Geri dönüşü olmayan işler
Son yıllarda öyle büyük hatalar yapıyor, öyle yanlış kararlar alıyoruz ki, bunun geriye dönüşü yok.
İktidar değişirse, tepetaklak ettiğimiz dış politika, eğitim, adalet, güvenlik, savunma yanlışlarını düzeltebiliriz ama, çevreyi ve doğal güzelliklerimizi katleden uygulamalarımızı düzeltmemiz mümkün değil... Koruma kararlarına el attık mı, sit uygulamalarını aklımıza estiği şekilde değiştirdik mi, artık geçmiş olsun. Karadeniz’de hidroelektrik santraller için bozduğumuz akarsularımızı, derelerimizi geri getirebilir miyiz? Suyun akışını eski haline döndürebilir miyiz? Kestiğimiz, yaktığımız ve imara açtığımız ormanlarımızı yerine koyabilir miyiz? Betonları kazıyacağız da, ağaç fidanlarını toprakla buluşturacağız. Ölme eşeğim ölme..
Devleti yönetenler, alacakları kararları bin defa düşünmek, enine boyuna tartışmak, uzmanlarına danışmak ve gerekli düzenlemeleri ondan sonra yapmak zorundadırlar. Çünkü alacakları her yanlış karar, bu devlete ve millete büyük zararlar verir. Siyasetçiler gelip geçicidirler. Bugün varlarsa yarın yoklar. Ama onların yanlış kararları, devletimizin zenginliklerini de yok eder. Bu durumda kimden soracağız hesabını ve kaybettiklerimizi yerine nasıl koyacağız?
Ankara’da oturmuşlar,tabiat varlıklarımızı ve doğal güzelliklerimizi yeni bir sınıflandırmaya tabi tutmuşlar. Buna göre birinci derece doğal sit alanlarından uygun gördüklerini ikinci sınıfa düşürmüşler. İkide olanları da üçüncü sınıfa indirince, Ege ve Akdeniz’deki o güzelim koyların, dağların, sahillerin, ormanların geleceğini biçmişler. Anladığım kadarıyla buraları ranta açılacak, betonlaşacak ve hovardaca yapılan devlet harcamaları için, yeni kaynak yaratılacak.
Rahmetli Özal döneminde kurduğumuz ve Ege-Akdeniz koyları ile bölgedeki doğal güzelliklerimizi garanti altına alan Özel Çevre Koruma Kurumu’nu yok ettiler. Şimdi de tabiat varlıklarına ve sit kararlarına el attılar. Düşündüklerini hayata geçirirlerse eğer, Allah vergisi o muhteşem güzelliklerimizden ve doğal değerlerimizden olacağız. Örneğin mavi yolculuk koylarına büyük zararlar vereceğiz. Gökova’nın o bakir köylerini imara açacağız. Hisarönü körfezini mahvedeceğiz. Koylarımıza ve sahillerimize, altyapılarını düşünmeksizin yeni evler, yeni oteller yapacağız..
Bugün Türkiye’de inanılmaz bir otel bolluğu var. Hele Bodrum’da doluluk oranları rezalet... Ama hala yenileri yapılıyor ve buna bir dur diyen yok. Yeni sit kararlarıyla Bodrum koylarına yeni oteller dikilecek, yeni siteler yapılacak. Değirmenler tepesindeki rezalet böyle olmadı mı? Dünya şaheseri ve çift koyu birden gören muhteşem manzara katledilmedi mi? Gidin bakın, rezalet ve inşaat hala devam ediyor. Bu yetmiyormuş gibi, yeni kararlarla Bodrum gibi muhteşem bir antik kentin tam manasıyla canına okuyacağız.
Aslında tüm sahillere, koylara ve ormanlara zarar verecek Ankara operasyonunun, sadece Bodrum ve Gökova’ya yapacağı tahribata bir göz atalım:
Bodrum’da 5340 hektar orman ve hazine arazisi imara açılacak. Öyle olunca Bodrum’un bugünkü imar yoğunluğu ve beton görüntüsü üç misli artacak. Örneğin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı planlar uygulanırsa eğer, Gündoğan’da, Yalıkavak’ta, İçmeler’de, Kızılağaç’ta, Torba’da, Güvercinlik-Bodrum arasında, Karaada, Orak Adası, Adaboğazı’nda çok yer betona teslim olacak. Buraları imara açılacak ki, bunun adı tam manasıyla bir cinayettir.
Peki Gökova’da neler olacak, nerelerde orman ve hazine arazileri imara açılacak? Sıkı durun ve inşallah olmaz diye Allah’a yalvarın: Kisebükü, Çökertme, Mazı, dünyaca ünlü Halep çamlarıyla kaplı Akbük Koyu, Akyaka, Sedir Adası, Çamlı Köyü, Boncuk Koyu, Karacasöğüt, İngiliz Koyu, Cumhurbaşkanlığı yazlık köşkünün bulunduğu Okluk Koyu, Löngöz, Yediadalar, Ören Zeytinlik Plajı, Karya yolu, Sarnıç... Daha sayayım mı? İsterseniz kestirmeden Gökova’nın tamamı diyelim. Bir de Hisarönü körfezini hesaba katarsanız, cennete yolculuk ve mavi yolculuğun sonuna geldiğimizi kolayca anlarsınız.
Bu bölgelerin korunmasında 30 yıldan fazla emek veren, devlette ilgili kararları alan ve aldıran, şimdi de bunları dikkatle gözleyen bir Türkiye sevdalısı olarak, Çevre ve Şehircilik Bakanı ile bürokratlarını uyarıyorum.İçinizde bu bölgeyi bilen, tanıyan, yaşayan kimse yok. Bilmediğiniz bir bölge hakkında, oturduğunuz yerden ve uzmanlarına, bilenlerine danışmadan aldığınız kararları, eğer hayata geçirirseniz affedilmez bir suç işleyecek ve gelecek neslin vicdanlarında bile mahkum edileceksiniz. Onun için yaptığınız bu talihsiz çalışmaları hemen durdurun. Kararları sakın uygulamaya koymayın. Önce konuyu tartışmaya açın. Sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin, bölge halkının görüşlerini alın. Yetmezse işi bölge halkının oylarını almaya kadar, yani referanduma kadar götürün. Aksi halde büyük ve yoğun tepkilere, toplumu rahatsız edecek büyük olaylara sebep olursunuz ki, Türkiye’nin böylesine yeni bir krize tahammülü yoktur.
Bu Makale 15.12.2016 - 13:25:52 tarihinde eklendi.