Yoğun çalışma temposuna ara veren kısa tatiller adeta bir yenilenmek ve enerji depolamak fırsatı oluşturuyor. Bu yıl ekonomik bozukluğun makyaj yapılamaz durumda olması sonucu gerçek zamanlı bayram tatili yoğun ve baskıcı iki yıllık salgın alışkanlıklarından bir nebze de olsa kurtulmak anlamına geldi. Gerçi sağlık konusunda yönetime güvensizliğin devam etmesi üzerine gelen gayri ciddi negatif hasta sayılarının yayınlanması gibi saçmalıklar tuz ve biber etkisi gösterdi. Neden bizde bu kadar kritik işler hafife alınır ve vatandaşa doğru bilgi vermek kamunun aklına gelmez, o ayrı bir yazı konusu.
Sizlerle turizm konusunda iki önemli kaynak bilgiyi paylaşmak istiyorum.
İçerikte anlatılanlar İstanbul seyahatlerimde yanıt aradığım soruların açıklamaları ile dolu. Öyle ilginç örnekler ki, dünyanın başka bir ülkesinde onlardan bir tanesi var olsa, bu tarihi zenginliği tanıtmak, ilgi çekmek, turist kapasitesini artırmak için ellerinden gelen her türlü gösteriyi yaparlar. Bizde ise mevcut mücevherlerin üstünün çamurla örtülmesi, bir şekilde gizlenmesi ve gözlerden saklanması söz konusudur. Eğer bu planlı yapılmıyorsa cehalet değil hıyanettir.
İstanbul tarihi bir şehir olması yanında bir büyük dünya mirasıdır. Onu ne kadar biliyor, öğreniyor ve koruyoruz? Daha önceki İstanbul ile ilgili yazılarımda önermiştim; eski şehri ortada bırakacak bir turizm planı yapılsa, zevksizlik örneği 25-30 yıllık binalar temizlense sadece bu şehir için gelecek turist sayısı üst seviyeye çıkar. Belki de deprem bir doğal seleksiyon etkisi yapacak. Ancak bugünden sonrası için planlama yok. Üstüne üstlük müsilaj için yetkili bakanlık ne yapıyor belli değil. Beyler uzun yıllar içinde oluşan bu çevre katliamının kendi başına ortadan yok olacağını zannediyorlar herhalde. Bu muazzam şehrin değerini anlayacak bir yönetim değişikliği gerekli.
Turizm konaklama ile yiyecek içecek temelli bir endüstri koludur. Yapılarla ilgili görüşlerimi, yüksek maliyetlerin nasıl düşürülebileceği ve yapılması gerekenleri sıkça paylaşıyorum. Bu yazıdaki vurgu o kadar önemli ki, turizm camiası hatta işletmeler ses çıkartmak zorundalar. Eğer konaklama işinde yiyecek içecek kazanım oranlarının ortalama olarak yemekte 5, alkolsüz içecekte 7, alkollü içecekte 9 kat mertebesinde olduğu dikkate alınırsa tesislerin kazançlarından nasıl vazgeçtikleri kolayca anlaşılır.
İç piyasada sapla saman o kadar karıştı ki, üzümün yaş ve kurutulmuş olarak bir ekonomik değeri yanında şarap olarak çok daha fazla değerli olduğu yadsınmaktadır. Burada bir parantez açarak, içki içmek konusunda yanlış bilgi ve yönlendirmelerin var olduğunu vurgulamak gereklidir. Benzer şekilde vergi ve matrahlar ile içkinin çok yüksek fiyatlarda satılamadığı ekonomi tarafında değerlendirilmesi gereken bir konu. Ülkede dünyaya marka olarak satılabilecek şaraplık üzüm türleri ve yetiştirilen yöre çeşitliliği olmasına rağmen üretim ve ihracat kısmı zayıf kalıyor. Çünkü asıl iç piyasada tüketim azalınca ürün geliştirilmesi, yeni markalar ve çeşitler kısıtlanıyor. Bugün Avrupa ve ABD de iyi kalite şaraplar 5-7 euro/dolar iken bizde 80-150 TL civarında. Ancak dikkatinizi çekmek isterim, onların gelirlerinden harcadıkları para ile bizimkisi mukayese edilirse aradaki füze farkı ortaya çıkar.
Kısa not: Yabancı fiyatı kur ile çarpmak ekonomiyi bilmemenin tipik göstergesidir.
Sürekli artarak değişen enflasyon oranı ve yakıt bedelleri birim maliyetlerin oynak olması dolayısıyla istikrarsız bir yapının üretici için riskleri büyütmesi söz konusudur. Yazı içinde verilen birçok komşu devlet örnekleri ve bu işten elde ettikleri maddi kazanım ile bizim yerimizde saymamız turizm açısından birkaç kez düşünülmesi ve çözümlenmesi gerekli bir konudur. Burada konu dönüp dolaşıp işlerin endüstriyel kapsamda ele alınmasının önemine geliyor. Bu ticaret dalı doğru yapılırsa, her tür üreticiye kazanım, gelişim ve iç ve dış piyasalarda büyüme fırsatları doğuracak nitelikte.
Bize özgü ve bilinen rakı, arak, kımız, bira yanında kadim Mezopotamya/Anadolu kültüründe çok farklı ve değişik içki türleri mevcuttur. Buradaki kritik bilgi yerel veya bölgesel üretilmiş olan ve çoğunluk tarafından bilinmeyen alkollü içecekler sağaltımda kullanılmakta idi. Yani asıl üretim fikri insan bedenini iyileştirmek düşüncesi idi ve bilgi yüzyıllardır mevcuttur. Örneğin bira ve içindeki maltın vücut için faydaları sayılmakla bitmez. Tabi çok içilince elde edilen dev göbek yanlışı gösterir. Ancak ülkemizde tek çeşit ve yabancı formüllü biralar yerine yüzlerce çeşit yerel ürün ortaya çıkartılması olasıdır. Bunu turizm ve ihracat değeri olarak kabul etmek en doğrusudur. Bunun benzeri birisi soğuk algınlığı, diğeri mide şişkinliği için kesin sağaltım sunan, iki yabancı ülke kaynaklı ürün var ve her ikisi de gümrüksüz ürün mağazalarında çok pahalı olarak satılıyor. Ancak daha önemli olan yurt dışından gelen misafire bu tatları sunarak bunun karşılığında yüksek kazanım olasıdır.
Turizm ve yiyecek içecek sektörüne hizmet veren yatırımcı ve işletmecilerin dikkatten kaçırdıkları önemli bir detay var. Misafir alışılmışın dışında yaşadığı deneyimi hatırlar ve etrafına bahseder. Bu iyi ve kötü anlamda olabilir. Biz iyi ve olumlu kısmına odaklanmalıyız. Eğer bu fikirde uzlaşırsak, misafire oldukça yaratıcı hizmet türlerini ortaya çıkartabiliriz. Meraklısı olursa, bu devasa bir uygulanabilir proje önerisi şekline dönüştürülebilir.
Önceki paragrafta bahsedilen içki yanında yemek alanında bilinen ve ithal fikirleri eksik içerikler ile pişirmenin yemek turizmine katkısı yoktur. Son yıllarda şişirilen balon gastronomi özgün değil. Tam hayvanı vahşi tür pişirmek marifet değil. Tabağa onlarca çeşit yemek yerleştirmek de matah bir şey değil. Turizm yatırımcısı ve işletmeler yerelin anlam ve önemini anladıkları zaman, belki, bu yolda hızla ilerlemek olasıdır. Bu alan oldukça boş ancak enflasyonist bir yaklaşım yerine özgün modellerin uygulanması gerekli.
Son yıllarda çokça bahsedilen sağlık turizminde kadim Mezopotamya/Anadolu kültürü paralelinde ses ve renk öne çıkan bir değişim gereklidir. Burada gördüğüm en büyük eksiklik, oteli hastane şekline çevirerek işin kotarılacağını düşünmektir. Hâlbuki çok özgün sağaltım plan ve programları uygulayarak elde edilecek kazanım belki de konaklamayı geçecek nitelikte olabilir. İkinci bir yanlış ise hatalı örnek üzerine sistemi kurmaktır.
Bahis konusu ettiğim ve dikkat çekmek istediğim üç konu ülke turizminde halen bakir ve keşfedilmeyi bekliyor. Zayıf nokta ise bu kurguların sağlam ve uzun yıllara yayılacak tarzda yapılmadan günlük meze şekline dönüştürülmesidir.
Eğer bir gün beyaz adam doğaya önem vererek ve onu takip ederek akılcı yatırımlara başlarsa işte o gün dünya meyvelerinin lezzetine varacak ve keyfini çıkartacaktır.
Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.
www.turizmguncel.com internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, video ve fotoğrafların her türlü hakkı Turizm Güncel A.Ş.’ye aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez.
Copyright © 2018 - Tüm hakları saklıdır. Turizm Güncel
Tasarım & Yazılım Altyapısı DataNet Bilgi Teknolojileri