Android otelci
Bu tanımı ilk kez Fransız bilim kurgu yazarı Mathias Villiers de l'Isle-Adam adlı eserinde, insana benzer robot Hadaly için kullandı.
Android, eski Yunanca insan kelimesinden türetilmiş olup insansı gibi bir anlam ifade eder. Zeki canlı varlıklar tarafından yapılmış insansı makinelere verilen addır. İnsansı makine , yani insan görünümüne sahip ancak düşünecekleri ve yapacakları önceden programlanmış , hafızasına yüklenmiş bir çeşit mekatronik makine.
Lafı fazlaca evirip çevirmeden direk günümüz otelciliğine getirmek sanırım en doğrusu olacak. Bendenizde dahil olmak üzere birçoklarının fırsat buldukça yüklendiği ve bolca eleştirdiği her şey dahil sisteminin pozitif ve negatif getirileri olduğu malumunuz. Negatifleri pozitiflere nal toplattırırken ve bizler genelde konuyu rakamlar boyutunda ele alırken , gözden kaçırdığımız oldukça önemli bir faktör var , insan.
Güler yüz ve konukseverliğimizle övünen bir milletin fertleri olarak turizm sektöründeki en önemli silahlarımızın Türkiye’nin tarihi ve doğal güzelliklerinden sonra insanımızın sıcakkanlılığı olduğunu düşünürüz. Elbette bu sıcakkanlılığın çeşitleri var , kara kaşlı , kara gözlü yağız Anadolu delikanlılarının ülkemizi ziyarete gelmiş genç turist hanımlara gösterdikleri konukseverlik ve aşırı ilgiden bahsetmediğimden emin olabilirsiniz . Daha çok anlatmak istediğim turizm emekçisi meslektaşlarımın son yıllarda büründükleri yeni rol ve takındıkları yeni tavırlar.
Eskiden turizmci ya da otelci olmak kültürlü ve bilgili olmayı, kendine bakmayı, iyi görünmeyi araştırmacı olmayı ve sektörün yeni trendlerini takip etmeyi ve en önemlisi yaratıcı olmayı gerektirirdi. Şimdilerde maalesef bunların birçoğuna ihtiyacımız kalmadı. Zira her şey oldukça rafine oldu, tesisler birer fabrika , çalışanlarda ne yapacakları önceden programlanmış Android formatındalar.
Ülke ekonomisinin istikrarsız tavrı , son dönem yaşanan ekonomik kriz fırtınaları turizm sektörünün ve haliyle yatırımcısının yeni politikaları hayata geçirmesine sebebiyet verdi. Olabildiğince ‘’ her şeyden tasarruf et ‘’ söylemini kendine düstur edinen otel işletmecisi için doluluk oranlarının sezon boyunca arzuladığı rakamlarda olması yeterli oldu. Bunun dışında genel tavır olarak misafir memnuniyet oranlarının yüksek rakamlara ulaşıp o civarda seyretmesi için bizzat çalışanlar üzerinde stresi bol politikalar üretildi.
Güzel ülkemizin üç otuz kuruşa ucuz yoldan pazarlanması , gelen misafir kalitesinin düşmesine neden olmakla birlikte , zaten kaç paraya , kaç gün tatil yapacağını ve ne şekilde hizmet alacağını bilen turistin beklentilerini de bir şekilde sınırlandırmış oldu. Tüm tatilini otelinde geçiren , alışveriş yapmayan , tarihi ve turistik yerlerimizi görmeden ülkesine dönen , Türkiye hakkındaki tüm olumlu ya da olumsuz düşüncelerini tatillerini geçirdikleri tesis üzerinden değerlendiren turist taifesini ilgilendirenler ,temiz oda , lezzetli ve bol yemek , bedava içki , idare edecek kadar animasyon ve sabahın köründe rezervasyon yapmak üzere havuz başında ya da deniz kenarında üzerine havlusunu koyduğu plastik şezlong ile sınırlandı kaldı.
Ayrıca sabah kahvaltıda, öğlen açık büfede, akşam a la carte restoran’da gördüğü garsonun bu enerjiyi nereden bulduğunu ve hala nasıl gülebildiğini anlamaya çalışan turist , tüm gün boyunca hiç neşesini yitirmeden onu eğlendirmeye çalışan ve o uyumadan yatmaya gitmeyen animatörü de görünce aklı karıştı ve sonunda düşünmeyi bırakıp sadece anın keyfini çıkarmaya baktı. Sonuçta tüm yaratıcılığını bir kenara bırakmak zorunda kalan , artık bu sistem dahilinde kendini geliştirmenin gerekli olmadığını düşünen , bilgi ve görgüsünü artıracağı yerde var olan ile yetinmeye çalışan müdüründen personeline tüm otelciler zorlu bir çıkmaza girdiler. Zira artık onlardan sadece tesis için yaşamaları istendi , özel hayatlarından feragat etmeleri beklenir oldu tıpkı programlanmış bir Android gibi.
Saygılarımla
Bu Makale 15.03.2010 - 07:38:41 tarihinde eklendi.