Melik Yetim-Sherwood Breezes Resort Mali İşler Direktörü

2016'dan 2017'ye bakış

Çok değerli Turizm Güncel okurları, uzunca bir süredir içinde bulunduğumuz şartlar dolayısıyla yoğun bir iş temposu nedeni ile sizlere bu köşeden erişemedim.

Sezon başında sizlerle 2016 yılı ile ilgili beklentilerimi paylaştıktan sonra yaşamış olduğumuz süreçte birçok negatif gelişmeye rağmen, sektör ağır darbe almış olsa da ayakta kalmaya gayret ediyor. Bu süreçte dinamik yapısını kaybetmeyen kurum ve şirketler en az yara ile bu sezonu atlatırken, süreç bize de işimizle ilgili birçok konuda daha fazla mesai yaparak yeni bakış açıları kazanmamız açısından yeni yetiler kazandırdı. 

Önceki yazılarımda da belirttiğim üzere bütçe disiplinini kaybetmeyen kurumlar, azalan cirolar karşısında gider yönetimlerini en iyi şekilde yaparak sezonu en az kayıp ile kapatmaya yakınlar. Biz de ekip olarak bu süreçte iyi bir bütçe disiplini modeli ile ciro kayıplarımıza rağmen kar rakamlarımızı geçen senenin üzerine çıkarmayı başardık. 
 
İçeride yaşanan terör olayları ve alçakça darbe girişimi, dışarıda yaşanan çevremizdeki savaş ve siyasal belirsizlikler sonucu Türkiye bu sene ağustos sonu itibarı ile tüm ülkeler bazında bir önceki yıla göre yüzde 32 kayıp yaşadı. Ciro bazında kayıp ise bundan çok daha fazladır (tahminen yüzde 50). Tabii ki yaşananlar tamamen sektörel eksiklik veya hatalardan kaynaklanmadığı için biz profesyoneller ve turizmcilerin de yapabileceği çok fazla bir şey yoktu. Tek yapabileceğimiz içerisinde bulunduğumuz ortamda şirketlerimizi ve tesislerimizi ayakta tutabilmek için gece gündüz çalışarak kaliteden ödün vermeden tasarrufa yönelik önlemler almaktı.

Bugün 17 Ekim, aynı zamanda doğum günüm olan bugün, çevremizde terör sarmalına karşı topyekün bir savaş başlatılmış durumda. Tek beklentimiz bu belanın bir an önce yeryüzünden kaldırılması ve bölgemizde ve ülkemizde istikrarın yeniden sağlanmasıdır. Bunu yaparken de Ulu Önder Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesi unutulmadan çevremizdeki ülkelerden bağımsız olarak ülkemizde barış içerisinde, din, dil, ırk veya mezhep ayırımı olmaksızın tüm vatandaşlarımıza kucak açarak ülkemizi huzur ve barış içerisinde geleceğe taşımak, bu ülkede yaşayan, bu ülkenin ekmeğini yiyen her bir bireyin ana vazifesidir. 

2016 yılı ile ilgili sektörel olarak yazıp çizebilecek çok fazla bir şey yok aslında, aslında neler yaşadığımızı yazsak televizyona  uyarlanabilecek güzel bir senaryo olur, ama asıl önemli olan şu: 2017 yılından ne beklemeliyiz, nasıl aksiyon almalıyız?

Değerli üstadım Feti Kuyucu’nun da yazısında belirttiği üzere, Türkiye ve Antalya marka imajları içinden geçmiş olduğumuz süreçte çok ağır darbe aldı. Bu markaların tekrar aynı seviyeye gelmesi için belki de bugüne kadar harcanandan daha fazla para harcamak gerekecektir. Ancak bu, sektörün geleceği ve Türkiye’nin cari açığının yüzde 40 a yakınını kapatan turizm gelirleri için olmazsa olmazdır. Bu nedenle bundan sonraki süreçte devletimiz ve hükümetimiz,  daha fazla sektör ile iç içe ve kol kola hareket etmelidir.  Aynı hedefte farklı stratejiler ile milyonlarca dolar harcamak yerine koordineli bir şekilde teması ve fizibilitesi çizilmiş, ülkemize gelen yolcu sayısına etki edecek çalışmalara imza atılmalıdır. Bu sayede gereksiz milyonlarca doların ülke dışına çıkmasının da önüne geçilebilecektir.
Bir diğer sorun ise istihdam sorunudur. Bu sezon kapılarını işletmeye açamayan yüzlerce tesis ve yine aynı şekilde işletmeye açan ancak bir önceki yıla nazaran tasarruf tedbir amaçlı daha az personelle çalışan işletmeler nedeni ile istihdamda çok ciddi manada sıkıntı yaşanmıştır.  2017 yılında bu sıkıntıların yaşanmaması adına ciddi önlemler alınması ve şimdiden bir teşvik programı planlanması gerektiği görüşündeyim. 2016 yılında açıklanan teşviklerin geç ve yetersiz olduğunu daha önceki yazılarımda bahsetmiştim.

Yine aynı şekilde 2017 yılında ödenecek olan 2016 yılı vergilerinin de (geçici vergiler dahil) bir yıl ötelenerek vadeler halinde tahsil edilmesi yönündeki teşviklerin de bacasız fabrika olan turizm sektörüne ciddi katkı sağlayacağı inancındayım.

Sektörün bir diğer ana problemi olarak tahsis sürelerinin sıfırlanarak 49 yıllığına yenilenmesi konusudur. Halihazırda yurt içi ve yurt dışı kredi kullanarak yatırım yapan turizmci, bu sene hükümetimizin ve bankaların da desteği ile kredilerini refinanse etmiştir.  Ancak buradaki borçlanma maliyetleri yine turizmcinin üzerine kalmıştır. Örnek vermek gerekirse; USD bazında libor artı faiz ile borçlanan işletmeler artan libor ve faiz oranları karşısında önceki ortalama borçlanma faizinin üzerinde rakamlarla refinansman yapabilmişlerdir. Yine aynı şekilde EURIBOR da artış olmamasına karşın EUR cinsi faiz oranlarındaki artış nedeni ile daha yüksek oranlarla borçlanmışlardır.  Ancak İşletmenin devamlılığını sağlayacak sermaye cinsi kredi limitlerinde böyle bir ortamda gelir indirgeme yolu ile yapılan hesaplamalar tahsis süreleri göz önüne alınarak teminat olarak yetersiz kalmaktadır. Bu durumda tahsis sürelerinin sıfırlanarak tekrardan ilgili tahsis sahiplerine 49 yıllığına hatta daha da uzatılarak verilmesi, durumunda kredi kullandırımında bankaların teminat karşılığı sorununu çözecek ve sektör nefes alacaktır. 

Yine aynı şekilde itfa sürelerinin uzatılabilmesi için sektöre göre karşılık ayırma oranlarının düşürülmesi bankaların itfa sürelerini uzatabilmesine olanak sağlayacaktır.

2017’ye bakış

Genel olarak 2017 yılının 2016 yılından daha kötü olmayacağı kanısındayım. Temkinli olmak gerekirse, bu sene yaşadığımız olayların ötesinde dilimizin varmadığı olayları yaşamazsak, 2017 yılında bu seneden bir tık daha yüksek sayılara ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Ciro bazında ise gerileyen fiyatların artmayacağına inançla çok fazla bir artış beklemiyorum. 

Rusya pazarının açılacak olması 2017 yılında kayıplarımızı bir nebze olsun saracaktır; ancak aynı oranda Avrupa ve Orta Doğu ülkelerinde kayıp yaşayacağımızı düşünüyorum. Özellikle bizim için çok önemli olan Almanya, İngiltere, Hollanda ve Belçika pazarlarında çok ciddi pazarlama stratejileri uygulanması gerektiği düşüncesindeyim. Bunun için de şimdiden bir yol haritası belirlenmelidir. Aksi takdirde Rusya’dan gelecek olan artı buradaki kayıpları ancak telafi edecektir. 

Hem kalite hem gelir açısından baktığımız zaman golf turizmi, briç grupları, VIP villa turizmi gibi alanlarda ciddi yatırımlar ve projeler geliştirilmelidir. 

Yukarıda saymış olduğumuz önlemler ile birlikte 2017 yılını atlatacak olan sektörün ondan sonraki senelerde tekrar şaha kalkacağına inancım tamdır. Ancak yeri gelmişken tekrar belirtmekte fayda görüyorum: Türkiye’nin oda sayısındaki artışa değil, fizibilitesi düzgün yapılmış, geri ödeme süresi 10-15 yılı geçmeyen, segmentasyonu geniş ve kaliteli yabancıya hitap eden yatırımlara ihtiyacı vardır. Turkish Riviera olarak bilinen Antalya bölgesinde altyapı ve pazarlama çalışmaları Türkiye’nin gelecek 10 yılda dünyada tercih edilen bir destinasyon olmasını sağlayacaktır.
 
2017 yılında uygulanacak olan Bireysel Emeklilik Sistemi turizm sektörü için tam bir felakettir. Zaten zorda olan sektörün içerisinde bulunduğu durumda gerek sirkülasyon fazlalığı gerekse çalışanların durumu göz önüne alınarak uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle sektör kendisini toparlayana kadar muafiyet kazandırılması gerekir.

Kaybolan şehir İstanbul

Bence turizm açısından İstanbul’un en büyük sorunu güvenlik olduğu kadar düzensiz yapılaşma ve yatırımlardır. Havada uçuşan edildiği şüpheli karlar ve daha önce otelcilik ile alakası olmayan yatırımcıların yapmış oldukları yatırımlar nedeni ile 2016 yılında en büyük kriz İstanbul’da yaşanmıştır. Bunun yanı sıra kontrolsüz günlük kullanım evleri de hem güvenlik açısından hem de milyonlarca dolarlık yatırımlar açısından ciddi tehlike oluşturmaktadır. İşim gereği her ay haftanın 1 veya 2 haftası İstanbul’da bulunuyorum. Ortalık  Arap turist kaynıyor ancak oteller bomboş. Bunun nedeni kontrolsüz olarak hizmet veren hem vergisel açıdan hem de cirolar açısında büyük kayba yol açan günlük kullanım evleridir. Devletimizin bu konuda çok ciddi düzenlemeler yapması ve yaptırımlar getirmesi gerekmektedir.

Yukarıda bahsetmiş olduğum teşviklerin İstanbul için de acilen uygulanması gerekiyor. Aksi takdirde inşaatına milyonlarca dolar harcanan yeni yatırımlar atıl vaziyette kalarak kaybolan milli servetimiz olacaktır. 

Her şeye rağmen içimizdeki inanç ve ümidi kaybetmeyerek sezon sonuna geldiğimiz bugünlerde, 2017 yılı için planlarımızı programlarımızı yapmaya, ülkemizin yeniden inşası için tüm gücümüzle çalışmaya devam etmeliyiz. Siyaset siyasetçilerin işi ancak bu vatanın bunca emeğinin, sermayesinin korunması da sağduyu ve birlik ve beraberlikten geçer.  Bugün ülkemiz sadece cani terör değil, ekonomik terörün de baskısı altındadır. Bir olalım, diri olalım ve hep birlikte mücadele edelim. 
 
Yarınlar umutlarımız sürdüğü sürece bizimdir...
 
 


Bu Makale 09.12.2016 - 12:00:28 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Feti Kuyucu 17.10.2016 - 10:12

    Sevgili Melih bir icraci gözü ile görüşlerin çok önemli.Turistik tesis tahsis süreleri çok önemli bu konuda herkes taraf olmalı çaba harcamalı öncelikle TÜROFED ve AKTOB .

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.