Çöp
Çöp, su ve çevre sorunları cennet ülkemizi kuraklığa sürüklüyor.
Yaz başında aldığım SUP (stand up paddle) sayesinde farklı koylarda keşif yapma fırsatım oldu. Board’umla denizde uzak mesafelere ve kuytu köşelere ulaşabildiğim için açıldıkça denizlerimizin tekneler başta olmak üzere bırakılan atıklarla ne denli kirletildiğine şahit oldum.
Denizde tekne çöpleri, şehirlerarası yollarda arabalardan atılan çöpler, piknik alanlarında bırakılan çöpler, kuytu köşeleri keşfedenlerin bıraktıkları çöpler, Konyaaltı sahilinde söndürülen izmaritler…
İzmaritin doğada hızla çözündüğünü sanan okumuş, beyaz yaka, eğitimliler. Hayır, öyle olmuyor, sigara filtresi selüloz asetattan yapıldığı için çürüme süresi yaklaşık 2 yıl.
Özetle kafamı nereye çevirsem çöp görüyorum.
Bir rüzgar esmeyegörsün, refüjlere ve ağaçlara takılan plastik poşetler çöpten dilek ağaçları yaratıyor.
2019 Kurban Bayramı tatilinde GAP turuna çıktığımda eski Mardin sokaklarında çöpten kuleler vardı, bir yanda muhteşem Mezopotamya manzarası diğer yanda her yeri saran çöpler.
2020’de Kaz Dağları ve çevresini gezdim, su kenarlarına vuran plastik şişeler, bebek bezleri ve bilumum atık hala gözümün önünde.
Akyaka’da nehirde tekneyle gezerken sazlıklara takılan çöpler, karpuz kabukları…
Antalya Küçük Çaltıcak plajından Sıçan Adası’na geçerken denizde görülen yağlı tabaka ve atıklar.
Geçen hafta gittiğim Köprülü Kanyon civarında, suya girilebilen bir bölgede gördüğümüz çöpler de çok fenaydı, ciğerimi sızlattı.
Biz bu doğayı, toprağı, ağacı, kuş cıvıltılarını hak ediyor muyuz? Arkadaşımla bir battal boy dolusu çöp topladık, yine de bitiremedik. Taşlara vurularak kırılmış soda şişeleri, teneke bira kutuları, plastik su şişeleri, kağıt bardaklar, peçeteler… Çok yazık.
Bu kısa örnekler bir yana, Türkiye’nin çöp haritasını çıkarmaya sayfalar yetmez.
Çin’i örnek almalıyız
2019’da seyahat ettiğim Çin’in Guangzhou eyaletinde, yaklaşık 20 yıldır orada yaşayan Türk bir beyefendi bizlere eşlik etmişti. Çin’in sıçrama sebeplerinden birinin de halkı eğitme sürecinden geçtiğini anlatmıştı. Çin devleti televizyonlar aracılığıyla uzun süre kamu spotları yayınlamış. Vatandaşlarına adabı muaşeret kuralları başta olmak üzere birçok konuda televizyon aracılığıyla eğitim vermiş. İlerleme hızlı, sonuçlar şaşırtıcı olmuş e tabi bir de sıkıysa uyma durumu var Çin’de. Orada sokağa çöp atan, bizde adam öldürenden fazla ceza alıyor olabilir.
Televizyonun gücünden yararlanılmalı, çöpsüz Türkiye kampanyaları yürütülmeli!
Bizde de aynı uygulama yapılmak zorunda. Çöplerin gelecekte bizleri nelere sürükleyeceği, kaosun vatandaşa nasıl yansıyacağı öğretilmeli. Hiçbir grubu ötekileştirmeden, eğitimli-eğitimsiz ayrımı yapmadan farkındalığı artıran çalışmalar yapılmalı. Çöp ayrıştırmanın önemi aktarılmalı. Ayıp değil, komik değil, büyük bir kampanya hayata geçirilmeli. Okullarda derslerde öğretilmeli, çocuklar ebeveynlerinden bu konuda eğitim alamıyorsa okulundan öğrenmeli.
Şirin şirin değil, kötü resimleri göstererek, yaklaşan kuraklığı, kıtlığı yansıtarak anlatmak zorundayız. Doğaya atılan çöplerin orman yangınları başta olmak üzere zararlarından tutun da sokağa atılan bir çöpün kazaya bile neden olabileceğini göstermeliyiz. Yermeden, kınamadan, ötekileştirmeden, cehalet bu demeden, öğretme gayesi ve iyi niyetle bir hareket başlatılmalı.
Büyük kentlerde işlek caddelerde, denetim yapılabilen noktalarda çöp atanlara caydırıcı cezalar kesilmeli. Bu cezalar haberlerde yer bulmalı. Ülkede dehşet bir enflasyon var, çöpünü atana 5-10.000 TL ceza kesilse, affı da olmasa ciddi sonuç alınır. Ha, çöp atan zenginse ona da gelirine göre ceza kesilmeli, ne de olsa bu ülke parası neyse veririz kardeşim diyen mafyatik tiplerden de bolca barındırıyor.
Çöpü ayrıştırsan bırakacak yer yok!
Hem atık azaltmaya odaklanmak hem de atıkların ayrıştırılması ile hammadde olarak geri dönüştürülmesi gerekiyor. Belediyeler her sokağa geri dönüştürülebilir atık konteynırları koymak zorundadır. Ben çöpümü ayrıştırıyorum ama sokağımda veya çevrede bu çöpü bırakabileceğim bir yer yok! Aynı çöp kamyonu gelip her şeyi toplayıp gidiyor.
Çim: görüntüsü güzel, su tüketimi devasa
Göllerimiz, nehirlerimiz kuruyor, sularımız kirli, susuzluk sorunu kapımızda.
Sürdürülebilir Turizm Sertifikası kapsamını incelediğimde, çimle ilgili bir madde göremedim. Çok enteresan. Bir sertifikayı zorunlu kılıp, sürdürülebilirliğin en önemli maddelerinden olan doğal kaynakların verimli kullanılması ve su kıtlığı konusunda çime dokunulmaması beni çok şaşırttı.
Su canavarı çimin ömrünü uzatmak için bazı tesisler zararlı kimyasallar da kullanabiliyor. Çimlerde gezinen faydalı böcekler veya onları yiyen kuşlar ölüyor. Unutmayalım ki bir kuş bir orman yaratabilir! Canlı hayatına, ekosisteme önem vermek zorundayız.
Sektörümüze geri dönüşümlü yapay çim veya az su tüketen çim türlerini kullanma zorunluluğu getirilmelidir.
Satacak bir ürünümüzün olmasını istiyorsak, toprağımıza, denizimize, suyumuza önce insan, sonra da sürdürülebilir destinasyon yönetim sorumluluğu ile sahip çıkmalıyız.
Göllerimiz, nehirlerimiz kuruyor, sularımız kirli, susuzluk sorunu kapımızda. Yağış oranlarımız düştü, mevsimler değişiyor.
Suyu saatli ve limitli kullanacağımız günler gelecek. Evinde istediğin saatte duş alamayacaksın, bahçende bitki yetiştirmen yasaklanacak, belki sen belki çocuğun bunu yaşayacak bu gidişle (bu kafayla) çok da uzun sürmeyecek.
Bu Makale 15.09.2023 - 14:18:09 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
Yazınızda değindiğiniz konu için teşekkür ederim. Uzun süredir bu konu hakkında kafa yorup dile getirmeye çalışıyorum. Türkiye çöp konusunda Güney Asya ülkeleriyle yarışacak seviyede. En küçüğünden en büyüğüne tüm akarsularımız çöplük içinde (Akarsu diyorum ama artık hiçbiri akmıyor ne yazık ki). Nasıl bir memleket ki burası toprağı bile pis. Taşranın en ıssız bölgesinde, bir kuş cıvıltısı bile duymadığınız bölgelerde çekirdek çöpleri, bebek bezleri ve bira şişeleri bulmak mümkün. Ektiğimiz biçtiğimiz toprağın içinde cam ufakları, çuval lifleri, demir parçaları ve bin tane farklı çeşit çöp bulmak artık normal. Bütün ülkeyi elekten geçirsek ancak kurtuluruz. Bunu görmek için çok gezmenize de gerek yok. Google Earth'ten rastgele bir kırsal bölgenin sokak görüntüsüne bakmanız yeterli. Bu ülkenin insanı sanılanın aksine ülkesini sevmiyor ve bağlı hissetmiyor. Yapılan ahlaksızlık ve yüzsüzlük halk tarafından umursanmıyor ve toplumun her kesimi bunu uyguluyor. Uyardığında dikleniyor, kendi adaletini sağlamaya çalıştığında suçlusu vatansever vatandaş oluyor. Türkiye için gerçekten de "Sahipsiz Topraklar" ifadesini kullanmamız yerinde olacaktır. Bu hususta gereken önlemlerin alınması ve halkın gerekirse ağır cezalara tabi tutulması gerekmektedir.
-
Merhaba Serdar Bey, değerli katkınız için teşekkür ederim. Bu konuda benden daha bilgilisiniz ve çözüm önerilerinizi de çok net şekilde ortaya koymuşsunuz, keşke dinleseler. Japonya'ya yeni seyahat ettim, çok haklısınız, toplumsal bir bilince sahipler ancak biz o seviyeye ulaşana kadar bizim çöplerle egede adacıklar oluşur, ben de eğitimden yanayım ama maalesef bazen cezalar daha etkili oluyor. Doğamız yok oluyor.
-
Birgül Hanım,
Çok kritik ve önemli bir konuya değinmişsiniz. Çöp dağları 21. YY insanının rezil bir görüntüsü. Ancak yapılacaklar konusunda toplum tarafından uygulanabilir yöntemlerin bilimsel olarak ortaya konması gerekiyor. Filan kişi slogan olarak sıfır atık diyerek koca bakanlık sıfır eylem içinde ise bu iş olmaz. Buradaki sakatlık ikiye ayrılıyor.
Biri bu kadar çöp nasıl oluşuyor? Buna kafa yormak gerekli. Benim oturduğum sokaktaki çöp kutusu neredeyse yarım saatte bir değişik çöp toplayıcılarına kaynak yaratıyor. Neden? Bahsettiğiniz ayrıştırmak önemli ama Çin örneği kamera ile cezalandırmak değil Japonya örneği kişileri duyarlı ve saygılı olmak konusunda eğitim değerli. Bunun panzehri içi boş sıfır atık değil, aslını uygulamaktır. Nasıl? Bu konuda epey yazı yazdım, bu hedef için ürünün çıktığı ilk yerden tedbir alınmalıdır. Yoksa çözüm sadece boyalı kutular ile elde edilmez. Bunun çöpten varsıllık elde eden firmaların eşeysiz üremeleri ve devletin kontrolü olmamasının politik kararlarda etkisi vardır. toplum olarak itiraz da edilmeyince, bahsettiğiniz gibi, ayrışsa da aynı kamyon ile birleşip gidiyor. Bu savrukluğa karşı çıkmak her ferdin görevidir.
İkinci ise, biz 15 yıldır çöpsüz otel/hastane/restoran projesi teklifi veriyoruz. Sağlık Bakanlığı bile dinliyor ama kullanmıyor. Bizim önerimiz çöpün bir hammadde gibi ele alınmasıdır. Dolayısıyla iç çevrimde sorunsuz mutfaklar oluşturulabiliyor. Devletin el alemin çöpünü ithal edip yandaşlara peşkeş çekmesi ama asıl bu işlemin çok kirli olması kimsenin umuru değil.
Ez cümle bu iş karada ve denizde vatandaşın gönüllü katılımı ile uygulanabilir projeler ile çözülür. Sorun, bu işleri çevre, evren, vatan toprağı için planlayacak gerekli olan akıl nerede?