $ civarında olduğu bilinmektedir…
Bu Makale 05.04.2012 - 20:51:50 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
Aynı bardak üzerinde tartışarak dolu veya boş olduğunu tartışmak ne derece mantıklıdır dostlar...? Burada önemli olan gelişen Türk turizminin oluşan müzmin sorunlarını (artık) ayıklayarak SAĞLIKLI zemnlere oturtmaın zamannın çoktan gelip geçmiş olması değil midir...? Turizm gerekirse kullandığı alanların çok fazlasını elbette telafi edebilecek güçtedir. ANCAK: Bunun akıllıca kurallarının konulması ve gerçek PLANLAMASI yapılarak istismarlara ve kaynak israfına meydan vermeden, her açıdan RANDIMANLI bir turizm ticaretine oturtulması ve ÇAĞDAŞ İŞLERLİK düzenine kavuşturulması gerekmiyor mu...? Mevcut haliyle, herkesin heryere saldırdığı ve orman rekabeti adına gerekli düzenlerin kurulamadığı, beklenen verimin alınamadığı bir piyasadan kim ve nasıl memnun ve önünü görebilir durumdadır...? Yerleşmiş hataların tamir edildiği ve gelişimin yönetilebileceği MAKRO DÜZEN getirlmesiyle, tüm bu detay sorunların keniliğinden yola gireceği aşikardır. Bu nedenle de ağaçlara toslamaksızın ormanın haritasını çıkaracak tarzda PLANLAMA ve (en önemlisi) pazarlama düzenine ihtiyaç zorunlu hale gelmiştir. Bunun yeni turizmde adı DESTİNASYON YÖNETİMİ yaklaşımı olarak yepyeni bir örgütsel yapıya ve ulusal işlerliğe kavuşulabilmesidir. Aksi halde aynı durumlar ve sorunlarla GELİŞME süreci hastalıkları artarak devam edecek ve (en kötüsü) Anadoluya da taşınacaktır...
-
Bunlarin haricinde,ihanetin adiseni sevdiklerini hiç aramamaktir...
-
Yazımın içerisinde gerekli izahı yapmama rağmen okumak, okuduğunu anlamamak veya algılama sorunu olan bir zihniyetin örneği burada yorum adı altında gerçekleşmiş.
Turizm yatırımlarını betonlaşma, doğa katliamı olarak gören sevgili danışman arkadaşım.. İsminizin altındaki Title ınızın anlamını unutarak bu yorumu yapmış olduğunuzu kabul ediyor, ve Turizm yatırımlarının ormanlarımızı yok etme anlamı ile bağdaştırmaya çalıştığınız olay ile ilgili bilmediğiniz bazı kanuni zorunlulukları ve gerçek istatistiki bilgileri dikkatlerinize sunuyorum..
1) Türkiyede orman vasıflı arazilere yapılan turistik tesislerin işgal ettikleri alan, toplam orman alanlarının sadece “ON BİNDE BİRİ kadardır…
2) Bu Ülkede orman tahriplerine neden olan eylemlere yönelik yapılan araştırmada Turizm tesislerinin kapsama alanı bu oran ile sıralama dışıdır...hatta bu anlamda elde edilen ağaçlandırma ile oluşturulan genç orman alanları ile artı pozisyondadır…
3) Kaldı’ ki 2634 sayılı turizm teşvik kanunu hükümlerine göre ilan edilmiş turizm merkez ve bölgelerinde turizm yatırımlarına tahsis edilecek orman arazileri o ilin toplam orman alanının sadece BİNDE BESİ ile sınırlıdır..... Bu bir anayasa hükmüdür...
4) Turizm yatırımı için tahsis edilecek orman arazisinin yüzölçümünün ÜÇ KATI kadar çorak alanı yatırımcıya ağaçlandırma zorunluluğu getirilmiştir. yani sizden tesis yapacağınız alanda hiç ağaç kesmeseniz dahi Orman ve Su İsleri Bakanlığının göstereceği bir bölgede (ki tahsis alanınızın UÇ KATI bir alan,) ağaçlandırma tekniğine uygun miktarda ve bölgeye uyumlu ağaç ile bir ORMAN YARATMANIZ mecbur tutulmaktadır…
5) Kaldı’ ki yeşilsiz, ağaçsız, doğaya duyarlılığı olmayan bir turizm yatırımını olsa olsa sizin Kızılderili ” OTURAN BOĞA” düşünebilir ama 21.yüzyıl da yaşayan çağdaş bir turizmci asla.
6) Bu bağlamda, makaleme konu edilen OYMAPINAR ı görmediğiniz ve gerekli incelemeyi de yapmadığınız anlaşılıyor danışman bey, zira bu alan SORGUN ORMANLARI için düşünülen golf projesine altenatif olarak üretilmiş bir alan olup, geneli, MAKİ dokusunda, büyük bir bölümü tarımsal üretim dahi yapılamayan çorak ve taşlık bir bölgedir.. inceleseniz Yaygara koparmaya gerek görmezdiniz...
7) Mahkemenin iptal gerekçesi de sizin anlamak istediğiniz şekli ile değil farklı gerekçeleri içermektedir....
8) DALAMAN için de aynı özellikler geçerli…. Burada da yapılacak Golf turizmi ve tesisleri mevcut orman dokusuna kesinlikle zarar vermeyecek boyutta planlanmıştır...
Burada daha yazılacak bir çok argüman ve cevaplar var ama sanırım bu sütunlara sığamayacak.. Bu nedenle, asırlarca geride kalmış bu zihniyetle spekülasyona girmek te benim tarzım değil ama içimden, kenisine turistik tesis yatırım danışmanı payesi vermiş ve saygın bir turizm portalında köşe işgal eden ve de turizm yatırımını doğa katliamı olarak gören bir kişiden danışmanlık hizmeti almaya teşebbüs edecek turizm yatırımcısının vay haline demek geliyor…Ve size katliam olarak gördüğünüz beton turistik tesislerde görev kabul etmemenizi tavsiye ediyorum, bu şekilde.düşüncelerinizle ters düşmemiş olursunuz..ayrıca CED in ne olduğunuda bilmiyorsunuz onuda bir inceleyeverin...Çevre ve Şehircilik Bakanlığının sitesinde etraflıca anlatılıyor... Sevgilerimle,
-
Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen birşey olduğunu anlayacak. Bence bu özlü Kızılderli sözü herşeyi yeterince anlatıyor. ABD emperyal plana uygun olarak önce bu insanları ortadan kaldırdı sonra doğayı talan etti. Bunların müsveddeleri de aynı yolda devam ediyorlar. Ülkemizde doğanın tahrip yılı gariptir ancak turizm atılımı ile aynı zamana denk geliyor. Aksi tesadüf herhalde Dünyada 200 yıllık ormanları keserek golf sahası yapan, ağaçları yakarak toprağı orman vasfından ayıklayan bir kafa sadece bizde mevcut. Yurtdışı projelerinde öncesi ve sonrası olarak resimler gösteriyorlar, yapılan ağaçlandırma ve doğalı devam ettirme gayretleri gıpta edilecek seviyede. Turizmde ileri ülkeler özellikle doğal alanları titizlikle korumaktalar. Orada da orman yanıyor ancak tekrar ağaçlandırılıyor. Garip ama gerçek. Mahkeme nasılsa doğru karar vermiş ancak şimdi bunu aşmak için bu yöreler ÇED dışına çıkartıp katliama devam ediliyor. Hep anlatmaya çalışıyoruz, tesis projelenirmesinde iş fizibiliteden başlıyor. Uygun olamayan yerde yapılan inşaatlar tabi ki hukuksuzdur. Ayrıca bugün artık HES ve nükleer santrallerin çevre ve insana zararları belgelenmesine rağmen turizmde ilerleme hedefi ile bu yapıların inşasındaki ısrar samimiyetle uyuşmuyor. Unutmamamız gereken tek şey var, eğer doğalı tahrip ederseniz ne turizm olur ne de sağlıklı nesiller yetişir. Keşke Kızılderili kadar basit bir şekilde derdimizi anlatıp çevreye sahip çıkabilsek.
-
İhaneti yanlış yerde arıyorsunuz sayın yazar. Asıl ihanet, dünyanın turizmin etrafında döndüğünü zanneden aklın, çevreye ve doğaya yaptığı katliamdır. Nasıl mı? Her şey dahil otellerde çöpe atılan yiyecek miktarının ne kadar olduğunu biliyor musunuz? Ya da bir golf tesisi yapmak için kaç tane ağacın kesildiğinden haberiniz var mı? Kaynakların sınırlı olduğu bu dünyada, varolan doğal kaynakları insafsızca tüketen zihniyetin ileride nelere malolacağını tahmin edebiliyor musunuz? Doğayla ve dünyayla en barışık toplum olan Kızılderililerin şu atasözünü duymuş muydunuz:
Son balık öldüğünde, son nehir kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde beyaz adam paranın yenmediğini anlayacak.
Dünyanın bu hale gelmesinin yegane nedeni, kısa vadeli gündelik çıkarlar çerçevesinde hareket eden zihniyetin, uzun vadede çevre ve doğaya verdiği zarardır. Bir yandan 2B yasaları, bir yandan HESler, bir yandan turizm adı altında golf ve devasa beton tesisler yapılarak bu çevre, bu doğa çaptan düşürülüyor. Her şeye kazanılacak para, ziyaretçi sayıları, bıraktıkları döviz açısından bakarsanız, yarın öbür gün torunlarının kulaklarınızı çınlatır sayın yazar. Unutmayınız ki, dünyada varolan hiçbir insan, bir ağaçtan, bir karıncadan, bir göçmen kuşundan daha değerli değildir ve unutmayınız: DÜNYA KAYNAKLARI SINIRSIZ DEĞİL. BİR GÜN BİTECEK. O ZAMAN İNSANLAR GOLF OYNAYARAK, SAHİLDE GÜNEŞLENEREKE YA DA TRACKING YAPARAK MI HAYATTA KALACAKLAR?
-
Çizdiğiniz çerçeve ve yaptığınız yorumların tümü DOĞRU olsa da Türkiye koşullarında YERİNDE değil Sn.Başkanım... ZİRA Anadolunun (henüz deveye sokulamamış daha ne cevherleri ve işlenememiş turizm alanları var... Bu verdiğiniz iki basit örneğin ötelerine gitmeksizin MEVCUT değerlerin ve yapılan turizm türlerinin nerelere gelerek NASIL tıkandığını anlamadan ve ÇÖZMEDEN Yapılacak YENİ alanların da aynı çerçevede ve aynı işlemlerle HEBA olacağı (gün gibi) AŞİKAR değil midir...? En basitinden Belek gibi gelişen bir alanın hemen arkasındaki kıraç arazilerde neden (tek bir tane olsun) golf sahasının bulunmadığı ve dünya standartlarına göre TürkGolfünün kazanç randımanının ne düzeylerde kaldığı gibi kritik konular üstünde durulmalıdır öncelikle... Oluşan ve yerleşen ZİHNİYET HAZRETLERİ (mevcut yöntem ve alışkanlıklarla) Oymapınar ve Dalaman gibi yörelerde gelişim öncesi ve sonrası yapacakları HİZMET yarışı(?) nedeniyle, hem yatırım hem de işletme ve pazarlama dengelerini (bir güzel) bozarak, sizin hayallerinizi de boşa çıkartıverirler... Gözüken köy budur ve koşullar değişmedikçe de bu veremli şampiyon modeliyle Anadolunun tüm değerlerinin sırayla halledileceğine de emin olabilirsiniz... YANİ: Hayalleriniz (üç zaman içinde) gerçekleşecek FAKAT sizi de pişman durumda bırakacaktır... ZİRA Turizmin temeli olan dengeli hizmet sürekli kazanç prensibi yerine Türkiye raconu olarak hızlı rant kaptıkaçtı kazanç modeli HAKİM ve (daha da kötüsü) HUY haline gelmiş ve (maalesef) kalıcı olarak da yerleşmiş ve (üstüne üstlük) pek de benimsenmiş durumdadır... Turizmin yakın tarihinde ve güncel çıkmazların hepsinde bu karakterin her türlü izleri ve neden sonuç ilişkileri de (gerçekçi gözle bakınca) kolayca görülebilir... Oyunun kuralları ve herkesin çıkarına çalışacak DÜZEN tariflenmedikçe, eski alışkanlıklara dayanan AYNI senaryo (elbette) sürdürülecektir... İşte bu koşullarda Naçizane tavsiyem Enerji ve sinerjimizi hayal kurmak ve oluşan durumlardan hayıflanarak zaman öldürmek yerine huyları düzeltmek ve öncelikle de oluşan kördüğümleri ÇÖZEBİLMEK üzerine odaklamaktır... Zaten bu süreci de 10 yıldır sergilemeye ve (piyasayı uyarmak ve uyandırmak üzere) anlatabilmeye (şahsen) gayret etmiyor muyuz...?