Dijital mahkumiyet!
Türkiye’deki turizmin olumsuz sebeplerden dolayı kötü gidişini avantaja çeviren ülkeleri biliyorsunuzdur elbet. Hemen hemen her ülke basını Türkiye hakkında en az 10 kötü haber yazar oldu. Şikayet eden var mı? Ben hiç konuşulduğunu görmedim. Belki üç beş tweet atılıyor, onun dışında müdahale yok.
Biraz önce denk geldiğim bir Turizmguncel.com haberinde, Deutsche Welle Türkçe Twitter hesabından yayımlanan, Türkiye’deki terörün turizmi vurduğu yönündeki haberin kapak fotoğrafı olarak Tunus’da çekilen bir fotoğrafın kullanıldığından bahsediliyor.
Hadi gel, engelle bunu? Bu resmi gören Alman’a 'Ya o resim aslında Tunus’ta çekilmiş' de bakalım.
Diyemezsin, dijital tarafta elin ayağın zaten yurt dışından yönetiliyor.
Bir turizm işletmesi açıyorsun. Sonra birileri geliyor diyor ki ‘Sen bırak Türk ajansları falan. Ben senin otelini pazarlarım, dijital mecralarını yönetirim, internet siteni yaparım, ajanslar bunlar için bir sürü para istiyor. Ben bunları sana bedava yaparım. Nasıl olsa seni satıyorum ben internet sitemde, biraz komisyonu arttırırız ayarlarız sen kafanı yorma.’
Bedava lafını duyan yönetici ne yapsın, hemen inanıyor tabi. 'Hesap kitap yapmaya gerek yok. Hadi yaptık diyelim, zaten hali hazırda ben geçen sene 200 bin TL reklam katkı payı ödemişim. E yine ödeyeceğim, üstüne bir de internet sitesi yapacak, sosyal medya yönetecek bu adamlar. HEEEY BEDAVA!!! Yurt dışındalar ya! En iyisini zaten onlar bilir, yalan mı söyleyecek koskoca YURT DIŞI!'
Atladığın konu ne biliyor musun? O adam Hollanda’daki, Almanya’daki ofisinde oturup aynı anda sözde BEDAVA belki 1 milyon otelin işini yapıyor. Sen ise bekliyorsun ki, pazarlanalım, turizm çok iyi olsun... Neden? Çünkü, ‘Ben o firmaya paramı ödedim, o beni satacak, bir şey yapmama gerek yok, her şey bedava! Tek yapmam gereken oturup beklemek.’
Sonra X bir haberde ayaklanırsın, ‘Türkiye öyle bir yer değil’ diye. Yahu madem değil, bu haberleri nasıl yapıyorlar? Zaten bu haberi yapan adam da, senin otelini yöneten adam da aynı ülkenin vatandaşı? Belki İspanya’daki bir otel senden daha fazla para vermiştir, oradaki oteller başka türlü nasıl dolacak? E tabii ki abuk subuk haberler yapıp algıyı değiştirerek. Sen hiç Paris’teki terör olayından sonra sosyal medyada ‘Paris’teki terör turizmi vurdu!’ haberine denk geldin mi? Gelemezsin.
Bu kadar basit mi? Devasa sözleşmeler yapılıyor bu işler için değil mi? Kaç tane yönetici yaptığı sözleşmeyi okuyor acaba? Ya da şöyle diyelim, verdiğin 200 bin TL reklam katkı payının karşılığının ne olduğunu kaç tane yönetici soruyor? ‘Biz bu parayı ödedik ama, bu adam bizim için ne yaptı, bir çıkarsın bakalım tabloları’ diyen kaç kişi?
Ama internet sitesinde ben tam tamına 2 gün ana sayfada reklamımı gördüm diyebilen var mı? O görünen reklamın değerinin 200 bin TL olduğunu düşünen var mı?
Ne oldu? Zamanında elimizi verdik, kolumuzu kaptırdık. Şimdi adamlar ne dese yapıyorsunuz. Çünkü muhtaçsınız. Çıkarırım seni internet sitemden diyor, ürküyorsunuz. 1 milyon tane oteli olan şirketler yarattınız. Bunu bir tek Türkiye mi yarattı? Tabii ki hayır! Ama en ağır bedellerden birini Türkiye ödüyor.
‘Ne yapabilirdik ki?’ diyenlerden misiniz? Ufak bir soru, henüz dijital mecralarını kaptırmamış oteller için söylüyorum: Almanya pazarına, İngiltere pazarına ve Rusya pazarına özel kampanyalar yaptınız mı? İç pazar için sosyal medya hesaplarımıza bir hareket getirelim diye düşündünüz mü? Sosyal medyanız üzerinden oda satabileceğinizi aklınıza hiç getirdiniz mi? ‘Yoksa basayım bir resim, 2 tane de hashtag’le ben sosyal medyamı götürürüm’ diyenlerden misiniz? Hiç dijital pazarlamayı kullanmayı denediniz mi? Denemediniz değil mi? Paylaşımdan ötesine gidemediniz...
O kendinizi tamamen teslim ettiğiniz yabancı dijital portallar sizi nasıl pazarlıyor sanıyorsunuz? Siz henüz bu konuya uyanamadığınız için, yarattığınız boşluğu kullanıyorlar. Üstelik destekçileri de var! Ne zaman bu ülkede bir olumsuzluk olsa, konuyu hiçbir ülkede yapılmadığı şekilde gündemde tutup turizm sektörünü sıkıştırmaya çalışan destekçiler!
Türkiye’de, yurt dışı basının dijital mecralardaki hareketleri ile misafirlere yönelik olan algısını kırmaya çalışan birkaç başarılı tesis var. Bunların çoğalması, kendi pazarlamasını kendi yapan otellerin artması Türk turizmine çok ciddi kazanç sağlayacaktır. Elbette pazarlama aktiviteleri için de maddi bir güç lazım. Bu gücü de sağlaması gereken aslında siyasi otoritedir. Umarım ilerleyen günlerde bu otoriteden güzel haberler duyarız. Türk acentelerimiz için de aynı şey geçerli: Pazarda birileri meyve yiyecek ise bu meyveyi Türk acentelerimiz yemeli. Yabancı şirketlerin tehdidini ancak doğru ve güçlü bir dijital pazarlama senaryosu ile bertaraf edebiliriz. Kendi kendini pazarlayan bir ülke yaratmamız gerekiyor.
2017’nin hepimize sağlık, mutluluk ve en önemlisi barış getirmesi dileği ile…
Bu Makale 14.07.2017 - 11:59:39 tarihinde eklendi.