Hurghada’dan Alanya’ya
Mısır’da olaylar patlak verdiğinde ilk aklıma gelen Hurghada’da durumun ne olduğuydu.
Kızıl Deniz kıyısındaki, geçimi tamamen turizme bağlı bu şirin kasabada, birkaç küçük gösteri dışında kargaşa yaşanmadığını sonradan öğrendim.
İnternetteki bir kaynak, rejim karşıtı gösterilerin olmamasını Hurghada halkının Mübarek yanlısı olmasına bağlıyordu. Çoğunluğunu Yukarı Mısır’dan gelen rejim yanlılarının oluşturduğu esnaf olay çıkarmamış ama Mübarek’in gidişini de kutlamayı ihmal etmemişlerdi! Turizm kazançlarının bozulmaması uğruna bu kadarlık satışı(!) Mübarek hoş görmeliydi… Her şeye karşın, Mübarek, sığınmak için yine bir Kızıl Deniz kıyısı yapay yerleşimi olan Şarm El Şeyh’i tercih etti.
Hurghada Alanya koşutluğunu, birinci Körfez savaşı nedeniyle aynı kaderi paylaşmış bir turizm ilçesinin bireyi olarak, ister istemez kurdum. Hurghada’nın başına gelecekleri şimdiden kestirebiliyorum. Seyahat acenteleri, yerli işbirlikçileri(!) aracılığıyla ahlaksız tekliflerde bulunacak. “Sıtmaya razı edilen” otelciden ve dahi emlakçiden zaten dibe vurmuş fiyatlarını “eksiye(!)” çekmesi istenecek. Emek ve ucuz iş gücü sömürüsü tavan yapacak. Dünya devlerine kolunu kaptıracak olan Mısır kıyı turizmi, bir daha kaliteden bahsedemeyecek denli yavanlaşacak…
Mısır’da olaylar sürerken, Mısırla Türkiye arasında, “Rol model” olma tartışmalarının yaşanması bana 10 yıl önceki Mısır seyahatimi düşündürdü. En önemli turizm merkezleri olan Luxor’da sıkma başlı dar kotlu kızlarla, kirli sakallı gençlerin çokluğu dikkatimi çekmişti. O zamanlar Türkiye’de rastlamadığımız bu genç insan görüntüsü, şimdi Alanya başta olmak üzere tüm turizm kasabalarımızı doldurdu. Demek ki ilk ithalatı biz yaptık!
Hurghada’yı merak etmemin en büyük nedeni ise, Türkiye’de de yaşanabilecek bir kalkışmada turizm şehirlerimizdeki halkın tepkisinin ne yönde olabileceğini düşünmemdendi. Örneğin, İstanbul kaynarken Alanya halkı, tek geçim kaynağı olan turizme halel getirmemek tepki vermez miydi? Eskiden olsaydı buna “vermezdi” derdim. Alanya yerel tarikatçısı ve turizm önderleri, kasabaya turizm girdiğinden beri kutsal ittifakı başarıyla sürdürmüşlerdi! Oysa şimdi…
Türkiye’nin hızla değişen siyasi yapısı, kaçınılmaz olarak Alanya’daki insan profilini de farklılaştırdı. Anadolu’dan çıkmazlarıyla, sorunlarıyla beraber Alanya’ya göçenlerin bir kısmı umduğunu bulamadı. Turizm kazançlarından yeterince pay alamadıklarını düşünenler, kendilerini bu şehre ait hiç hissetmediler. Şehirle kan uyuşması sağlanamayınca kendi gettolarını; siyasi, mezhepsel, dinsel birlikteliklerini yarattılar. Ve turizm öncelikli olmayan, radikal sağcı sloganlarla kendilerini ifade etmeye çalıştılar. Tıpkı referandum öncesi Alanya’da birdenbire oluşturulan “sivil anayasa platformu” örneğinde olduğu gibi…
Türkiye’de ayaklanma olacağı yok ama çok önemli bir genel seçim var. Bir de, yaklaşan ve iyi geçmesi beklenen bir turizm sezonu… Tozu dumana katmış bir seçim ortamı, radikalliğin ne denli uçlarında dolaştığı belli olmayan bu oluşumlar için tam da kendini gösterme fırsatı. Şehri yönettiğini, kitleleri yönlendirdiğini varsayan herkesin(!) vebali yüklenmemesi için dikkatli olması gerekiyor…
Bu Makale 26.02.2011 - 12:12:50 tarihinde eklendi.