Serdar Sağlamtunç / FCSI

Fıtrat mı?

Fıtrat kelime anlamına TDK Sözlük ’ten bakarsanız, yaratılış, hilkat karşılığını görürsünüz. Her şey bir sebep karşılığı olarak ifade edildiği için adeta bir suçlu olarak polemik (söz dalaşı) ve politik absürtlük taşımaktadır.
Gelin hep birlikte bir ufuk turu yapalım ve yaşadığımız olayların değerlendirilmesi çerçevesinde fıtrat ne ölçüde etkendir görmeye çalışalım.

ÜNİVERSİTELER BİLİM DIŞI HER UĞRAŞIN İÇİNDE

Ülkemizde inşaat teknikleri, yapı usulleri, bina inşa eden çalışan kesim, inşaatı satın alan veya kabul eden merci ne durumda? İnşaat teknikleri kitaplarda mevcuttur. Çoğu güncel olmayan ve çağdaş usul ve yöntemler eksik ama buna yetişecek, belgeleri düzenleyecek akademik kadro hem kısıtlı, hem yetkin değil hem de vakitlerini başka işlerle harcamaktalar. Böylece yeni tekniklerin okutulması ve öğretilmesi olanaksızdır. Üniversiteler bilim dışı her uğraşın içinde olduğu için yetki ve sorumluluk taşımamaktadır. Bu da ne yazık ki bir şekilde işlerine gelmektedir. Hocaların çoğu kürsülerini başka işler kotarmak için kullanmaktadır. En fazla karşılaştığımız gerçek ise danışmanlık işlerinin akademik kadro tarafından değersizleştirilmesidir. Üç kuruş için sistemin temelini sarsmaktadırlar. Bu kısa özeti dikkate alarak ülkede yapılan inşaatların tekniğine uygun olması olanaklı mıdır? İlginç olan bu tür düşünce sistematiğinin son on yılda özel ve kamu ayrımını da ortadan kaldırmış olmasıdır. Eskiden özel sektör yapıları kamudan daha sağlam inşa edilirdi ama şimdi toz dumana karışmış iş bilen yerine taşeronun taşeronu ile yürüyen bir sistem oluşturulmuştur. Böylece örneğin bir endüstriyel bina projelendirmesi bir pazarlama firması tarafından, bu binanın inşaatı bir dikiş atölyesi sahibi tarafından yapılabilecek pervasızlığa ulaşmıştır. O halde soru şudur: Binalar yıkılırsa bu fıtrat mıdır?

ÇÖLLEŞME VİRÜS GİBİ YAYILIYOR

Küresel politikalara yön verenler kendi zenginliklerini göz önüne alarak bazı düzenlemeler yapmakta ve tüm dünyanın buna uyması için çoğu ileri ve geri kalmış ülkeleri çeşitli dalaverelerle kendi saflarına çekmek gayreti içindedirler. Ancak saf akılla ve çıplak gözle görülen gerçekler insanları düşünmeye sevk etmelidir. Örneğin 5 dakika ayırıp dünyaya kuş bakışı bir uydu haritasını incelerseniz süratle çöl olgusunun virüs gibi arttığı ve toprakları ele geçirdiğini görürsünüz. Bu konuyu yıllardır dile getiren TEMA isimli bir kuruluş ve başındaki saygın insanın sesi kısılarak öne sürülen kurtarma tedbirleri sakil önlemler olarak algı saptırılması yapılmaktadır. Bu kuruluş toprakların çölleşmesinin önüne geçecek yöntemleri anlaşılır dille tane tane anlatmaktadırlar. Bunlar çok basit ve hemen uygulanıp sonuç alınacak tedbirlerdir. Ama yöneticiler tüm bu bilimsel veriler ve görüşlere kulak tıkayıp dünyayı birkaç kez ağaçlandırdıkları iddiasına karşılık gelen sayıda ağaç dikeceklerini, kesilen ağaçların yenileneceğini yandaş medyada yayınlayıp yarı cahil, fos diplomalı destekçiler bulabilmektedirler. Çünkü bu kafalar bir ağacı gövde, kök, toprak, su ve çevresindeki canlılar olarak görmemekte sadece kütük olarak bakmaktadırlar. Tek bir ağaç kesildiğinde oradaki boşluk en az on metrekare alanı kötü olarak etkiler. Tüm bu gerçekler varken, ağaç kesip beton yapılan yüzeylerin artırılması marifet olarak ilan edilir. Ama fiyakalı yayınlar ve ilanlar yağan bir yağmur ile oluşan sellerde ortaya çıkan kayıplarla geçersiz olur. Ne gam, aynı kafa öğünür durur. Suyun gideceği yeri kapatırsan, toprağın suyu emerek alt katmanlarını beslemesine engel olursan çölleşme ve sellerden kayıplar yaşarsın. Bunlar fıtrat mı? 

BEKLENEN İSTANBUL DEPREMİ...

Afetlere karşı teknik ve bilgi donanımlı bir STÖ olan AKUT ve başındaki dingin insanın çalışmalarını elinin tersi ile itip, yandaş ve benzeş bir grup kurmakla şark kurnazlığı yapmak neyi düzeltir? Olaylara sadece parasal ve kaynak aktarımı olarak bakmak ile insan ve canlı kurtarma felsefesi taban tabana zıt karakter taşır. Bu tip STÖ lerinin desteklenip, bağımsız bir yapı, dıştan gören tarafsız göz oluşturulması en doğru yaklaşım iken her şeyi kendi denetimi altına almak, böylece yapılan yanlışları gözlerden saklamak sadece insan kayıpları değil kaybedilen insanların kamuya olan değerini, aileleri ve çocukları da dikkate almamak anlamındadır. Basit bir tedbir, belki sıradan bir eleştiri ile alınabilir ve yitirme yerine kazanma ortaya çıkabilir. Beklenen İstanbul depremi, betonlaşma sonucu oluşacak seller ve ağaç kesme sonucu toprak kaymaları, kimyasal atıkların serbest dolaşması, nükleer felaketi önümüzde iken tüm uyarılara kulak tıkayıp, felaket oluşunca hamaset yani sözde yiğitlik taslamak neyin nesidir? Gelecek felaketlerin ayak izlerini oluşturmak ve sonradan ağıt yakmak fıtrat mıdır?

GÜVENİLİR BİLGİYE ULAŞMAK ÖNEMLİ

Bugün içinde yaşadığımız iletişim çağı her tür bilgiye ulaşımımızı kolaylaştırmıştır. Ancak güvenilir bilgileri tüm bu veri bolluğu arasından derlemek önemlidir. Çünkü küresel aktörler bu önlenemeyen iletişimi engellemek amacıyla asparagas bilgileri de aynı mecrada yaymaktadır. Güvenilir bilgi seviyesi bize bugün eldeki teknoloji ile insanların yatak odalarına kadar girildiğini ispat etmektedir. Küresel korku kendi düzenlerine karşı olan girişimleri bu şekilde yönlendirmektedir. En basit bir gerçek, akıllı telefonlar, kapatsanız ve pilini çıkartsanız bile veri toplamaya ve izlemeye devam etmektedir. Belki bu gerçek sanal bilim veya şaka gibi gelse de gerçek budur. Bunun ahlaki ve yasal sorunlarını tartışmak için çok geç kalınmıştır. O halde ya önlem almak veya ipin ucunu bırakmak gerektir. Yine de sistemin ne yapabileceğini öğrenmek bize yanlışları düzeltmekte önderlik edebilir. Son on yıllarda yapılan her türlü görüşme ve yazışma bir merkezde depolanmaktadır. Depolanmanın asıl amacı kötülükleri(!) önleme adı altında tüm verileri bir anahtar sözcük girerek denetleme ve olası tehditlerin ortaya çıkmadan bertaraf edilmesi şeklinde tarif edilmektedir. Örneğin suikast sözcüğü girilip tüm verilerde kimlerin buna uygun fikir ürettiği araştırılmaktadır. Ancak karşı akıl da buna bazı kodlar ve şifreler kullanarak kendini korumaya almaktadır.

Diğer yönden bu sisteme destek veren görüntülü kayıtlardır. Bugün kasabalarda bile giriş çıkışlar, sokaklar sürekli izlenmekte ve kayıtlar tutulmaktadır. Eğer bir gün merak edip bir tarihte nerede olduğunuzu araştırmak isterseniz bu sistem size o anda nerede, kimle, hangi durumda olduğunuzu görüntü olarak verebilmektedir. İlave olarak bugün herhangi bir yere gittiğinizde orada bıraktığınız DNA örneklerinden size ulaşmak olasıdır. Örneğin bir alış veriş merkezine gidip WC'yi kullandınız. O sırada da aynı yerde bir olay oldu ve kameralar her şeyi göremedi. Bırakmış olduğunuz DNA örnekleri toplanıp analiz edilerek ve tanıtma cihazına konularak sizin ve diğer kullanıcıların fiziki görünümünüzü bile elde edecek teknik kullanımdadır. İsteyen internetten sayısız bilgi ve örnek edinebilir.

Pekâlâ, o halde sade vatandaş olarak sormak gerekiyor. Tüm bu sistemlere sahip donanımlar varken, silahların patladığı, insanların kaybedildiği bir olayı terör vakası diye terslemek olası mıdır? Dikkat buyurun burada olayın kimin hangi karanlık amaçları ile oluşturulduğu önemli değildir. Önemli olan bu tip olayların eldeki teknolojik alt yapı ve bilgi ile olanaklı olması ve bunun işletilmesidir. O halde bombalı saldırılar, öldürmeler, ölümler fıtrat mıdır?   

Pozitif bilim diploması almış, mühendislik mesleğini icra eden, teknik soruları çözecek projeler yapan bir kişi olarak benim bunlara inanacağımı düşünen varsa ya saf ya da kendini dev aynasında görendir.

FITRAT MI?

Yol yapacaksın, ne asfalt kalitesi ne eğim ne de korkuluklar olmayacak. Trafik kazaları fıtrat mı?
Tüm projelerini yabancı firmalara vereceksin. Teknik mühendislik alanında gerileme fıtrat mı?
Suları kirletip, temizlerini yabancıya satacaksın. Sular nedeniyle insanların hastalanması fıtrat mı?
Tarihi eserlerini korumayacak, tahrip ve heba edeceksin. Turistin gelmemesi fıtrat mı?
Kadınların giyimine, insanların içeceklerine karışacaksın. Turizmin gerilemesi fıtrat mı?
Dünyanın en pahalı tesislerini en ucuz fiyata pazarlayacaksın. Zarar etmek fıtrat mı?
Sevgiyi saygıyı ortadan kaldırıp biat dayatacaksın. Entelektüel ortam oluşmaması fıtrat mı?
Felsefe okutmayacaksın, sanata engel olacaksın. Hoşgörüsüz maganda yetişmesi fıtrat mı?

İstediğiniz kadar soruyu artık kendinize sorun. Unutmayın, farkına vardığınız şeyin önlemini alırsınız.

Bu Makale 09.11.2015 - 12:29:39 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.