5 Haziran Dünya Çevre Günü kutlu olsun mu?
Yüksek Lisans programında hocamız ‘‘çevre nedir’’ diye sorduğunda ben de tıpkı sektörümüzde anlaşıldığı gibi, çöptür, kirliliktir, atıktır şeklinde yanıtlamıştım.
Bakınız çevre birçoğumuzun bildiği veya sandığının aksine, yalnızca doğayı temiz tutmaktan ibret değildir.
Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nın ifadesine göre çevre,
insanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamdır. Basit anlatımıyla gözümüzün gördüğü her şeydir. Yaşadığımız ortamdır. Etrafımızdaki doğa ve hatta geleceğimizdir çevre. Doğal dengeyi oluşturan zincirin halkalarında meydana gelen kopmalar zincirin tümünü etkileyip, dengenin bozulmasına neden olmaktadır. Dengenin bozulmasında en önemli faktör insandır. Çünkü insanın yaşamını sürdürmesine ve faydalanmaya yönelik yaptığı her davranış ve her yenilik doğal dengeyi etkilemektedir.
Bu tanımlardan yola çıkarsak; mesela yüksek kiralar bir çevre sorunudur çünkü yerel dengeleri bozar, barınma sorunları göçlere, istihdam sorunlarına neden olur. Trafik bir çevre sorunudur. Hem sürücülerin ruhsal sağlığına hem de bütçelerine zarar verir. Bununla kalmaz fazladan sarf edilen zararlı gazlar nedeniyle dünyamız ısınır, buna küresel ısınma denir.
Küresel ısınma denen konu güneş ışınları ile gün boyu ısınan yerkabuğunun gece soğuyamamasından ibarettir çünkü atmosferde biriken sera gazları adeta kalın bir katman yaratır ve ısının geri gidişini engeller. Yüzeyde biriken ısı buzulların erimesine neden olur. Sular yükselir, yerleşim yerleri sular altında kalır vs vs. Kimilerinin ‘Buzullar bize uzak' dediğini duyar gibiyim. Küresel ısınma tek bir ülkeyi değil, tüm gezegeni ilgilendiren bir sorundur. Hiçbir abartı yok, geriye alamayız ancak ilerlemesini önleyebiliriz. Ayrıca Türkiye kurak bir ülke olduğu için kuzey ülkelerine göre ısınmadan çok daha fazla etkilenecektir.
Pandemiyi hatırlayın, bazı ülkelere erişemediğimizde, ürün tedarik edemediğimizde neler olmuştu? Bugünkü enflasyon da bir çevre sorunu nedeniyle doğmuştur. Çünkü bizim gibi üretici değil tüketici konumundaki ülkeler dışa bağımlıdır. Çevre sorunları veya felaketleri bizim gibi ülkeleri içecek suya bile muhtaç eder.
Gelişmiş ülkeler 1970’lerden bu yana küresel ısınmadır, çevre sorunlarıdır birçok iklim zirveleri, sera gazı azaltma protokolleri vb. anlaşmaları yapsa da günümüzde, geldiğimiz durum yaptırımlarının olmadığı izlenimi edinmemize neden olmaktadır.
Türkiye, Uzun Menzilli Sınırlar Ötesi Hava Kirlenmesi Sözleşmesi, Viyana Sözleşmesi ve Montreal Protokolü, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Kyoto Protokolü, Paris Anlaşması gibi bazı uluslararası protokol ve sözleşmelere taraftır. Ancak 1980’lerden bu yana kıyısından köşesinden veya tam ortasından dahil olduğumuz bu protokolleri sizce uyguluyor muyuz? Yeraltı su kaynaklarımız, göllerimiz, derelerimiz, ormanlarımız tarumar ediliyor. Ormanlar hepimizin ancak ormanlık alanlar azaltılıp imara açılıyor. Ormanlar nefesimiz. Ormanlar azaldıkça kentlerde ısı adaları oluşuyor. Bu nedenle haziran ayına çok sıcak bir giriş yaptık. İlerleyen yıllarda soğutma giderlerinin ısınma giderlerinden fazla olacağını biliyor musunuz mesela? Klimaların fazladan kullanılması sera gazı artışını da hızlandıracaktır. Doğanın bize değil, bizim ona ihtiyacımız var. Ne yapıyorsak kendimiz için yaptığımızı ne zaman anlayacağız?
Gezegenimizin incelenen fosil kalıntılarına göre yaşı 4,5 milyar olarak hesaplanmıştır. Ortalama 70 yıl yaşayıp kendimizi dünyanın efendisi sanıyoruz. Bilinen 5-6 büyük patlama nedeniyle birçok canlı türü yok olmuştur. Belli ki dünya kendini öyle ya da böyle bir şekilde yeniden yaratıyor. Yeni bir araştırmaya göre, dinozorların yok olmasına neden olan ve 15 yıl süren kış mevsiminin kaynağı, asteroit çarpmasının ardından atmosfere yayılan toz bulutlarıydı. 66 milyon yıl önce, büyük bir asteroit bugünkü
Meksika kıyılarına çarparak, dünya üzerindeki canlı türlerinin dörtte üçünün, dinozorlar da dahil, yok olmasına yol açtı. Bu araştırma, çarpmanın ardından oluşan toz bulutlarının güneş ışığını engelleyerek dünya genelinde uzun süreli bir kışa neden olduğunu ortaya koyuyor. Güneş ışığına ulaşamayan bitkiler büyüyemiyor, otçullar ve onlarla beslenen etçiller yok oluyor… Küresel ısınma da işte böyle bir şey. Bir günde olmuyor, yavaş yavaş ancak hızla ilerliyor.
Protokollere geri dönelim…
Mesela Uzun Menzilli Sınırlar Ötesi Hava Kirlenmesi Sözleşmesi...
1983’te yürürlüğe giren sözleşmeyi Türkiye aynı yıl onaylamıştır. Türkiye’nin bu konuya gereken önemi vermediğini ise Green Peace’in 2023 raporu göstermektedir. Bu rapora göre Türkiye’deki bütün şehirlerin havası kirlidir.
Bir diğer örnek Paris Anlaşması.
Paris’te 12 Aralık 2015 tarihinde kabul edilmiş, 22 Nisan 2016’da imzaya açılmıştır. Amaç endüstriyel faaliyetler nedeniyle artan sıcaklıkların 1.5 derecede sınırlandırılmasıdır. Türkiye imza sürecinin ilk günlerinde anlaşmada yer alan ülkelerden biri olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti sera gazı kullanımında azaltım sağlamaya yönelik olan niyetini ve ulusal katkısını (INDC) ve ilgili bilgilerini sunmuştur. Türkiye 2030 yılı itibari ile maksimum sera gazı oranını yüzde 21 azaltma hedefi belirtmiştir. Bakalım neler olacak?
Bu konu çok sancılı ve çetrefillidir
Hızla sonuca gelmek istiyorum.... Sektörümüze daha vizyoner bir çevre günü yaklaşımı benimsemesini öneriyorum. İstihdam, peyzaj, adalet, barınma sorunları, doğru insan kaynakları politikaları, çevre dostu uygulamalar, doğal kaynakları verimli kullanmaya yönelik yatırımlar, eğitim, öğretim, toprağa, suya, havaya karşı sorumlu hissetme, atık azaltma ve ayrıştırma gibi yapacak çok iş varken, elimize poşet alıp bir gün çöp toplayarak çevreci olamayız.
Bazı öneriler:
Çim, su ve kimyasal tüketimi nedeniyle çevreye zarar veriyor, azaltılması gereken bir bitki türüdür.
Karbon ayak izini azaltmak için ürünler mümkün olduğunca yakın mesafeden tedarik edilmelidir.
İtalyan mobilya olmasın, bizim Türk firmalarının neyi eksik?
Gıda atığını azaltmaya yönelik uygulamalar ve takip sistemleri geliştirilmelidir.
Açık büfelerdeki ürün çeşitliliği azaltılmalıdır. Konseptler daha fazla genişletilmemeli, her şey dahil ile sınırsızlaşan ver ver ver tüm gün ver yaklaşımına çeki düzen getirilmelidir. STK’lar ve resmi makamlar operatörler ile masaya oturmalı, Türkiye’yi çıldırmış gibi genişleyen ultranın da ultrası her şey dahil sisteminden kurtarmalıdır. Bu çılgınlığın getirisinden fazla götürüsü var, olmasın demiyorum ama daraltılması şart.
Lütfen her şey dahil yüzünden esnaf kan ağlıyor da demeyin. Oteller uzay çağında, sokaklar çirkin ve bakımsız. Türkiye’nin her yeri böyle. Turist otelden çıkınca akbaba gibi üstüne atlamayı bekleyen esnaf sayısı fazla, dürüst esnaflar da kurunun yanında yanıyor maalesef. Ulaşım sorunlu, işletmeler sorunlu, dürüst taksici az, lezzet deseniz eh. Turist çıksın derken dürüst olmak lazım. 80’lerden bu yana turizm yapıp geldiği noktada gelirini değil turist sayısını artırmış bir ülke olmak başarılı bir turizm grafiği değildir. Bakanlığın da belirttiği gibi turizm şehirlerinin acilen master planlara ihtiyacı vardır. Bilimle daha barışık, akademik veriye değer veren yol haritaları çizilmelidir.
Sorun çok, çözüm çok. Yeter ki dikkate alınsın.
Dilerim 2025 çevre gününde daha yaratıcı ve toplum yararına hazırlanmış projeler görürüz.
Bu Makale 05.06.2024 - 20:21:19 tarihinde eklendi.