Antalya turizmde değişime uyum sağlayamıyor
Türk Turizminin 1990 sonrası gelişme sürecinde en büyük atağı gerçekleştiren Antalya bölgesi, çağdaş turizmde lider rütbesinde rakipsiz olsa da, son yıllarda kaydedilen gelişmelerde şiddetle kan kaybetmektedir. Ülkesel ölçekte en kritik gösterge olan yatak kapasitesinde ve turist sayılarında yüzde 30 üzerinde paylara sahip olan yöre, bu alanlarda en yakın rakipleri olan İstanbul ve İzmir’e göre iki kat potansiyele sahiptir.
Antalya kent merkezi imajı ve kimliği altında gelişmiş olan yörede en kritik etken 350 kilometrelik sahile hizmet veren uluslar arası modern bir hava limanına sahip olmasıdır. Fakat alt bölgeler itibariyle Alanya-Manavgat ve Kemer yörelerindeki yatak kapasiteleri yörenin yüzde 80’ini oluşturmaktadır. İl merkezi olarak bir milyonun üzerine çıkmış olan şehirde ise, 400 adet küçük otelde mevcut 30 bin yataklık önemli bir kapasite oluşmuştur.
Bu gelişmeler ışığında, 2000’den itibaren Antalya’da çok kritik çelişkiler yaşanmaktadır. Bir yandan korkunç hızda gerçekleşen otel sayıları paralelinde hava alanına inen 10 milyonluk turist kapasitesi gerçeği var. Fakat diğer yandan merkez kentin esnafı her geçen gün eski yılları hasretle anarak sürekli kan ağlamaktadır. Böyle bir çelişkili tablo yıllardır etkili olmasına rağmen, Antalya yerelinde bu duruma teşhis ve tedavi bulunamamıştır.
ANTALYA TURİZM DİNAMİKLERİ YÖNETİLEMİYOR
Daha önceleri devreye giren her yeni otelin yerel gündemde yankılanarak heyecan yarattığı Antalya’da, artık gelişmenin boyutları ve detayları bile takip edilmemektedir. En son 10 yıl önce kente yakın Lara plajında hızla gelişen Kundu Otelleri ile bayram yapan kent sakinleri, buradan da beklediklerini bulamamıştır. Bu gelişmede ciddi hayal kırıklığına uğramış olan kentin turizm gündemi artık “cazibe projeleri” ile belirsizlik içine düşmüştür.
Turizmin kendine has detayları ve cilvelerinden yoksun olarak sürdürülen bu deneyimlerde, çok kaba analiz ve beklentilerle “tatil ve kültür” turizmi aynı kaba konmaktadır. Doğal olarak yüzde 80’lik kapasitede hâkim durumda olan sahil otelleri ve kitle turizmiyle halvet olan Antalya’da, “kent turizmi” gerçeği hala idrak bile edilememiş haldedir. İşte bu nedenle, kente getirilemeyen turistlerde gözüken suçlu ‘her şey dâhil’ sistemidir.
Oysa basit gerçek, Antalya’da yıllardır tatil-kültür turizminin ürün ve tüketici farklılıklarının çözümlenerek gerekli tedbirlerin alınmamasıdır. Sahil otellerinde gelişen tatil ürünlerinin HD ile bezendirilip sürdürüldüğü kitle turizmi başarısı ile palazlanan Antalya, kent-kültür turizminin varlığını bile unutmuştur. Bu yönde özünde çeşitli olan turizmin “çeşitlendirme” adına tekrar keşfedilmeye çalışılması da Ülke turizminin çarpıtılması değil midir?
Son 10 yılda Antalya’nın yaptığı en somut atılım ‘Tanıtım AŞ’ kurulması paralelinde, alt yörelerin fuarlara ortak katılım etkinliğinin sağlanabilmesi yönündedir. Fakat aynı benzer sorunların alt bölgelerde de geçerli olması nedeniyle, ‘ürün geliştirme & etkili örgütlenme’ ile seyahat ve turizm piyasasını gereğince yönetemeyen bir yetersiz altyapıda başarılı tanıtım bile, sadece memnuniyet oranı düşük turist sayısını artırmaya yarayabilir.
Bu bakımdan Antalya’nın Yatırım-İşletme-Pazarlama üçgenine dayalı sağlam temeller ile bölgesel turizm yönetimi için pratik ve etkili bir organizasyon gerçekleştirmesi gereklidir. Bu temel ihtiyaç yerine oturtulamadığı sürece de, turizm mekanizmasının kaypak zeminleri üzerinde her türlü depremsel afetlerin gündemden kalkmayacağı kuşkusuz bir gerçektir. Antalya turizmi ise, Ülke turizminin mutfağı ve vitrini konumundadır.
Her geçen gün turizm gelişmelerinden kopan ve giderek turizme yabancılaşan Antalya’nın bugün gerçek otel sayısı ve yatak kapasitesi bile bilinmemektedir. Yerel medyası dahi turizmden soyutlanan bölgede, turizm mekanizması kendi bildiğince at oynatarak çelişkiler içinde ve bulanık sularda balık avlamaktadır. Yerel ve Bölgesel bütünleşme için tüm paydaşları alt yörelerde toparlayan ve il çapında etkinleştiren atılım gereklidir.
MAKRO SORUNLAR VE YANSIMA BOYUTLARI
Son 10+ yıldır Antalya’ya anlatma gayretinde olduğumuz başka bir çıplak gerçek de, bölgesel turizmin ekonomik hacmidir. Ülkesel yıllık turizm geliri 15 milyar dolar düzeyindeyken ‘Antalya geliri 5 milyar dolar’ şeklinde yorum yapan ATSO’ya 7 yıl önce (yanlış hesabı düzelterek) 8 milyarlık geliri ortaya koymuştuk. Ülke çapında üçte bir turist sayısı ve yatak payı olarak ele alınan bu kaba yaklaşım, kökten yanlış bir bakıştır.
Antalya turizminde ortalama kalış süresinin diğer yörelere göre yüksekliği paralelinde hesaplanması gereken gelir payının %30 lardan çok ötede %60 lara ulaşması söz konusudur. Bu rakamın toplam gelirlerin 30 milyara ulaştığı günümüzde ise 10 değil, 18 milyarlara erişmesi dikkate alındığında, bölge gerçekleri apaçık ortaya çıkmaktadır. Bu gerçekleri kullanamayan Antalya, hızlı gelişmede altyapı darboğazları içinde kıvranmaktadır.
Planlı ve dengeli bir gelişmeden yoksun olan tüm yerel alt-yörelerde yaşanan “yatırım-işletme-pazarlama” sorunlarının bölgesel toplam kalite ve imaja yansıması ise çok daha ağır olumsuzluklar sarmalı yaratmaktadır. Antalya’nın Ulusal düzeyde ağırlığını koyarak yıllardır kotaramadığı bu sorunların, çarpık gelişme sürecinde giderek büyümekte olduğu açıktır. Ülke turizminin yarıdan fazlasını üreten Antalya, turizmde boğulmaktadır!
Özellikle betonlaşma ve kaldırma kapasitesi açısından oluşan yoğunlukların çevresel etkileri ile büyüyen risk faktörü, henüz gündeme bile gelememiş olan tehditler yaratmaktadır. Yörenin 350 kilometrelik sahilindeki en az 35 yerleşmede kurulu veya kurulamamış arıtma tesisine bağlı olarak yaşanabilecek deniz kirliliği ve ölümcül krizlerin sonucu olarak “mikroplu deniz” damgasının imaj etkileri, acaba kaç yılda tamir edilebilir bir yaradır?
Antalya’nın mevcut sosyo-ekonomik yapısında turizmin yeri ve rolü sıra dışı bir konumdadır. Aktif ve pasif tüm turizm paydaşları bunun farkında olarak yıllardır turizme değer ve önem vermelerine rağmen, hızlı gelişmenin kontrol altına alınması bir türlü sağlanamamıştır. Çağdaş çözümlerde yenilikçi örgütlenme modeli olarak “yerel turizm yönetimi” ise, yıllardır aktif gündeme gelmeyi ve tutarlı bir uygulama zemini bulabilmeyi beklemektedir.
Aslında turizmde gelişmeyi gözeten tüm Anadolu yöreleri için geçerli olan bu yöntem ise, 2023 Stratejisinde “Turizm Konseyleri” olarak resmen devreye alınmıştır. Fakat geçen 7 yıllık 1.Eylem Planı döneminde adeta unutulan ve hasıraltı edilen bu kararın yerel platformlarda STK Modeli olarak ele alınması mümkündür. Bugün İstanbul ve İzmir turizmi için de ilaç olabilecek bu uygulama için yerel ortak akıl bütünleşmesi ihtiyacı vardır.
SONUÇ: Turizmde son 15 yıldır yaşanan Devlet Stratejisi sürecinin iflasın eşiğinde olduğu günümüz koşullarında Antalya, yerel ortak akıl inisiyatifini kullanarak destinasyon bütünsel sorunlarını çözmekte yeterince gecikmiş ve zararın neresinden dönülse kar konumundadır.
Bu Makale 20.06.2014 - 16:06:33 tarihinde eklendi.