Turizm bir sektör olarak kabul görmeye başladığında, bu aktivitelere dahil olanlara turist denirdi. Zaman içerisinde, kitlesel turizmin yükselen ivmesi ile turist, daha nitelikli geziler kavramı içerisinde gezgin olarak ifade edilmeye başlandı.
Zaman içerisinde, Dünyamızın gelişmesi, yıpranması ve tüketilmesiyle birlikte de gezgin olmak da kendi içerisinde farklılıklar gösterdi. Daha donanımlı olan gezginlerin daha etik olmaları beklenirken bunu diğer gezginlere de aktarmaları özelinde, omuzlarına ek görev yüklendi. Gezgin olmak kabul görmeye başlarken aynı zamanda da etik olmak gereksinimi doğdu.
Bu aşamaya her turist geçemedi, kaldı ki gezginler de kendi içlerin de bu düzeye gelemediler.
Özellikle son dönemlerde dünyamızın iklim krizi oldukça ciddileşirken ve bunun ana nedenlerinden biri turizm olarak kabul edilmişken, bir gezginin etik olması daha bir beklenir oldu. Gezginlerin etik olması elbette acentaların etik olmasından geçen önemli bir yol. Ne yazık ki herkes ben etiğim diye kendini etiketlemişken, bunun aslında gerçek dışı olduğu aşikâr. Çuvaldızı kendimize sokmanın zamanı geldi ve geçiyor. 2015’de 193 dünya lideri bir araya geldi, ne için mi? Dünya iklim krizi için. Hala bir araya gelmeyi sürdürüyorlar, ancak pek bir şey değişmiyor.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (Sustainable Development Goals) başlığı altında iddialı bir plan kabul edildi (bakınız makalenin sonuna). Geleceğin aşırı fakirlik, aşırı açlık ve susuzluk öngörüsü altında on yedi tane hedef belirlendi. Küresel Hedefler olarak da bilinen Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH'ler), tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını sağlamak için evrensel bir eylem çağrısı olarak kabul edildi. 17 SKH kendi içlerinde birbirlerine entegre edilmiştir. Bir alandaki eylemin diğer alanlardaki sonuçları etkileyeceğini ve kalkınmanın sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliği dengelemesi gerektiğini kabul eder. Gelişmiş ülkeler, en geride olanlar için ilerlemeye öncelik vermeyi taahhüt etti. SKH'lere her bağlamda ulaşmak için toplumun tamamından gelen yaratıcılık, bilgi birikimi, teknoloji ve finansal kaynaklar gerekli.
Tüm bu sıkıntıların ortadan kaldırılacağı veya en aza indirgeneceği, zengin ile fakir arasındaki uçurumun azaltılacağı bir hedef. İklimsel felaketlerden uzak bir gelecek. Hedef 2030 olarak belirlendi, oldukça iddialı ama imkânsız değil. Dünya genelinde verilere bakarsak 2000 ile 2015 arasında fakirlik yüzdesi aşağı yukarı yüzde 50 oranında düştü yani istenilince yapılamayacak bir şey yok. İstenilmesi ve yüreğinizi koymanız gerekli. Belki bu defa hedefi tüm insanlık adına gerçekleştiririz, kim bilir. Umudu yitirmemek lazım…
Seyahatin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri için büyük veya küçük her aksiyonun çok elzem önemi var. Evet, seyahat ve uçmak karbon emisyonuna çok ciddi katkıda bulunuyor, ama bunları telafi etmenin de kolay bir yolu var. Turizm dünyada çalışan her on kişiden birisinin direkt veya dolaylı olarak işi. Bundan dolayı da katkısı çok önemli. Dünyanın ücra köşelerindeki eko sistemleri destekleyen en hassas sektörlerden birisi, ama aynı zamanda da dünyamızı yıpratan bir sektör.
Ancak doğru yollarla, sürdürülebilirlikle turizm dünyamızın yıpranması konusunda bilinçli olarak en önemli kurtarıcısı da olabilir. Ne de olsa insanlık ve doğa tarih öncesinden beri var olan bir bütünlük içerisinde senkronize olmuş durumda. Bundan ilham alarak beslenmek gerekir.
Benim de burada amacım sizlere bir gezgin olarak dünyamızı mahvetmeden nasıl etik seyahat edebileceğimize dair birkaç ipucu vermek, şimdilik 10 tane amaçladım ama normalde bu liste çok uzun ve her an gelişmekte. Bunlar seyahat sürecinin her aşamasını kapsıyor – Planlama, hazırlık, varış, uzakta olmak ve pozitif bir etki bırakmak – özel bir sırası yok, nereden yakalarsanız yakalayın bir olumlu etkisi olacağını unutmayın. Hazırsanız başlayalım…
Az seyahat edilmiş güzergahlar tercih edin
Aşırı turizm (Over-Tourism) bazı güzergahları kendi içerisinde parodiye dönüştürmekte. Pandemi öncesi Venedik’i anımsayın, hareket edemeyen gondolalar, yan yana dizilmiş birbirinin kopyası olan donuş makarnayı en az 30 euroya satan lokantalar. Veya şu an gemi geldiğinde Karaköy’ü düşünün, trafiğin ilerleyememesi, bir anda yüzlerce otobüsün gıdım gıdım ilerlemesi, saatlerce Ayasofya’ya girmek için sıra beklemek. Bu örnekler çok uzatılabilirler. Aşırı turizm lokal ekosistemleri yok ediyor, yerel haklın günlük yaşantısına fiilen müdahil olup bozuyor. Bundan dolayı en ünlü şehirlere gitmektense o ülkenin sıradaki ikinci, üçüncü hatta dördüncü şehrine gidilmesi tercih edilebilir. Örneğin illaki İsviçre Alplerinde kayağa gidileceğine Bulgaristan’a gidilebilir. Veya illaki hafta sonu Mardin’e yığılmaktansa hafta içi seyahat etmek tercih edilebilir.
Paranızın en ihtiyaç duyulduğu güzergahlar
Sürekli para basılan şehirlerden uzak, sizlerin paranızın daha değerli, katkı sağlayacağı güzergahlara seyahat edilebilir. Örneğin bir doğal afet sonrası (elbette hemen değil) bir güzergaha seyahat edilebilir, bu hem yerel ekonomiye maddi hem de yerel halka motivasyonel olarak çok ciddi bir katkı sağlar. Terörist saldırısı olan bir güzergaha hemen rezervasyonlar iptal edilir, oysa sorumlu gezginlerin görevi tam aksi olmalı.
Yüksek sezonlardan vazgeçin
Bir güzergahın en yüksek sezonunda oraya seyahat etmekten vazgeçin, aksine ara sezonlara hatta düşük sezonlara odaklanın. Bu aynı zamanda aşırı turizmi dengeleyecektir. Diğer sezonlarda seyahat etmek hem o bölgenin yerel haklını ekonomik olarak destekleyecektir, hem de doğal kaynakların daha dengeli kullanılmasına vesile olacaktır.
Küçük gruplarla seyahat edin
Google arama sonuçlarına bakarsak “ufak grup seyahatleri” cümlesinin arama ivmesi dramatik düzeyde artmış durumda, neredeyse yüzde 85 oranında. Bu şu demektir, daha az karbon ayak izi bırakıyorsunuz, daha fazla etkileşim içerisine giriyorsunuz ve daha az bir güzergahı yıpratıyorsunuz. Bazı seyahat firmaları 15 hatta 10 kişiden daha fazla grup organize etmiyorlar, tüm felsefelerini bu yöne kaydırmış durumdalar. Hatta “solo seyahat” kavramının başını çeken kadınların tek başlarına seyahat etme oranınca çok ciddi bir artış gözlemlenmekte.
Kalınan konaklama mekanları
Dikkat ederseniz oteller demedim zira gelişen turizm ile birlikte konaklama sektörü de kendi içerisinde evrimleşti. Çok değişken konaklama imkanları var artık. Bunların arasında en çevre dostu, sürdürülebilir ve karbon emisyonu en az olanları tercih edebilirsiniz. Bu bilgileri ise seyahat planlama aşamasında konaklama tesislerinin sitelerine girip edinebilir veya birebir talep edebilirsiniz. Havlu kullanımındaki politikaları, çalıştırdıkları kadın/erkek oranları, atık yemeklerini ne yaptıkları vb. bilgiler tercihinizde önemli rol oynayabilir.
Karbon ayak izi
Atmosferdeki sera gazlarını azaltan çevresel projelere fon sağlayan Karbon Ayak İzini destekleyen kurumlar ile seyahat etmeyi tercih edin. Bir karbon emisyonu denkleştirme kredisi, havadan uzaklaştırılan bir metrik ton karbondioksite eşittir. Kulağa hoş geliyor, değil mi? Sorun şu ki, buna en çok ihtiyaç duyulan bölgeler karbon emisyonuna en az katkı sağlayan yerler. Batı dünyası kadar karbon emisyonu üreticisi yok ama bunun en büyük ceremesini ise küresel güneydeki topraklar çekiyor. Bu topraklar genellikle Yerli gruplardan çalınıyor veya doğal bir ormanın yapabileceği şekilde biyolojik çeşitliliği destekleyemeyen tek tip ağaçlar dikiliyor. Paranız ile nasıl karbon ayak izinizi yok ettiğinizin hesabını sorun, seyahati aldığınız firmanın bu konuda ne yaptığını sorun, sormakla kalmayıp kanıt isteyin. Unutmayın karbon emisyonlarını dengelemek yerine her zaman azaltmak daha iyidir.
Sorumlu ve maksatlı bavul yapın
Bavul yapmak her gezginin, nedense, büyük korkusu. Oysa en amaç odaklı işlevlerinden biri olmalı. Gereksiz eşya asla yanınıza almayın, zira bavula koyduğunuz pek çok kıyafeti hiç açmadan geri getiren çok gezgin var. Neye ihtiyacınız olacağını zamanınız varken yazın, ihtiyaçlar güzergaha göre değişkenlik gösterecektir. Sonra onları olabildiğince sakin ve düzenli bavulunuza yerleştirin. Ben özellikle bu yazıyı okuduktan sonra daha bir bilinçli bavul yapmaktayım. Kullanmadığım hiçbir şeyi paketlemiyorum. Ne kadar ufak bavul o kadar iyi! Şöyle bir veri de paylaşmak isterim, dört buçuk saatlik bir uçuş için eğer tüm hakkınız olan 23 kg yerine sadece 8 kg kabin bavulu kullanırsanız bunun karbon ayak izinize katkısı aşağı yukarı 100 kg düzeyinde oluyor. Yani 100 kg daha az karbon iziniz oluşuyor. Bir de elbette bu işin maksadı var, yanınıza mutlaka – gideceğiniz güzergaha bağlı olarak- yerel çocuklara hediye etmek için kırtasiye ürünleri alın. Cetvel, defter, kalem en çok ihtiyaç duyulan kırtasiyeler arasında.
Daha ufak mekân ve daha az lüks
Business uçmanın, lüks oda (geniş vb.) kullanımının küresel karbon emisyonuna katkısı ekonomi uçmanın veya standart oda kullanımının tam 3 katı. İnsanlar ile uçakta sıkışık olmaktan hoşlanmıyor olabilirsiniz ama daha büyük tabloya bakmanızı öneririm. Otellerde kullanılan en büyük lüks odalar, daha fazla enerji, su, elektrik, insan emeği harcamanıza neden oluyor. Bunların hepsinin karbon emisyonu herkesten daha fazla. En son konakladığım otelde teknoloji ön plandaydı. Odamda elektik belli bir süre sonra aşamalı olarak (odada olsanız bile) kendi kendini kapattı. Sensörler olduğu için unutulan koridor ışığı 3-5dk sonra kendisini kapattı. Su muslukları ise otomatik olup kullandıkça aktı. En önemlisi ise duşakabinler, banyo yaparken duş ünitesinin altından çekildiğinizde su otomatikman duruyor idi, tekrar altına girdiğinizde su akmaya başlıyordu, merak etmeyin aynı şiddetle ve sıcaklıkta. Seyahatlerinizde geniş odalar yerine ufak odalar tercih edin, hele hele kültürel bir geziye gidiyorsanız zaten dışarısını deneyimlemek asıl meseleniz olmalı, dört düzer içini değil. Ekonomi uçun, insanlar ile kaynaşın, ufak alan kullanmaya odaklanın; neden mi, formül çok basit: çok insan + ufak mekân = az emisyon
Kitlesel üretilen hediyelere hayır deyin
Avrupa’da büyük şehirlere gitmiş olan herkes, genellikle 1 € gibi düşük bir fiyata satılan ve sonu kaçınılmaz olarak çöplük olan hediyelik eşyalar satın almıştır. Kırılmaya meyilli bu küçük, ucuz heykelcikler veya mıknatıslar genellikle Çin'den uçakla geliyorlar. Çoğunluklar ise çok az bir gelir için tutuklanma riskiyle karşı karşıya olan yasadışı göçmenler tarafından satılıyorlar. Aynı şey, dünya çapındaki hemen hemen her şehirde bulunuyor. Bunun yerine el sanatlarını, yereller tarafından yapılmış hediyelik eşyaları tercih edin. Veya daha da iyisi, anılarınızı fotoğraflar veya bir günlük aracılığıyla saklayın, yani bu tür hediyeler satın almayın.
Pazarlığı abartmayın
Elbette herkes pazarlık yapmayı sever ancak şunu unutmayın dünyada 800 milyon kişi günde 25TL’den (yaklaşık 1.25 USD) daha az kazanıyor. 800 milyon kişi Türkiye dahil tüm Avrupa nüfusundan fazla olduğunu da belirtmekte fayda var. Vietnam’da yerel satışçıya bir terlik için ödeyeceğiniz ek 300 Dong sizi zorlamayacak, ama belki o esnafın sofrasına birkaç ek yemek getirmesine vesile olacak. Bu etkileşimi hiç unutmayın ve lütfen böyle alışverişlerde olabildiğince nakit yerel para kullanın.
17 SKH listesi
1-Yoksulluk yok
2-Sıfır açlık
3-Bedensel ve ruhsal sağlık
4-Kaliteli eğitim
5-Cinsiyet eşitliği
6-Temiz su ve sanitasyon
7-Uygun ve temiz enerji
8-İnsanlara uygun iş ve ekonomik büyüme
9-Sanayi, inovasyon ve alt yapı
10-Azaltılmış eşitsizlikler
11-Sürdürülebilir şehirler ve topluluklar
12-Sorumlu tüketim ve üretim
13-İklim eylemi
14-Su altındaki yaşam
15-Karada yaşam
16-Barış, adalet ve güçlü kurumlar
17-Aynı hedefler için ortaklıklar
Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.
www.turizmguncel.com internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, video ve fotoğrafların her türlü hakkı Turizm Güncel A.Ş.’ye aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez.
Copyright © 2018 - Tüm hakları saklıdır. Turizm Güncel
Tasarım & Yazılım Altyapısı DataNet Bilgi Teknolojileri