HAVALİMANLARINDA ARAMA EZİYETİ?
Aşağıdaki yazıyı dikkatlice okuduğunuzda meselenin ne olduğunu anlamakta güçlük çekmeyeceksiniz.
Türkiye’de görev yapan pilotların önemli bir bölümünün üye olduğu Türkiye Havayolu Pilotları Derneği, Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne başvurarak özellikle Antalya Havalimanında yapılan uçuş ekiplerinin elle aranması olayına itiriz etmektedir. Başkan Kaptan Pilot Muzaffer Özacar imzasıyla gönderilen yazı aynen şöyle:
“ T.C. ULAŞTIRMA BAKANLIĞI SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ / ANKARA
Son günlerde basında da gördüğümüz, uçuş ekiplerinin bazı meydanlarda elle aranması uygulaması uçuş ekipleri yönündün sıkıntı yaratmaktadır. Ulusal ve uluslararası ilgi kanunlara göre uçuş operasyonunun emniyetle icrasından kaptan pilot sorumlu ve yetkilidir. Zaman zaman maksadını aşan uygulamalar Dünyanın hiçbir ülkesinde ve organizasyonunda tercih edilmemektedir. Dünya’da risk faktörünün en yüksek değerlendirildiği Amerika Birleşik Devletleri’nde bile uçuş mürettebatının ileri görüntüleme teknolojisi (AIT) ve tüm vücudu kapsayan elle yapılan kontrolün çok abartılı ve personeli küçük düşürücü bir uygulama olduğu kararına varılmıştır. ABD Transport Security Administration’ın oluru ve ilgili ALPA’ların desteği ile bu uygulamaya son verilmiştir. Güvenlik Teşkilatı ve Ulaştırma Güvenlik Yönetimi ile yapılan toplantılar sonucu hangi ülkede olursa olsun havayolu üniforması giyen ve havayolu kimliği taşıyan pilotların sadece metal detektörlerden geçmesi ve abartılı aramaya maruz kalmaması “AIT” görüntüleme cihazından geçmemesi konusunda mutabakata varılmıştır. Özellikle Antalya Meydanında yaşanan bu uygulamanın sonlandırılması, uçucu personeli arama işlemlerinin uluslararası uygulamada olduğu gibi metal detektörler ile yapılarak, personelin mağdur edilmemesi konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması için gereğini bilgilerinize arz ederiz.”
Sayın Başkanın meslektaşları adına kaleme aldığı bu yazıya hak vermemek mümkün değil. Uçucu ekipler veya diğer bir deyimle kokpit ekiplerinin havalimanlarına girişlerinde elle aranmaları doğru bir tutum ve davranış değildir. ID kart veya apron kartı da dediğimiz kimlik kartlarını veren makamlar bu kişilerin tabiri caizse yedi sülalesini idik didik araştırıyorlar. Kim kimdir, neyin nesidir iyi biliniyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’nden veya gerektiğinde MİT’ten gelen bilgilere göre bu kartı almaya hak kazan kişi temiz kişidir. Yani geçmişinde bir şüphe veya şaibe yoktur. Hal böyle olunca da pilotların meslek örgütü elle aranma diye tanımlan el dedektörü ile aranmaya karşı çıkmaktadırlar. Şimde burada biraz durmak lazım. Pilot geldi ve çantasını cihaza koydu. Kendisi de kapı dedektöründen geçti. Üzerinde metal eşya veya cisim varsa doğal olarak cihaz uyarı sinyali verecektir. Bu durumda güvenlik görevlisi de kişiyi el detektörüyle aramak isteyecektir. Pilot buna itiraz ederse, özel güvenlik görevlisi doğal olarak devreye polisi sokacak ve kişinin aranmak istemediğini söyleyecektir. İşte burada işler karışacak ve tartışma çıkacaktır. Kısaca TALPA diye adlandırdığımız Pilotlar Derneği Başkanı’nın yazısında dile getirdiği basına yansıyan olaylar meydana gelecektir. Bu konuya bir başka açıdan daha bakalım. Pilotlar havalimanlarına veya havaalanlarına elle aranmadan girmek istemiyorsa, biliniz ki kabin ekipleri diye adlandırdığımız kabin görevlileri veya memurları da girmek istemeyecektir. Haliyle teknisyenler, dispeçler ve diğer kart taşıyıcılarda bu haktan istifade etmek isteyecektir.
TALPA’nın yanı sıra, Kabin Görevlileri Derneği TASSA ve Teknisyenler Derneği UTED de devreye girecektir. Bu konu öteden beri büyük sıkıntılar doğurmaktadır. Bazen kimliğini göstermemekte diren uçuş ekipleri, bazen de işgüzar özel güvenlik görevlileri konuyu içinden çıkılmaz bir hale sokmaktadır. Aslında özel güvenlik şirketlerinin yöneticileri işlerini çok iyi bilen eski emniyet mensuplarıdır. Bu sayın yöneticiler kendi elemanlarına bu konuda biraz daha dikkatli davranmalarını öğütleseler bir sorun olmayacak. Ama ne yazık ki zaman zaman, kraldan fazla kralcı olan bu arkadaşlar yetkili sahibi kişilere böyle muameleleri reva görmekteler. Tabii işin vatandaş boyutunu söylemeye gerek görmüyorum. Orda işler daha karışık. Türkiye’de günde en az 50 vak’a meydana geliyor dersem yalan olmaz. Yani, iş acaba çok mu abartılıyor. Yoksa gerçekten uçaklar ve havalimanları büyük bir tehlikeyle karşı karşıya da biz mi farkında değiliz. Bu satırların yazarı, yıllardır havacılık sektöründe yöneticilik yapmanın yanı sıra, aynı zamanda Atatürk Havalimanı Güvenlik Komisyonu üyesidir. Yani derim ki, ABD’nın, AB ülkelerinin yapmadığı uygulamaları biz niye yapıyoruz. Biz, teröre daha mı çok hedef olma durumundayız. Bunu tartışalım bence. Durum o kadar da vahim değil. Bu kadar sıkı önleme gerek yok diyebiliriz. Yapmak isteyen her şeyi yapabilir. AHL’ye içi bomba dolu bir çanta bırakmak ve onu uzaktan kumanda ile patlatmak çok da zor olamasa gerek. Ama bunu kim , neden, nasıl ve niçin yapar sorusunu sormalıyız. Ve tüm bunlardan da önemlisi, 100-150 kişinin ölmesini üstlenebilecek bir babayiğit örgüt var mıdır siz ona bakın.
Gelelim tekrar asıl konumuzu. Bu uçuş ekiplerinin elle aranması işinde bir yanlışlık var gibi geliyor bana. Yani bu arama işine SHGM değil de, kısa adı MSHGP olan Milli Sivil Havacılık Güvenlik Programı ve buraya bağlı çalışan Havalimanı Güvenlik komisyonları karar verebilir gibi geliyor bana. Yani, örnek vermek gerekirse Atatürk Havalimanı’nda görev yapan ve Mülki İdare Amiri Başkanlığı’nda toplanan Güvenlik Komisyonu, alarm seviyesini belirlemekten tutun da, diğer bütün konulara karar verebiliyor. Elle aramanın kaldırılmasına da Güvenlik Komisyonları karar verebilir. Yetki karmaşasını ortana kaldırmak için konu, her alanın hassasiyetine göre çözümlenebilir. SHGM’nin böyle bir konuda meşgul edilmesini veya karar verme durumunda bırakılmasını doğru bulmam. Elbette “otorite” her şeye karışır ve her şeyden de sorumludur, ama bu MSHGP tarafından bir yazıyla mülki idare amirliklerince çözümlenebilir diye düşünüyorum.
İyi uçuşlar Türkiyem.
malioglu@sagaairlines.com
Bu Makale 08.09.2011 - 15:34:30 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
Elle aranmak istemeyen şahıs, kim olursa olsun kapı dedektorunden sinyal vermeden geçmek zorundadir. O daha kötüdür, her sinyalde geri dönmek zorunda kalinir.
-
Ötmemesine rağmen saatlerimizi çıkarttırmalarına ne demeli?