AH GÜZEL İSTANBUL
Yirmi yıldan sonra tekrar İstanbul’ a döndüm.
Anadolu yakasında Erenköy ve civarında çocukluk ve gençlik yıllarımın başlangıcında, onlarca dönüm bahçeler içerisindeki çoğunluğu eski sayfiye evlerinin yerini apartman bloklarının almasını ve buralara yeni İstanbul’ luların yerleşmesine şahit olmuştum.
İstanbul’ un Asya yakası daha çok ikamet edilen ve estetik olan, Avrupa ise işe gidilen, tarihi ada ve boğaz hariç daha az estetik olanı idi.
İstanbul yeni geleni şaşırtacak kadar büyük, ihtişamlı ve şık, günümüzde de olduğu gibi eski imparatorluk başkentinin asaletini taşırdı.
Büyüklerin sohbetlerinde hızlı nüfus artışı ile sıkça İstanbul’ a özgü sevgi ve saygının azaldığından söz edildiğine şahit olurduk.
Emlak Bankası’ nın ilk uydu konut projesi Ataşehir “oraya da kim gider oturur, adamı orada kurt yer” eleştirilerine rağmen modern binalar ile yükseliyordu.
Bu İstanbul acımasız, adamı yutar derlerdi, Erenköy gibi şehrin eski sayfiyesinde, çocuk aklı ile bunu anlamam oldukça zor idi.
Nur içerisinde yatsın, Merhum Cumhurbaşkanı Özal, 1980 li yılların ortasından itibaren, Türkiye ile beraber İstanbul’ un çehresini de hızla değiştirip dönüştürüyordu.
Tarlabaşı, Perşembe Pazarı, Tem Otoyolu vb. projeler, Asya ve Avrupa’ nın kilit noktasında bir dünya metropolünün habercisi idi.
Yirmi yıl dehşet bir şehir yaratmış.
Anadolu yakasının dört, beş katlı, bahçeli ve geniş otoparklı apartmanları, yavaş yavaş kentsel dönüşüm projesi kapsamında onlarca katlı ve yerin dibindeki kapalı otoparklı binalara bırakıyor yerlerini.
İstanbul'un Asya ve Avrupa yakaları arasındaki seyehat süresi hemen hemen, Avusturya’ nın en uzak iki şehri arasındaki seyahat süresine eşit.
Ve milyonlarca insan bu seyahati her gün yapıyor.
Zaman ile yarış, para kazanma arzusu ve hırsı egoist insan orduları oluşturmuş.
Trafikde, alışverişde biraz yavaşsanız, nezaket kurallarına uyma gayreti içerisinde iseniz, evinize işinize varamayabilirsiniz.
Kural kuralsızlık nerede ise.
Taşıdıkları nüfus altında ezilen çok kalabalık gelişmiş dünya metropollerinde, cesametin yarattığı acımasızlığa rağmen devlet ve kuralları ile düzeni his edersiniz.
Bu metropollerde kural koyan ve denetliyenler, katma bütçeye katkıda bulunacak cezaları tahsil eden, cezalandırıcılar hüvviyetlerinin yanında, şehre uygun yaşayacak vatandaşları şekillendirecek eğitmenler edası ile şehri denetlerler aynı zamanda.
Suç işleyecekler, hiç ortada olmayan polisin enselerinde olduklarından eminlerdir, ama buna rağmen şansını deneyenler de olur mutlaka.
Devletin memurları saygın ancak bir o kadar da hizmet işi ile uğraştığının farkındalardır.
Farkındalık aslında, tüm iyiliklerin anası galiba.
Nasıl buraya bağladın konuyu diye şaşırmayınız, darılmayınız, ancak, kendini bilen insanlar, evlatlar ve ebeveynler lazım bu memlekete.
Evet...kendini bilen...
Yunus Emre, ne güzel söylemiş, ben de kendime söylüyorum,
İlim ilim demektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır?
Kendini bilen bireylerin çoğaldığı bir toplum dileği ile hoşca kalın...
Bu Makale 21.04.2011 - 21:18:12 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
serdar'ım, fethiye'lim...kıymetlim,
yazını yeni gördüm. kompozisyon mükemmel...
tahmin edebilirsin, trafik tıkandıkça, araçlar yerinde saydıkça muazzam bir ötv ve kdv tahsilatı olmaktadır!
sen, anladın onu...
gözlerinden öperim
murat birecik
-
Kalemine ve samimiyetine sağlık Serdar bey,yazıyı okurken eskisiyle yenisiyle İstanbul 'u yeniden bir film şeridi gibi yaşattın saol.
-
Çok içten, samimi ve güzel bir yazı olmuş serdar bey ... Bir önceki makalenizi de oldukça beğenmiştim ... Mevlana 'ın
'' Hamdım, Piştim, Yandım '' vecizeleri gibi yazım tarzınız , hayat tecrüberiniz gibi oturuyor ; gönül güzelleştikçe, tarzınız daha da güzelleşiyor ve ilham veriyor ...
