'Ben söylerim sonrasına karışmam' mı dediniz?
Edebiyatımızda öyle özlü, öyle güzide sözler vardır ki her duyuşumuzda 'tabi ya' demekten kendimizi alamayız. Bazı durumlarda da; 'Haydi canım sen de, git işine' deriz.
Düşünen, düşünebilen ve düşündüğünü uygulayabilen bir varlıktır insan. Düşüncenizi yazar, çizer, anlatır, uygular velhasıl kelam düşüncenize göre hareket edebilirsiniz.
Ta ki bir başkasının özgürlüğünün sınırına kadar. Bazen de düşüncenizi ifade edersiniz ama bu ifadenizin sonucunda eğer bir başkasını, kişileri, bir iş kolunu ve bir sektörü sıkıntıya sokma durumu ortaya çıkacaksa, yapılması gereken şey, ağzınızdan çıkana kadar sizin esiriniz olan sözleri sarf etmemektir.
Zaman zaman kastını aşan sözler sarf edebiliyor insanlar. Ama makbul olan, herkesin özellikle bir bilim adamının sonu nereye varacağını düşünerek ihtiyatlı konuşmasıdır. Birkaç gündür basın yayın organlarında Prof. Dr. Ahmet Ercan’ın, Güney Ege’de yoğun bir biçimde yaşanan depremler ile ilgili değerlendirmesi, bölgedeki ve ülkedeki konaklama tesislerine yapı güvenlik belgesi asılması zorunluluğu getirilmesi yönünde açıklamaları yazılıp, çiziliyor.
Prof. Dr. Ahmet Ercan’ı tanımayız, bilmeyiz. Yaptığı ilime, uğraştığı bilime, bilgisine, düşüncesine sonsuz saygımız var o başka. Yazılıp çizildiği gibi konaklama tesislerine yapı güvenlik belgesi asılması zorunluluğu getirilmesi istenecekse, gerekiyorsa istensin. Ama bunu sadece konaklama tesisleri için bir dayatma gibi göstermek noktasına geldiğinizde size 'Orada dur bakalım beyim' demek gerekir.
Konaklama tesisleri devletimizin çıkarttığı kanun, tüzük ve içerisinde deprem yönetmeliğinin de bulunduğu yönetmelikler çerçevesinde gerekli tüm yasal izinler alınarak ve prosedürler yerine getirilerek, üstelik her aşamada ilgili kurum ve kuruluşlarca da denetlenerek inşa edilmekte ve hizmete açılmaktadır. İzinsiz, kaçak köçek yapılanlar zaten bir şekilde ayıklanıyor.
Sizin görev yaptığınız, dirsek çürüttüğünüz üniversite başta olmak üzere, diğer üniversitelerin, okulların, kamu kurumlarının, resmi dairelerin, toplu yaşam sürdürülen sitelerin hangisinde 7.5, 7.3, ile 7.0'lik depremlere dayanıklı olduğunu belirten bilimsel `yer-yapı-deprem güvenlik belgeleri' asılı acaba?
Bize bunları anlatın. Örnek gösterin. Sözüm ona bilgi vermiş, uyarıda bulunmuş mu oluyorsunuz böyle söylemlerle? Bir yandan Türkiye'nin turizminin baltalanmaması için turistik konaklama tesislerine deprem güvenlik belgeleri asılmalı derken diğer yandan konaklama sektörünü töhmet altında bırakmış olmuyor musunuz?
Türkiye’nin deprem kuşağı altında olduğunu bilmeyen kalmadı ki artık. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ilgili belediyelerin yanı sıra diğer kamu kurum ve kuruluşları görevlerinin başındalar ve bu yönde yapılması gereken tüm çalışma, denetimleri zaten yapıyorlar. Siz belli bir sektöre değil, genele yönelik önerilerinizi ilgililerle ve kamuoyuyla paylaşsanız daha iyi olmaz mı?
Derken; Derviş Yunus’un güzelim dizisi dökülüverdi dilimden:
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Yağ ile bal ede bir çift söz.
Bu Makale 03.12.2012 - 12:11:19 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
Ülkemizde yaşanan onca acılardan sonra deprem konusu o kadar önemli ve hassas ki her söylenene rağbet edilir, her dedikoduya kulak kabartılır oldu. Düşününki geçen yaz başı fethiyede olan 6.1 lik depremden sonra hiç yıkılan binamız ve can kayıbımızın olmamasından dolayı tesis ve yapılarımızın güvenliği ile gurur duyup bununla pozitif reklem yapabilmemiz gerekirken bir delinin tusunami söylemi ile cahil halk, yani bizler (ben hariç)) dağlara çıkıldı, hemde iki gün sonra.
Sayın Ercan hocamızın sözüne gelince, tabiki doğru tarafı var ve iyi niyetle söylenmiştir. Ama hocamızın atladığı konu, önce keni meslektaşları, mimar inşaat mühenislerini iyileştirmeleri gerekmektedir. Her yapılan inşaatler onların denetim ve kontrolünde değilmidir ki 5.0 şiddetinde yıkılıyorlar?
Hadi diyelimki otelci bu sertifikayı aldı astı, peki okullar resmi kurumlar ve en mahsum hali ile evlerdeki canlar ne olacak????
-
Sayın müdürüm. Sayın Ercan Beyi ben de tamımam ama, keni sayafasındaki yazılardan bildiğim kadariyle, Eğe bölgesinde (Nazilli) yetişmiş ve Kuşadasında yazlık mülkü olan bir bilim insanı. Sanırsam bu sebepten dolayı ege bölgemizi kenine daha yakın hissedip diğer bölgelere nazaran daha depremsellik konularında önem veriyor olabilir. Ayrıca kenileri ve diğer bazı bilim insanları Marmariste bilimsel incelemelerde bulunuyorlar.
-
Misafir rumuzuyla görüşünü bizlerle paylaşan değerli arkadaşımıza teşekkür ediyor ve şu konuya açıklık getirmek istiyorum. Yabancı tur operatörleri keni gönderecekleri misafirleri için keni denetim firmaları aracılığıyla tesislerde denetim yapıp sertifika veriyorlar. İstemezseniz o firmayla çalışmaz ve sertifikaları almazsınız. Bu durum çalışacağınız bir başka firma tarafından da asla sorgulanmaz. Ama birisini çıkıp, efenim Marmariste, Fethiyede veya Güney Egede (deprem şiddeti bile verilerek) depremler olacağını ifade ederek bölgedeki ve ülkedeki konaklama tesislerine yapı güvenlik belgesi asılması zorunluluğu getirilmesi yönünde açıklamaları yazılıp, çizilmesine itirazımız var. Beyefeni neden ülke geneli için önerilerde bulunmuyor da, sadece bölgemizi hedef alan önerilerde bulunuyor bunu çözemedik. Yani İstanbul başta olmak üzere ülkemizin birçok turistik yöreleri ve şehirleri hatta ülkemizin neredeyse tümü daha mı az risk taşımakta yani ? Ve ne ilginç bir tesadüftür ki sadece sayın ERCAN bölgemizle ilgileniyor. Yoksa İstanbulda veya diğer bölgedeki insanlar tarafından kaale mi alınmıyor ?
-
Sayın müdürüm.
Tesislerde misafirlerin gözüne girecek şekilde, yabancı menşeli denetim firmalarının vermiş olduğu güvenlik sertifikalarını asmaya ses çıkarmıyorsunuz da, yerli firmalardan teknik incelemeler sonucunda bilimsel verilere dayanarak alınacak deprem güvenliği sertifikalarını mı dert ediyorsunuz. Kaldı ki bu sadece bilim insanı tarafından ortaya atılan sadece öneri.
