16 yaşındaki dev
İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg, New York'ta yapılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Eylem Zirvesinde yaptığı konuşmayla dünyanın gündemine oturdu.
Üstelik Greta NewYork’a sıfır karbon salınımlı yelkenli ile giderek sözde değil, özde çevreci olduğunu da göstermiş oldu. ‘‘Biz büyüdük ve kirlendi Dünya’’ demek işimize geldi hep. Dünya kirlenmedi, Dünya hep böyleydi, biz kalıba girdik, korktuk sisteme çomak sokmaktan. Cesaretimizi yitirdik. Ve bir gün 16 yaşındaki Avrupalı bir genç çıktı ve ‘’siz ne hakla benim geleceğimi elimden alırsınız? ‘’ dedi dünya liderlerine…
Greta Thunberg'in 27 Eylül Cuma günü Montreal'de düzenlediği iklim değişikliği mitingine ise yaklaşık 500 bin kişi katıldı. 500 bin kişi! Dünya çapında aynı gün 150 ülkede iklim değişikliğine dikkat çekmek üzere eylemler düzenlendi. Örgülü saçlı bir kız çocuğunun yüzündeki ‘’o haydi uyanın, su kaynakları kuruyor, havamız kirleniyor, hayvanların nesli tükeniyor’’ bakışını ben görebiliyorum, siz de görüyor musunuz? O bakışlarda öfke var, cesur ve karakterli bir duruş var. Cesaretini hiç yitirme Greta.
Biliyorum şu sıra gündem Thomas Cook ile meşgul. Koskoca şirket battı. Üstelik kurtarılması çok güç değildi. Acaba neden Thomas Cook’a el uzatılmadı? Ben de böyle şeyler yalnızca bizim gibi ülkelerde olur sanıyordum. Biz kılıfına uyduramıyoruz, maskemiz çabuk düşüyor oysa bazı ülkelerin maskeleri gerçek yüzleri olmuş, üste çökmeyi çok iyi biliyorlar. İşin içine ekonomi girince dünya duruyor da peki ya çevre? 2030’da dünya su rezervlerindeki azalış hissedilmeye başlanacak! Thomas Cook gider, yerini başkası alır, sancılar 2-3, bilemedin 5 yıla atlatılır peki ya susuzluk?
Turizmciler toplumsal olaylar karşısında herkesten daha duyarlı olmalılar!
Gün geçmiyor ki bir tur otobüsü devrilmesin, yabancı bir turist ölmesin. Kadına, hayvana şiddet yaşanmasın… Gün geçmiyor gerçekten, her gün karşımıza çıkan bu haberler nedeniyle on yıl önce infial yaratan olayları artık günlük hayatın birer parçası olarak görüyoruz. Toplumda ses getiren olaylara baktığımızda ise maalesef turizm camiasının tepki gösterdiğini görmüyoruz. Dernekler, STK’lar veya şirketler, fark etmiyor, toplu bir ses çıkmıyor. Kimse biz ülkemizi pazarlıyoruz ancak bu olaylar nedeniyle imajımız sarsılıyor demiyor. Sinmiş bir sektör var bana sorarsanız. Halbu ki, imajın direkt etkilediği bir sektördür turizm. İmaj ne kadar iyi ise o ülke daha çok rağbet görür. Yaşanmakta olan cinayetleri, kazaları, Rus turist ölümlerini, ihmalleri, kaçak içki problemini herkesten çok turizmciler sorgulamalı ve bu gidişata büyük bir tepki göstermeli diye düşünüyorum. Yoksa gelen yolcular artacak ancak gelir yerinde saymaya devam edecek, neden hala büyük resmi göremiyoruz?
Burdur Gölü bağıra, bağıra ölüyorBurdur’a yolunuz düştü mü hiç? 2017’de bir doğa yürüyüşü için Burdur çevresine gittiğimde gördüğüm manzara ciğerlerimi sızlatmıştı. Rehberimizin anlattıkları yaşadığım ülkenin düzenine isyan ettirmişti. Dağlarımızı satmışız, oyuyorlar, tırlar dolusu yüklenip gidiyorlar. Mermer tozu bitkileri öldürüyor. Dağlar kabak gibi kalıyor, göller kuruyor. Bitki ve canlı türleri yok oluyor. Bakın bir göl, öyle uzaktan bakıp karşısına geçip çay içmekten ibaret değildir. Burdur Gölü artık geri dönülmez bir durumda. Gölün kuruması ile yaşanacakları bilim insanları şu şekilde ifade ediyorlar.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İskender Gülle: Su oranındaki azalma sadece hayvanları değil, insanları da etkileyecek. Yazın sıcaklık artacak. Kışın daha çok don olayı görülecek. Gölün çekilen kısımlarındaki toz ve tuz rüzgârlar ile yerleşim yerlerine doğru harekete geçecek. Bu durum solunum yolları hastalıkları, çeşitli kanser türleri hatta kalp damar hastalıklarında artışa neden olacak.” Burdur Gölü’nün suyunun azalmasında yüzde 10 doğal, yüzde 90 aşırı su kullanımı etkili. İşin dramatik tarafı su oranı azaldıkça biz daha çok su kullanımına yöneliyoruz. Bu durum yer altı sularını da yok ediyor. Uyarıyorum; uzun vadede susuzluk sorunu çok ciddi boyutlara ulaşacak. Bakanlıklar her şeyin farkında. Ancak çözüm artık çok zor. Çünkü sosyal tepkileri göze alıp bol suya alışan vatandaşın suyunu kesemiyorsunuz. Bakanlıkların da yapacağı bir şey kalmadı. Kaçınılmaz sona doğru sürükleniyoruz.”
Bu Makale 28.09.2019 - 13:03:20 tarihinde eklendi.