Kıbrıs’da turizmi patlatma planı
KKTC, siyasi çözüm ümitlerinin şafaktaki ışıması ile birlikte, sektördeki hedef çıtasını ciddi noktalara taşıyarak 2 milyon hedefini koydu.
Turizm KKTC’nin ekonomik olarak en önemli kurtuluş sektörüdür. KKTC’de tarım ve sanayi büyük getirileri olan sektörler olmadığı gibi teknolojik alt yapı olarak da neredeyse 74 öncesinde donup kalmıştır. Bu durum Turizm’in ana sektör olarak dikkat ve özenle yönetilmesi ve inşasına devam edilmesi ile tersine dönecek, tarım ve sanayi de hızla gelişecektir.
Turizm sektörü gelirinden tek başına nemalanmaz, onlarca sektör ile paylaşarak gelişir. İnşaat, tarım, hayvancılık, gıda, tekstil, meşrubat ve içki sanayi, ambalaj, peyzaj, taşımacılık vs… tüm sektörler bu büyük hamleden paylarını alır. 300 odalık bir otel tek başına 1000-1500 kişi için direkt geçim kaynağı olur. Çözüm süreci olumlu yürümese dahi hedef konan 2 milyon rakamı hiç de hayal ürünü değildir. Sadece doğru planlama, vizyon sahibi, atak projeler ve bunları hızla aksiyon haline getirmek önemlidir.
Şimdi güzel Kıbrıs’ın siyasileri ve sektör temsilcileri ‘Turizm patlatma’ amacı ile master plan hazırlığı söylemlerine başlamışlar, ne güzel. Hedefe koşmak için hiçbir başlangıç noktası çok geç değildir. Bunu bilerek ve görerek hükumet, bürokrat, sektör profesyonelleri ve üniversite turizm bölümleri hızla bir çalıştay yapması, sonuçları ile oluşturulacak master planı geliştirerek uygulamaya devlet eli ile başlanması şarttır. Master plan hükumetlerden bağımsız, siyasi çatışmalardan uzak hazırlanmalı. Klasik bürokratik engellemeler ve çekememezlikler bertaraf edilerek gelişimin adımları atılmalı. Yatırımcının motivasyonunu kıran düzenlemeler ortadan kaldırılmalı. Hazırlanacak ‘Master Plan’ın en önemli ayağı olan halkla ilişkiler ve pazarlama planı deneyimli profesyonellerin önderliğinde hazırlanarak aktif hale sokulmalı.
Hali hazırda bir turizm yatırımcısının Kıbrıs’ta inşaat yapması bile ızdırap. Kalifiye taşeron bulunmaz, kalifiye işçi bulunmaz, inşaat malzemesi sınırlıdır, ithal edilmesi uzun ve meşakkatlidir. Tüm bu engeller hızla aşılmalı, dürüst, temiz, kuralları baştan konulmuş, düzenli takibi ve yol gösterici denetimleri olan sistemi oluşturarak projeler desteklenmeli. Bunlar yapılmayacaksa Master Plan’dan söz edilmemeli.
Her profesyonelin kuşkusuz ki yapılacak planlama ile ilgili görüş ve önerileri olacaktır. Ben kendi görüşlerimi iletmezsem çok sevdiğim Kıbrıs’a karşı vicdanen kendimi rahat hissetmem. Ben yazayım, isteyen faydalansın.
*Turizm Pazar yapısı: Hali hazırda KKTC’nin önde gelen pazarı maalesef ki Casino tüketicisi. Toplantı ve Kongre segmenti ise Kış aylarının boşluk doldurmak, çorbayı kaynatmak için kullanılan pazarı. Dünya’da Kıbrıs’ın ki kadar temiz denizi ve havası olan yer artık çok nadir. Bunun kıymeti bilinerek Kıbrıs için sezonu gayet uzun olan ‘Sejour’ operasyonu olarak tabir edilen güneş ve deniz tatilcileri hedeflenmeli. Herşey dâhil sistemi oluşturmak isteyecek tesislere bu konudaki onaylar merkeze uzaklıkları göz önüne alınarak verilmeli. Böylece yerel esnaf desteklenmeli.
Sağlık turizminde kısıtlı da olsa ilk adımlar atılmış durumda. Bunun gelişimi için profesyonel destek alınmalı, çok disiplinli denetlenerek hataya ve kötü anılar yaratacak öykülere mahal verilmemeli.
Casino ruhsatları deniz ve güneşten nasiplenemeyen Lefkoşa gibi iç bölgelere verilerek, denize kıyısı bulunmayan bölgelerin halkının da turizmdeki payını alabilmesi sağlanmalı.
*Halkla İlişkiler ve Pazarlama: Satış ve pazarlama kökenli olan bendeniz sektörümüzün ticari başarısının sırlarından birisinin, hatta en önemli olan bu halkasının ‘Master Plan’ da ki yerinin vurgulayıcı, işler, vizyon sahibi, sürükleyici ve şok edici olarak hazırlanmasını öneririm. Bu konu kesinlikle bürokrat ve siyasilerce çözülmeye çalışılmaması gereken, tamamen profesyonel yöneticilere bırakılacak bir konu. Uzmanları yaptıkları işin getireceği katma değere önem verir, başarıyı yapılan kampanyanın getirisi ile ölçer. Halkın gözünde nasıl gözüktüğüne değil, turisti ne kadar çektiğine bakar. KKTC’nin tanıtımının T.C. dahil, pazar özelliği taşıyan tüm ülkelerde etkin şekilde yapılması büyük maliyetli konular değildir, sadece özen ve vizyon ister. Tanıtım yapılırken dürüst olmak, ürünü olduğundan farklı göstermemek gerekir. KKTC, Akdeniz’in bakir kalan topraklarındandır. Bunun nedenlerinden birisi uzun yıllardır süren acılı ambargo olsa da, turizm açısından avantaja çevrilebilecek doğallığa sahiptir. İnsanları barışçıl, kavgasız, gürültüsüz ve telaşsızdır. Kıbrıs’ta bireysel özgürlüklere yakın civarındaki ülkelerin tersine saygı gösterilir. Bireylere, devlet hayatlarını nasıl sürdüreceklerini, ne içip, ne yiyip, ne giyip, kaç çocuk yapacaklarını deklare etmez. Herkes birbirinin tercihlerine karşı saygılıdır. Hapiste düşünce suçlusu yoktur. Tüm dinlere karşı anlayışlıdır. Bu saydıklarım bile çok önemli pazarlama penceresidir. Artık dünya ülkeleri turistik amaçla gittikleri ülkelerde bu özelliklere önem veriyor. Kıbrıs’ın yemekleri leziz, içkileri tatlıdır. Kıbrıs’ın trafiği sıkışmaz, trafik ışığı çok azdır. Kıbrıs’ın eğitim seviyesi yüksek, halkı anlayışlı ve aydındır. Kıbrıslının hoş sohbete sofrası herkes için açıktır.
Sayılacak meziyet, özellik ve güzellik çok. Ama KKTC’ye gelme potansiyeli olan turistlere bunları yeterli duyurulmazsa, gelecek olan sadece ucuz diye KKTC’yi bilmeden, değer vermeden gelenler olacak, KKTC için bir marka değeri oluşturulamayacaktır.
*Doğa: Turist sayınız üç kat arttığında onların yaratacağı kirlilik de üç kat artacak. Alt yapı, geri dönüşüm, yenilebilir enerji, doğa bilinci. Bunlar var mı? Ben Kıbrıs’ta olduğum dönemde atık kâğıtları, yağları toplayıp geri dönüşüm sağlayan bir düzenleme bile henüz yoktu. Hala da olduğunu sanmıyorum. Çöp dağlarından oluşan bir ada istemiyorsanız, turizm hedefine koşmaya başlamadan önce alt yapı ve geri dönüşüm sorunlarınızı çözmeniz gerekiyor.
Hızlı getiriler için doğaya verilen zararlardan geri dönmek çok güç.
Alanın ve doğanın turizme uygun ve doğru planlanarak kullanılması, doğaya zarar verilmemesi, kullanılacak alanların en etkin şekilde değerlendirilmesi önemlidir. Örnek olarak Antalya’nın resort bölgelerini ele alalım. İlk sıra oteller denizin tüm avantajlarından faydalanırken, iki ve üçüncü sırada yer olan otellerin misafirleri deniz yüzü görmek için sürünmeye, kilometrelerce yürümeye, dolmuşlarda sefil olmaya mahkûmdur. Oysa Antalya Konyaaltı sahilinde bu sorun daha iyi yönetilmiştir. Boylu boyunca açık plaj ve kulüpler vardır. Herkes mutluluk içinde denizi paylaşır. Bu meşhur Cannes sahilinde de böyledir.
Kıbrıs’ta nüfusun yoğun olduğu bölgelerde denize girilebilir alanların yaratılması ve şehir pisliklerinin artık denize boşaltılmaması turizm bölgesi olmanın şartlarındandır. Tüm Kıbrıs sahillerinin ‘Mavi Bayrak’ standardında olması gerekir.
*Gıda, tarım ve hayvancılık: Şu anki hali ile Kıbrıs tarımı ve hayvancılığı ne kendisine, ne de gelen ziyaretçilerine yetiyor. Et ithali ya yasak, ya da imkânsıza yakın zor. Nereden geldiği belli olmayan etler, deniz ürünleri ve Mersin halinin 2 katı fiyata satılan taze meyve, sebze. Büyük otellerin çoğu turizmin yanında seracılık deneyimi edinmiş durumda. Öyle yüzbinlerle, milyonlarla gelen turisti beslemek hiç de kolay değil. Bu konunun da master planda yer alması doğru ve hesaplı tedarikin sağlanması için şart.
*Tahsisler: Turizm tahsisleri verilmeye kesinlikle devam edilmeli. Ancak büyük ümitlerle, törenlerle verilip bir türlü inşaatı başlamayan tahsis hikâyeleri yaşanmamalı. Bu tahsisler gerçekten gönüllü, istekli, vizyon sahibi yatırımcılara verilerek tahsislerin hızla ekonomiye katkı sağlar duruma gelmesi sağlanmalı. Tahsis verilen bölgelere alt yapı desteği tam ve sağlıklı olarak en baştan oluşturulduktan sonra bölgeler görücüye çıkarılmalı. Tahsisli alanlara yatırım yapan yatırımcı sözlerini tutuyorlarsa ödüllendirilmeli, desteklenmeli.
Tahsisler sadece otel olarak düşünülmemeli günübirlik deniz kenarı plajlar içinde aynı şekilde düzenleme yapılmalı. Bodrum’da, Çeşme’de bulunan ‘Beach Club’ları aratmayacak misafirlerini eğlendirebilecek, deniz ve güneş ile süper içkileri ve yemekleri ile unutulmaz anlar yaşatacak tesisler oluşmasına katkı sağlanmalı.
Her tahsisin hem turizme katkı sağlaması, hem de Kıbrıs ekonomisine canlılık vermesi ana kıstaslardan olmalı.
*Ulaşım: Kıbrıs’ta gerek vatandaşının, gerek öğrencilerin, gerekse turist olarak gelenlerin çok ciddi ulaşım sıkıntısı var. Toplu ulaşım yok denecek kadar az. Bundaki engel toplu taşım dışında kalan sektörlerin nemalarını kaptırmamak için siyasilere yaptıkları tehditler, yol kesmeler mi bilinmez. Oysaki düzenli, sağlıklı oluşturulacak toplu ulaşım, gerek şehirlerarası ziyaretleri arttırarak ekonomiye destek olacak, gerekse tertemiz Kıbrıs havasının dünyanın en temiz havalardan birisi olarak kalmasına yardımcı olacak. Kuzey Kıbrıs’ta YAP-İŞLET-DEVRET usulü ile oluşturulacak, Karpaz, İskele, Mağosa, Girne, Lefkoşa ve Güzelyurt bölgelerini 24 saat düzenli seferler ile birbirine bağlayacak raylı sistem ülkenin tüm ticari kısırlığın aşılmasında büyük fayda sağlayacak. Sorunsuz, kazıksız ve emniyetli ulaşım turistin aradığı, turizmin en önemli ayaklarından birisi olmasının yanı sıra Kıbrıs halkına ve yaşayanlarına seyahat özgürlüğü verecek.
*Eğitim ve İnsan Kaynakları: Turizm sektörünü 3’e katlamayı düşünenlerin, bu 3’e katlanan misafir sayısına kimin, hangi standartlarda ve hangi hayat şartlarında hizmet vereceğini de çok iyi planlaması lazım. Turizm sektörü fiziksel şartların sağlanması ile gelişebilen bir sektör değildir. Ana hammaddesi insandır. Siz zorlama kanunlarla ve yönetmeliklerle yatırımcının kalifiye yönetici ve personel bulmasının önünü keserseniz istediğiniz ivmeyi yakalayamazsınız. Önce topluma eğitim vermeli, sonra da iş gücünde eşit rekabet sağlayarak her bireyin kendisini geliştirmesi için katkı sağlayarak motive etmelisiniz. İlk aşamalarda ülke dışından alınacak insan gücü desteğini en kısa zamanda yerelleştirmek için eğitim ve teşvik önlemleri alınmalı. Malum ‘Taşıma su ile değirmen dönmez.’
Bunlar Kıbrıs Turizm Master Planı hazırlanırken göz ardı edilmemesi gereken bence önemli sadece bir avuç başlıktı. KKTC’de güçlü turizm planlaması tüm sektörler için, ülke için kan olacaktır, can olacaktır. Ülkenin refah ve medeniyet seviyesi hızla yükselecek, halkı bu kıymetli toprakların meyvelerini hakkıyla yiyecektir.
Dileriz ki öyle olsun…
Bu Makale 06.03.2014 - 13:24:10 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
Güzel saptamalar, tebrikler