Zekeriya Can

Gezi'nin artı etkileri ve ekonomik verilerde gizlenen tsunami

Gezi olayları ile Türkiye demokrasisi artık geri dönülmeyecek yeni bir yola girmiştir. Demokrasi bireylerin özgürlüğüdür. Beğenilmeyen, hakir görünen 90 gençliği, 60'ların gençliğine nazire yaparcasına meydanlara dolmuş, dünyaya örnek olacak zeka ve mizah dolu başkaldırıları ile anarşizmin tarihe geçecek adsız kahramanı olmuşlardır.
 
Olaylarda 6 kişi ölmüş, 11 insanımız gözünü kaybetmiş 7 bin 800'den fazla da yaralı vardır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen korkulan olmamış, vandalizm boyutlarında şiddet kullanan devletime karşı, aynı basiretsizlikle cevap verilmemiş,  birkaç olumsuz durum hariç, gaza gelmemişlerdir. O kadar gaza rağmen tepkilerini barışçıl olarak sürdürmüşlerdir. Ana öğesi ‘’problemden kaçış’’ olan turizmde, bizi korkulan boyutlara getirmedikleri için hepsine teşekkür borçluyuz. Ayrıca, tüm dünyaya seslerini duyurmaları ve örnek direnişleri sayesinde Gezi artık bir dünya markası olarak, İstanbul ile yarışır duruma gelmiştir. Şu an için zor gibi olsa da, ilerki yıllarda Gezi, üzerinde yapılacak anıt ve ruhuna uygun katılımcı çalışma örnekleri ile dünya turizminde gerçek yerini alacaktır.
 
Maalesef, yüce devletlum halen Gezi olayları arkasında komplo iddialarına sarılmakta ve malum kesimler de absürd seneryolar ile bunu desdeklemekte. Birbirini tanımayan, bu kadar insanın niye bu kadar zorluğa rağmen biraraya gelip kendilerini ifade etme gerçeğini anlayamamakta veya anlamak istememektedirler.
 
TUROB Başkanımız Sayın Timur Bayındır Beyefendi’yi, olaylar sonrası yaptığı kucaklayıcı ve objektif beyanı için kutlarım. Esnafın sesi olması gerekirken, esnaflığı adeta öldüren bu kadar AVM'ye sessiz kalan Sayn İSTESOB Başkanı Faruk Yılmaz'ın gezi göstericileri için kullandığı sıfat da tarihte yerini almıştır. Onu başkanı olduğu İSTESOB'un üyelerine havale ediyorum. Kalabalık bir grup halinde gelen korkmuş halkı, otel personelinin durduramayacağını bilmek için otelci olmaya gerek yoktur. Divan Oteli'ni oraya sığınan ve tıbbi yardımlarını buradan alan halka yardım ettiği gerekçesi suçlamak, hele hele daha ileri gidip; bu ülkede toplanan, yetim hakkı diye kutsal bellediğimiz verginin hemen hemen % 3'ünden fazlasını tek başına sağlayan Koç Ailesi'ni miting meydanlarında hedef göstermek bir Başbakan'ın ağzında şık durmamıştır.
 
EKONOMİK VERİLERİN ANALİZE 
 
2002 – 2012  arası  ihracat 1050 milyar dolar, ithalat 1650 milyar dolar. Balans farkı 600 milyar dolar. Turizm geliri 205 milyar dolar.
 
Yani sattığımız maldan 600 milyar dolarlık fazla mal almışız. Bunun ana sebebi, kontrolsüz bir açık pazara sahip olmamız ve bazı ihracat kalemlerinde % 60-70'leri bulan ithal mal girdisi. Bunları da dbl işleme sokarak GSMH'yı yüksek tutmaya çalışmışız. Ama nedense, reel olarak görünen 205 milyar dolar. Ama makro değer olarak bu ülkeye kendi başına 600 milyar dolardan fazla katma değer yaratan turizme gereken destek ve ilgiyi esirgemişiz. Hastahane odaklı sağlık turizmi için teşviklerini sonuna kadar açan yüce devletlüm her sene kış uykusuna yatan güney otelleri için herhangi bir adım atmamış. En azından bu otelleri sağlık turizmi kombinasyonunda kullanacak veya sadece İngiltere ve Almanya'da bulunan 20 milyon handikaplı insana ulaşacak  alternatif çözümler bulmaya çalışmamıştır.
 
2002-2013 arasında et ve süt ürünleri yaklaşık 3-4 kat, sebze ve meyve fiyatları 4-8 kat, bakliyat 3-4 kat, ekmek 5 kat, benzin ve mutfak tüpü 3.5 kat, doğal gaz 3 kat, üretici çiftçi ve besici girdileri 4-6 kat artmıştır. Amerikan doları % 30 , euro ise % 40 artmıştır. Bunun yanında asgari ücret 3 kat, emekli maaşı ise 2.5 kat artmıştır.
 
Asgari ücret ne kadar da, enflasyon rakamlarına yakın bir artış gösteriyor gibi görünse de taşeronluğun ön plana çıkıp, özellikle devletin işlerinde bu kurumları kullanması sebebi ile asgari ücret ile çalışan insan sayısı kat be kat artmıştır. Maaşlı eleman çalıştırmak yerine bu hizmeti taşeron firmalara veren devletlum bu işten finansal olarak kar kazanmış mıdır? Yoksa aslan payı taşeron firmalara mı gitmiştir?
Emniyet güçleri, ordu ve özel güvenlik elemanı olarak dvletin, bireyin ve kurumların güvenliğini sağlıyan çalışan sayısı da 1.5 milyon kişiyi aşmıştır. Bu insanların ülkeye artı değer kazandıracak bir üretimleri yoktur.
 
10 yılda iş kazalarında ölen insan sayımız 11 bini geçmiştir. Bunun da en büyük sebebi taşeronluk müessesidir. 2002'de 350 milyar TL olan GSYH,  2012 de 1.415 milyara TL'ye yükselmiştir. Resmi olarak 4 misli artış gibi görünse de, sabit fiyat endeksi ve nüfus artışı ele alındığında reel rakam artışının % 45 olduğu görünmektedir. Balans farkında, fiyat artışları gizli.
 
2002'de  64.5 milyar TL olan kamu borcu, 2012 de 103 milyar dolara, 43 milyar dolar olan özel sektör borcu ise 226 milyar dola çıkmış. $ 22 Milyar olan MB borcu ise 7.7 milyara düşmüştür. 2002'de 155 milyar TL olan yurtiçi borç da 2012’de 410 milyar TL’ye çıkmıştır. Yani 10 senede dış borçlar 2.6 kat artmıştır. 2002'de 6.5 milyar TL olan hane halkı borcu ise 2012'de 260 milyar TL' ye çıkmıştır. 10 senede 50 milyar dolarlık özelleştirme yapmışız. Yani kısaca;  yiyoz, içiyoz ama ödemiyoz. Borçları çocuklarımıza bırakıyoz!
 
2002 yılında İstanbul Borsası'nda bulunan yabancı yatırım tutarı 3.5 milyar dolardır. Bu rakam 2012 sonunda 72 milyar dolara çıkmıştır. 2002 yılında 10 binlerde seyreden 100 endeksi, şu an itibarı ile 76 bin 500'lerde. 2005 yılına kadar yabancı yatırım diye görünen bu para borsada miktarının üzerinde işleme girmiş. Yani birkaç defa kar satışında bulunup ucuz kalan hisselerden almış. 2006 yılından sonra ise bu oran % 80'ler civarında seyretmiştir. Ortalama 40-50 bin endeks periyodu giriş alınırsa kazandıkları ve hisse senedi fiyat artımları ile 72 milyar dolar olarak gösterilen yabancı yatırımın ana tutarı da 25 milyar dolara tekabül etmektedir. Peki bu sanal artışın istihdama ve üretime ne katkısı olmuştur? Elin adamı hangi ülkede 10 senede 2 kat döviz cinsinden para kazanır? Gezi eylemlerinde faiz lobisi arayanlara duyurulur. Belki;  jölelim, fidan boylum bu konu hakkında bizi aydınlatır!

Merkez Bankası'nda 130 milyar dolarlık döviz stoğumuz olduğu övünülerek açıklanmakta. Ama, ihracat ve ithalat balansının arasında korkunç bir uçurum olan ülkemize bu dövizin ne şekilde giriş yaptığı açıklanmamakta. Herhalde kara kaşımız, kara gözümüz için bu parayı bize vermiyorlar! Her neyse söz konusu paranın 85 milyar doları altın ve bankaların mevduat karşılığı olarak verdiği rakamlardır. Geri kalan rakam Merkez Bankası'nda bulunan gerçek döviz miktarıdır. 
 
Tabii yukardaki rakmlara rant değer artışlarını da katmak gerekiyor. Yapılan hesaplamalara göre sadece İstanbul’da, gayrimenkul değer artışından kaynaklanan 130-140 milyar dolarları bulan değer
artışlarından söz edilmekte.
 
Rakamlar zordur, insana sıkıcı gelir. Söylevler unutulur, ama rakamlar baki kalır. Ve onları değerlendirip analiz edersek, en büyük dostumuz olur rakamlar.
 
Rakamların gösterdiği, yavaş yavaş bir sosyal patlamaya doğru gittiğimizdir. Böyle bir sosyal patlamanın oluşturacağı sonuçlar eğitimli çocuklarımızın Gezi gösterilerine benzemez. Hele hele yüce devletlum aynı davranışı onlara da gösterirse Allah göstermesin böyle bir durumda en fazla etkilenen sektörümüz olacaktır.
 
Bunun için, sadece turizm ile ilgili değil tüm STK'lara çok büyük görevler düşmektedir. Artık devlet ve hükümete yaranarak çuvallarını doldurmaya çalışan medya ve yardakçılarına dur diyecek çözümler üretmelidir. Gerçekler ve olabilecekler konusunda siyaset ve bürokrasi gereken çalışmaları yapmalıdır. Unutulmamalı ki; bu ülke varsa, bizler varız.
 
Son söz: Özellikle yönetim kademesinde olanlar. Lütfen, Lee İacocca nın ‘’Sözün Özü’’ kitabını okuyun.
 
 
 
 

Bu Makale 02.07.2013 - 15:45:47 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Zekeriya Can 27.07.2013 - 03:36

    Sn. Bora, yorumunuz için teşekkür ederim. Ama yukarda belirttiğim rakamlardan, hükümet muhalifi analizi çıkartmanıza üzüldüm. Hükümet hepimizin hükümeti, ama uygulanan yol yanlış. Bunu tüm samimiyetimle lüzümsuz savlara girmeden rakamlalar ile anlatmaya çalıştım. Gönül isterdiki yorumunuz, böylesine basit bir suçlama yerine. Rakamlar ile dile getirmeye çalıştığım değerler veya sonuçlar üzerinde olsun. Sejour bölgelerinde, 100 odalı 4 veya 5 yıldızlı bir konaklama tesisi, rakibi ülkelere oranla. Sezonu sabit gider fazlalığı yüzünden ca € 100.000. fazla bir maaliyetle açıyor. Fiyatların ön planda olduğu mass turizmi için bu önemli bir fark. Misafir odaklı çalışan birkaç kurumsal firmalar hariç, turizm çalışanları 10 sene önceki kazançlarından daha düşük bir meblağ almakta. Lütfen fiyat artışları ile döviz kuru gerçeğini analiz edin. Anarşizm, sürdürülen düzene başkaldırı anlamı içerir. Düzene başkaldırı da, otamatikman kaosu oluşturur. Bunun sonucu, özlenen daha iyi bir yönetim ve yaşam şekli ortaya çıkar. Yani öylesine kötü bir şey değildir anarşizm. Düzene karşı çıkıp, yeni bir sav ile ortaya çıkartanlara ise anarşist denir. Ama, maalesef ülkemizde kontrol edilebilir halk yaratma hastalığı. Önceleri bunu, devletlumun ezeli korkusu kominizmi kullanarak, fikirleri ve uyguluyacılarını kominizm ve kominist yaftası yapıştırarak sindirmeye çalıştılar. Şimdi ise, ümmet sıfatı içinde sorgulamıyan kontroledilebilir halk yaratma hedefi ile. Bunu terörizm veya vandalizm sıfatları arkasına saklanarak. Yok farzetmeye çalışıyorlar. Tarihe baktığımızda, en büyük anarşistlerin peygamberler olduğu ortaya çıkar. O zamanki sabık yönetimlere karşı, Hz. Musa Yahudiliği, Hz. İsa Hiristiyanlığı, Hz. Muhammed ise İslamiyeti hayata geçirmişlerdir. Lütfen o zamanlar, bu peygamberlerin karşılaştığı zorlukları ve suçlamaları bir düşünün.

  • esra bora 19.07.2013 - 08:49

    Zekeriya Bey, sanırım gösterilerin ilk günüde kaldınız.Eğer tüm eylemleri barışçıl olarak niteliyorsanız, her halde bir çeşit gözlük taktığınızı ve sadece görmek istediğinizi gördüğünüz aşikar. Hükümeti desteklemiyor olabilirsiniz ancak bu kadar da anarşi sempatizanı olmanız gerekmez. Çok şükür şu memleket de aklı selim sahibi insanlar hakim.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.