Bir turistik mucize
Bir bozkırın ortası, imkansızlıklar içinde bir turizm kenti haline gelebilir mi? Gelemez diyenler mutlaka Eskişehir’i görsün.
Bir idealist insan, harap görünümlü köhne bir şehri, Avrupa’nın özenilen bir merkezi durumuna çevirebilir mi? Buna hiç ihtimal vermeyenler, gidip Eskişehir’i dolaşıp, gezsinler… Kışın ortasında Bodrum, Marmaris, Çeşme, Alanya’da oteller ve esnaf sinek avlarken, İç Anadolu’nun bir kentinde turizm hareketi olur mu, oteller dolar, yerli turist otobüsleri park etmekte zorlanır mı? Eskişehir’de oluyor işte…
Gözlerimle görmesem inanmazdım. O parkların muhteşemliği, o üzerinde pırıl pırıl tramvayların çalıştığı caddeleri, bulvarları, o şehrin her yerini süsleyen harika heykelleri, ağaçları ve çiçekleri ile mükemmel peyzajı… Çamur deryası diye bildiğimiz Porsuk’un üzerinde gondollarla dolaşıp Pavarotti dinlemek hayal gibi bir şey. Ama dinliyorsunuz, gondolla ve kanal gemileriyle keyifli bir ortamda geziyorsunuz Porsuk’u…
Avrupa’nın şöhretli kentlerinde imrenerek baktığınız parkların, meydanların, insanları eğiten merkezlerin çok daha güzeline rastlıyorsunuz Eskişehir’de. Gece ışıklandırması, şehirdeki disiplin bile bizim alıştığımızdan çok farklı. Sanki çok ünlü bir mimarın elinden geçmiş bu şehir, sanki dünyanın en meşhur sanatçıları görev yapmışlar burada. Hele kentin çeşitli yerlerine serpiştirilen anlamlı heykellerin güzelliğini anlatamam. Heykeltraşlar gücenmesin ama, bizde heykel diyince baktığımızda bir şey anlamadığımız bilmece gibi taşları, modern sanat diye seyrettiriyorlar insana. Oysa Eskişehir’de mükemmel, müthiş esprili harika heykeller gördüm.
İktisatçıdan heykeltraş olur mu? Hem de nasıl oluyormuş, gidin Eskişehir’de görün. Üstelik o heykeltraş, Londra’daki dünyanın en büyük Balmumu heykel müzesinin çok daha mükemmelini kendi elleriyle yaratmış. Londra’daki Atatürk’e benzemeyen heykeli de Eskişehir’de yaparak, İngilizlere hediye etmiş. Bu müzeyi mutlaka görmelisiniz. Dünyanın, Türkiye’nin liderlerini,devlet büyüklerini,sanatçılarını, edebiyatçılarını hep orada bulacaksınız ve hayran kalacaksınız.
Prof. Yılmaz Büyükerşen’i mutlaka tanımalı, yarattığı mucizeye tanıklık yapmalı ve onun gibi değerlere sahip olduğumuz için iftihar etmeliyiz. Büyükerşen 15 yıldır Eskişehir’in sevilen, sayılan belediye başkanıdır ama bu çok yönlü insanın başarıları anlatmakla bitmez. İlk önce meşhur Anadolu Üniversitesi’ni kurmuş, yıllarca rektörlüğünü yaparak on binlerce yetişmiş diplomalı genci ülkeye kazandırmıştır. O her şeyin ilkini başarmakta mahirdir. İlk açık öğretim kurumunu hayata geçirmiştir. İlk olarak kente bir havaalanı kazandırmış, kurduğu havacılık bölümünde binlerce pilotun yetişmesini sağlamıştır. İlk senfoni orkestrasını kurmuştur. Tiyatrolar, kültür merkezleri açmış, şehre ilk tramvay hattını döşemiş, Ankara’daki Gençlik parkının 30 misli büyüklüğünde, hem de iki adet kentpark yaratmıştır.
Bu parklardan birinde mini trenle gezebiliyor, çimlere uzanarak güneşlenmenin keyfini yaşıyor, harika kubbeli ve 40 odalı bir şatonun içerisinde,çocuklarınıza her odasında ayrı masallar dinletebiliyorsunuz. Hele bir sualtı merkezi var ki, Eskişehir’de köpekbalıklarını, tüm cins ve de yerli balıkları, çeşitli deniz böcek ve hayvanlarını göreceğimi biri söylese inanmazdım. Şimdi aynı parka, bir de büyük Hayvanat bahçesi kuruyorlar.
Eskişehir’in gecesi de, gündüzü de ayrı güzel. İki Üniversiteye ve 50 binin üzerinde öğrenciye sahip bu kent, cıvıl cıvıl hareketli, gençlik havası yayıyor çevresine. Bir barlar sokağı var ki, tüm turizm merkezlerimizdeki barların sayısını aşıyor. 100’ün üzerinde, çok uzun bir sokağın içine karşılıklı dizilmiş bu barlarda binlerce insan, büyük bir disiplinle ve huzurla eğleniyor. Ortada görünen tek bir polis yok. Şaşmamak mümkün değil.
Biliyor musunuz, Eskişehir’in ‘’Avrupa kentleri’’ arasına alındığını? Torpil filan değil, bileğinin hakkıyla alınmış. Bu başarıyı sağlayan da Yılmaz Hoca. Kim diyor ki, Türkiye’de adam yok? Çok adam var da kıymetini bilen yok. Biz Haberal gibi adamları hapse tıkıyoruz, Doğramacı gibi dahileri, üzüntüden kahredip öldürüyoruz, Yılmaz Büyükerşen’leri seçilmesin diye uğraşıyor, mahkemelerde süründürüyoruz. Bence bunlar korunmaya alınması gereken Türk büyükleri sınıfında. On binlerce sıradan adama sahip çıkıyor, koruyoruz da, bu vatanseverlerin analarından emdikleri sütü burunlarından getiriyoruz.
Eskişehir’e plaj bile yapan, milleti yaz aylarında yüzdüren Yılmaz Hoca’ya şapka çıkarıyor, teşekkür ediyor, hiç değilse kendi hesabıma ‘’Allah razı olsun’’diyorum.
Bu Makale 01.05.2014 - 10:29:22 tarihinde eklendi.