Bir masal anlat, masal içinde...
Yaklaşan yerel seçim çalışmaları beklendiği gibi turizmi de içine almaya başladı... Ege ve Akdeniz kıyılarındaki “kırmızı bölgelerin” rengini açmaya kararlı olan başbakan, yaklaşık üç yıldır hizmette olan Gazipaşa Havaalanı'nın açılışını(!) yaparken, seçim stratejisini turizm üzerine inşa ettiğini gösterdi.
Antalya ilinin en doğu ilçesi, bir tarım beldesi olan Gazipaşa’yı gezisinin başlangıç noktası alan Başbakan Erdoğan’ın konuşması, yerelden ziyade ulusa sesleniş gibiydi. İktidarlarıyla sadece güneş, deniz, kum turizmi anlayışının sona erdiğini söyledi. Ne ironidir ki bu açıklamayı Türkiye’nin en yoğun güneş alan, en uzun ve geniş kumsallarının, en el değmemiş denizinin olduğu bir doğa parçasında yaptı... Çevre bölge halkının geçim kaynağı olan kitle turizminin vaz geçilmezlerinin olduğu yerde...
G.Paşalılara, “Bilirsiniz, Kadıköy, Bakırköy diye bir yer var. Eskiden oraları köydü. Oralara medeniyyet(!) geldiği için gelişti” dedi... Kafasındaki medeniyet şehirleşme, binalaşma olmalıydı... Aslında, tarihi İstanbul’dan çok daha eskilere giden Kalkedonya (Kadıköy) ve hep bir seçkinler yerleşimi olagelen Makriköy (Bakırköy), büyükşehir yasasıyla gelişmesi beklenen, tarım yoğunluklu Gazipaşa ilçesine bir örnek olarak verilmişti. İktidarın, “köylülükten kurtulma” yolunda büyükşehir anlayışını nasıl kullanacağının bir göstergesiydi bu sözler... Antalya büyükşehir dışındaki diğer belde ve mahallelerin ,(eski ilçe ve beldeler) artık çok önemsiz kalan belediye başkanlıklarının merkezle uyum içinde çalışacaklardan oluşması gerektiğinin altını çizdi...
Aynı günün sabahı ise “zoraki” Turizm Bakanı Çelik Antalya’da TUROFED üyelerine sesleniyordu. Bir “pazarlık” şeklinde geçen konuşmada, turizmciden, Türkiye’nin son 10 yıldaki demokrasi ve gelişme öyküsünü tanıtımlarda kullanmasını istiyordu. Karşılığında da verecekleri vardı... Toplantıda olmadığım için turizmcinin bu “teklif!” karşısında, tepkiden vazçetim, en azından mimik ve jestleriyle bir karşılık verip vermediğini gözlemleyemedim...
Turizmci, bir “story teller” olarak bakanlığın isteklerini yerine getirirse o da onlara “verecekti”. Neyi vereceğini biz dış kapının mandalları anlamamıştık ama TUROFED’i yasal zemine kavuşturma, kıyı kanunuyla ilgili yeni uygulamadan doğması beklenen sorunların çözüme ulaştırılması gibi bir dizi “tehdit nesnesi” masanın üstünde durmaktaydı...
Türk turizmcisinin dış muhataplarının, onlara anlatılan masallar ile değil, bizzat yaşadıkları, gördükleriyle bir ülke, yöre hakkında fikir sahibi olup ona göre planlamalar yapacağı bilinen gerçek. Dışardan gelen konuğun, içinde turizm yapılan Alanya, Marmaris, Bodrum, Kuşadası gibi şehirleşmiş beldelerdeki tatil izlenimleriyle oluşan Türkiye imajı, süslenmiş hikayelerden çok daha gerçeklik içerir. Tanıtımın içeriğindeki olası bir demokrasi gelişimi öyküsünün, yeni pazarlarda “Eskiden demokrasi yok muydu?”, eskilerde ise, “Biz demiyor muyduk?” sorularını oluşturması da olasılık içindedir!
Bakan aslında aynı konuşmada, “Bakanlığın yalnızca ön açıcı ve standart koyucu” olması gerektiği gibi çok doğru şeyler de söyledi. Öyleyse; lütfen gölge de etmeyin, tehdit de... Zaten höt dediğinizde...
Bu Makale 16.12.2013 - 12:41:25 tarihinde eklendi.