Denizciler dertli ama...
Marinalar pahalı diye ayrılan teknelerin çoğu ortada kaldı. Kimi Bodrum’da denizin ortasında demirli,çoğu da Gökova köylerine gitti.
Devlet marinalara zam yapıp duruyor. Öyle olunca, bu zamlar ister istemez marinalarda bağlı teknelere yansıyor. Ankara deniz suyuna öyle bir para istiyor ki, tekneleri maden suyuna bağlasak daha ucuza gelir.
Nedense devletin denize bakış açısı hiç hoş değil.Neredeyse( denizi niye seviyorsunuz, neden tekneniz var) diye milleti cezalandıracak. Bürokrat tekneye zengin malı diye bakıyor. Yatın mı var, yelkenliye mi sahipsin, basıyor vergiyi. Oysa dünya, spor aracı sayıyor bunları. Alımını kolaylaştırıyor, marinaları teşvik ediyor, hatta parasal destek sağlayanları bile var.
Bizde öyle mi, marinalara da çektiriyorlar, tekne sahiplerine de, tersanelere de.. Herhalde sadece vapura binmemizi istiyorlar. Öyle ya, başka türlü nasıl izah edilir bu sağlıksız tutum? Türkiye’nin en az 40-50 marinaya daha ihtiyacı var. Tekne sayısı giderek artıyor ama,marina sayısı aynı hızla çoğalmıyor. Oysa şehirlerde,t urizm kent merkezlerinde marina yapılacak o kadar çok yer var ki.. Korkumuz buraları dururken, Gökova ve Hisarönü ile benzeri yerlere marina izni vermeleri…
Marina nereye yapılmalı? Ankara bu konuyu bilenlere danışmadıkça, sivil toplum örgütlerinin görüşlerini almadıkça, ünlü denizcilere sormadıkça sıkıntıyı çözemeyeceği gibi, ihtiyaçları da karşılayamaz. Ayrıca amatör denizcileri de düşünmek gerek. Marina ücretini ödeme gücü olmayan bir sürü yelkenli ve kıçtan takma motor sahibi denizci var. Bunlara da bir çare üretmek ve bu konuda belediyelere görev yüklemek şart.
Marina sayısı yetersiz kalınca,tekneler de bağlanacak yerin derdine düştü. Otomobil değil ki, caddenin bir kenarına park edesin. Şimdi millet ya denizin ortasında duruyor ya da Gökova ile Hisarönü köylerinin iskelelerine kapağı atıyor. Bu yüzden köy iskeleleri küçük marinalara dönüştü. Oysa buraları devamlı kalınacak değil, birkaç günlüğüne bağlanacak yerlerdir. Örneğin Karacasöğüt bunun en çarpıcı fotoğrafıdır. İngiliz limanı da aynı durumdadır. Buralarda ciddi önlem alınmaz, altyapıları yapılmaz ve arıtmalar devreye sokulmazsa,-ki şimdilik en küçük bir ihtimal ve çalışma yoktur- yakında bu bölgeler Haliç’in eski haline döner.
Konunun maalesef şu sıralarda ciddi bir sahibi yok. O kadar yok ki, Karacasöğüt-Selimiye-Bozburun iskeleleri ortada kaldı. Valilikle Belediye çekişiyor. İskeleler Ankara’nın parasıyla yapıldığı için patronluğa Valilik soyunuyor. Ama büyükşehir yasasıyla buraları mahalle olduğu için de, Belediye iskeleleri kaptırmak istemiyor. Buna süratle bir çözüm bulmak lazım. Gecikme skandallara sebep olabilir.
Marina yokluğu, Bodrum’da deniz trafiğini de tehlikeye düşürüyor. Denizin ortasında duran tekneler, heran bir kazaya sebep olabilirler. Aslında Liman İşletmesi ile Sahil Güvenlik belli sürelerin dışında bunlara izin vermemeli ve devamlı kontrollerini yapmalıdır. Kaldı ki, devamlı ortada duran teknelerin yarattığı kirlilik de, sahildeki plajlardan denize girenlerin midelerini bulandırmaktadır. Bu konuları akıllıca ele alıp,ortak çıkarlara paralel şekilde çözüm getirmek gerek. Hem de vakit geçmeden…
Bu Makale 11.08.2014 - 11:20:45 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
Elinize saglik en guzel konuyu islemissiniz tsk ler